Ankara’nın Yeni Lezzeti Suda
Ankara’nın yeni açılan restoranlarından biri olan Suda Restoran’ın kurucusu Osman İrmiş ile Türk mutfağı hakkında ve yeni açılan restoran Suda hakkında keyifli bir röportaj gerçekleştirdik.
Osman Bey öncelikle yeni yeriniz hayırlı olsun. Hemen sizinle başlayalım, kendi hikayenizden biraz bahseder misiniz?
Güzel dilekleriniz için teşekkürler. Yıllarca özel sektörde yöneticilik yaptıktan sonra, “hadi biraz da ben bir şeyler yapayım” sloganıyla yola çıkışımın hikayesini soruyorsunuz, anlatayım…
Ben, yirmi sene boyunca Türkiye’nin özel sektördeki çok köklü bir şirketi olan Nurol Holding’te üst düzey yönetici olarak çalıştım. Tüm grubun finans ve mali işlerinin tepesinde yürüttüğüm görevimi ifa ederken de gerek iş ve gerekse özel seyahatlerim münasebeti ile pek çok ülke ve şehirde yiyecek içecek konseptlerini ilgiyle yakından izleme fırsatı buldum. Bu gözlemlerimin zamanla “Ben de yapsam”, sonrasında da “Ben yapsam daha iyisini yaparım” düşüncelerini doğurması işte bu günlerin harç ve tuğlalarıdır.
Sektöre girerken bu defa sadece daha iyi gözlem yapabilmek için aylarca Avrupa’daki konseptleri gezdim, iyi bir restaurant misafiri oldum. Çok beğendiğim iki markayı Türkiye’ye getirmek için de bayağı çaba sarf ettim. Çok ünlü İtalyan mutfağı Signor Sassi vardır, her gittiğimde de mutlaka Türk müşteriler ile karşılaşırım. Bir de Rus Ginza Project’in bağlı markalarından Mari Vanna vardır ki kendinizi bulunduğunuz Rus mutfağında adeta Alice Harikalar Dünyası’ndaymış gibi hissedersiniz. Bu iki markanın Türkiye master franchise’ını almak üzere çok sıcak görüşmelerde bulundum fakat her iki markada Türkiye’ye İstanbul’dan start vermek istedikleri için bir türlü son noktada anlaşamadık. Ben, zor Ankara’nın tutkulu aşığıyım. Yatırımımı bildiğimiz tüm zorluklarına rağmen Ankara’da yapmaya karar vermiştim ve kısmet oldu yaptım da.
Restoran işletmeciliği fikri ve sonrasında Suda Kebap’la tanışma hikayenizi öğrenebilir miyiz?
Avrupa maceralarım devam ederken, “neden bir Türk markası olmasın” fikrim iyice gelişmişti. Şöyle sıkı bir markanın getirdiği ivme ve et mutfağının en iyisi! Seçici Ankara müşterisi için bu kombinasyonu kaliteli servis ile buluşturduğunuz an işin zor kısmı halledilmiş demektir, buluşturdum…
Benim Suda Kebap’la ilk tanışmam dostlarımla İstanbul Suada’nın içindeki restorana gidişimle olmuştu. Denizin tam ortasında, muhteşem bir manzara eşliğinde enfes yemekler, hızlı servis ve nazik garsonlar… Lezzetli Antep mutfağını ferah bir mekanda sunuyorlardı. Tanışmam Suada’da, fikrin gelişmesi ise Göktürk Şubesi’nde başlar. İstanbul seyahatlerimde Göktürk’teki evimde kalırım. Suda Kebap’ın Göktürk Şubesi de doyasıya sıcak bir mekanda aynı lezzetleri sunar, servisin zarafeti, yemeklerin lezizliği sayesinde saatlerce masadan kalkamazsınız. İşte öyle akşamlardan birinde aklımdan Ankara’mıza da böyle bir yer kazandırsak diye geçti. Bir müddet sonra fikir olgunlaşınca Mehmet Koçarslan ve Ali Ünal’ın sahibi oldukları Su Entertainment Group’la bağlantıya geçtik. Grup zaten yıllardır hepimizin ilgiyle takip ettiği Reina, Supperclub, Nomads gibi eğlence ve gıda sektöründe lider markalardan oluşan bir yatırım grubu, Suada’nın işletmecisi. Biz de Ankaralılar’ı bu grubun kalitesiyle tanıştırma şansı bulduk.
Suda Kebap’tan bahsedelim biraz, nedir sizi farklı kılan?
Biraz iddialı olacak ama Suda Kebap, Antep mutfağının, Antep dışındaki en başarılı temsilcisi. Antep mutfağı bilindiği üzere oldukça zengin, heybetli bir mutfak. Son derece itinalı hazırlanmış sofralarda patlıcan kebapları, lahmacunlar, çiğ köfteler, içli köfteler, kurutulmuş biber ve patlıcan dolmaları, nohut dürümleri, mezeler, yuvarlamalar ve nice kebaplar saymakla bitmiyor. Yemek sonrasındaki tatlılar bile ayrı bir gastronomi başlığı. Bu anlamda Antep mutfağı insanın damağında enfes tatlar bırakan, müstesna bir mutfak. Biz de restoranımızda tüm bu lezzetleri hem hoş bir ambiyansta hem de gerçekten kaliteli sunumlarla gerçekleştirmeye özen gösteriyoruz. Kullandığımız malzemelerin yanında Antep’ten gelen ustalarımızın da büyük payı var. Sadece emeğini, tecrübesini değil, ruhunu katarak yapıyorlar. Ustalarımızın ekmeği bile apayrı bir lezzettir, sadece ekmeğimiz için gelen misafirlerimiz var desem abartmış olmam.
Kısa sürede Ankaralılar’ın rağbet ettiği bir mekan yarattınız, bunun sırrını öğrenebilir miyiz?
“Bir işi şahane yapamıyorsan, o işi yapmayacaksın”. Biz bu felsefe ile yola çıktık. Suda Ankara’yı açarken ben biraz hayallerimin peşine düştüm. Öyle bir mekan olmalıydı ki kaliteli, sıcak bir atmosferde güzel yemekler yiyen, mutlu insanlarla dolu olan. Sadece yemekleri ile değil, iç mekan tasarımıyla, servisiyle, sunumuyla ve hızıyla da bir numarayı hedeflemiştik. İşte, hedefinizi ne kadar yükseğe koyarsanız ve onu yakalayana dek çabalarsanız, başarınız o kadar yüksek oluyor. Doğru şefi bulup, iyi bir ekip kurmak kadar işletmecinin işine tutkuyla bağlı olması, işinin başında bizzat olması gerekiyor. Ben tüm malzeme alımlarıyla birebir ilgilenirim. Kaliteli hammadde olmazsa sürdürülebilirlik olmaz. Ülkemizin farklı yörelerinden en güzel hammaddeleri alıyoruz. Bu nedenle kısa zamanda müdavimlerimiz oluştu, kaliteden asla ödün vermeyeceğimizi bilen, bize güvenen elit bir kesim.