Sedef Aygün, Kadınların İş Hayatındaki Yerini Değerlendirdi.
Aygün Şirketler Grubu’nun Berlin yöneticilerinden biri olan ve kurduğu şirketlerle oldukça başarılı projelere imza atan iş insanı Sedef Aygün, kadınların iş hayatındaki yerini değerlendiriyor.
Kendinizden bahseder misiniz?
1978 Adana doğumluyum ve çocukluğum Adana’da geçti. Sonrası İstanbul, New York, Berlin şeklinde devam ediyor. Halen eşim ve çocuklarımla Berlin’de yaşıyorum. Turizm ve Otel İşletmeciliği eğitimi aldım. Son on senedir Berlin’deki otel yatırımlarımızın pazarlama, PR ve kurumsal iletişim birimlerini yönetirken bunun yanında kendi şirketimi kurdum. Bu bana otel temposu içinde yapmak isteyip de zaman ayıramadığım başka projelerim için bir alan oluşturdu. Bu vesileyle kendi markamız olan Titanic Otelleri’nin yanı sıra başka markalara, özellikle Almanya pazarına girmek isteyen Türk markalarına da danışmanlık hizmeti veriyorum. Ayrıca kozmetik ve emlak sektörlerine küçük çaplı yatırımlarla yeni markalar ve konseptler oluşturmaya çalışıyorum.
Vazgeçemediğiniz prensipleriniz nelerdir?
İş veya özel hayatımda, konu her ne olursa olsun, merhamet ve vicdanla yaklaşırım. Bu, zaman zaman istismar olmama neden olsa da genel resmi bakış açımı bozmaz. Genel olarak vicdan, vefa, tevazu benim için vazgeçilmez prensipler diyebilirim.
İş hayatına yeni atılan kadınlar için tavsiyeleriniz nelerdir?
İş hayatına yeni katılanlara, birçok girişimcinin düştüğü hataya düşmemelerini tavsiye ederim; para ve sermaye gücü olan herkesin iş hayatında başarılı olamayacağını hatırlamalarını isterim. Başarı; doğru zaman, doğru insan ve tabii ki doğru proje ve bir miktar vizyonla, kulağa hikaye gibi gelen ama belki hayatınızda bir defa denk geleceğiniz, yakalayacağınız bir kavram.
Kadınların iş hayatındaki yerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Hayatın her alanında; iş, sanat, spor ve sağlık branşlarında çok başarılı kadınlar tanıyorum. Cam tavanları yıkan, müthiş başarı öykülerine tanıklık ediyorum. Bir o kadar da hayal kırıklığına uğramış, hakları gasbedilmiş kadınlar var hayatımda. Bana göre çok acımasız ve kötü niyetli, kasıtlı bir engellemeye maruz kalmadığı sürece, kadınların başaramayacağı hiçbir iş yok. Yaradılış modelimiz, kodlarımız, fıtratımız olağanüstü; başka hiçbir canlıya nasip olmamış bir multi-task yetimiz var. Bunlar bir de iyi bir kalp, iyi değer yargıları ve eğitimle birleştiğinde kadınlar her alanda iz bırakıyor. Tarih örnekleriyle dolu.
Kadınlar iş hayatında ne gibi zorluklar ile karşılaşıyor? Kendi sektörünüzde yaşadığınız deneyimlerden ve gözlemlerden bahsedebilir misiniz?
Tabii ki dünyanın her yerinde, en gelişmiş toplumlarda dahi yüzyıllardır zihinlere kodlanmış kötü tohumlar, din, gelenek ve kültürel baskılar kadınların adil yarışma hakkını elinden alabiliyor. Daha genç yıllarımda bunun; biz ve dili, dini, gelenekleri bize yakın toplumlardaki kadınların yaşadığı bir zorluk sanırdım ama yirmi senedir Almanya’da yaşıyorum ve gördüm ki hangi eğitim ve gelir düzeyinde olursa olsun burada da kadınlar haklarının istismar edilmesinden, fırsat eşitliğinden faydalanamamaktan, adil gelir dağılımı olmamasından, belli sektörlerin ve pozisyonların erkekler tarafından domine edildiğinden dert yanıyor. Fakat tüm bunlara rağmen hepimiz biliyoruz ki hem Türkiye’de hem Avrupa’da birçok sektörde milyarlarca euroluk bütçeler, kadın CEO’ların liderliğinde yönetiliyor ve gelişiyor. Mesela Dr. Angela Merkel gibi ikonik bir kadın örneği var. Erkek dünya liderlerinin domine ettiği bir arenada, Avrupa’nın en güçlü devletlerinden birini bir politikacı gibi değil, bir devlet kadını, idealist bir devlet memuru olarak ve bilim insanı ilkelerinden taviz vermeden, nasıl devlet yönetileceğini göstermiş, tarih sayfalarında hakkıyla yerini alacak bir kadın lider var. Almanya’da yaşadığım ve yakinen takip ettiğim için Merkel örneğini verdim. Tabii ki sayısız benzer örnekler hem ülkemizde hem dünyanın birçok yerinde mevcut şükürler olsun. Burada anlatmak istediğim şu: Eğer kadın isterse, gerçekten isterse; inançla, inatla başarıya koşacak bir kadına ilahi güç dışında kimse engel olamaz!
İş ve sosyal hayat arasındaki dengeyi nasıl koruyorsunuz?
Sosyal hayat, yaptığımız işlerin doğası gereği işimizin bir parçası. Ben sosyalleşme kontenjanımı çalışırken kullanıyorum. İş yönetimi, çocuklar, ev, aile yönetimi zaten yeterince yoğun ve yorucu olabiliyor. Kalan zaman çok az ve değerli. Bunu ailem ve ailem gibi diyebildiğim insanlarla geçirmeye çalışıyorum.
Çalışmanın ve üretmenin kadınlara neler kazandırdığını düşünüyorsunuz?
Çalışmak ve üretmek sadece kadınlar değil, herkes için can kurtaran bir aktivite. Üretmek, faydalı hissetmek, insanın öz güvenini güçlendiren, benlik saygısını arttıran, boş işlerden ve boş insanlardan, kötü enerjilerden ve vesveselerden uzak tutacak şahane bir eylem.
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, dünya genelinde ne gibi bir farkındalık yaratıyor? Sizin bugün için özel bir mesajınız var mı?
Benim prensip olarak bir günle özdeşleştirilmeye çalışılan bütün günlere alerjim var: Kadınlar Günü, Sevgililer Günü vs. Kadına kadın olduğu için değil, insan olduğu için gereken değeri vermek, insani haklarını teslim etmek herkesin boynunun borcudur. Bunun sadece 8 Mart’ta hatırlanmaması gerekir; ama madem sohbetimizin vesilesi Kadınlar Günü, ben bu 8 Mart’ı benim ve milyonlarca kadının hayatına dokunmuş ve dokunmaya devam eden, tanıdığım en şahane kadın Sezen Aksu’ya armağan etmek isterim. Güzel gönlüne selam olsun.