Mutlu, Enerjik, Heyecanlı Gizem Karaca
Evdokya karakteriyle TRT 1 ekranlarındaki “Alparslan Büyük Selçuklu” dizisinde izleyenlerin karşısına çıkarak beğenileri toplayan Gizem Karaca’yla eğlenceli ve samimi bir kapak röportajı geçekleştirdik. 2011 yılında Miss Turkey ikincisi olan güzel oyuncu, hakkında en çok merak edilenleri MAG Okurları için yanıtladı…
Gizem Karaca’yı kendisinden dinlemek isteriz… Her daim gizemli ama bir o kadar da samimi ve sevecen bir tavrınız var. Bununla ilgili ne söylemek istersiniz?
İnsan ayırt etmiyorum, belki ondan. Birlikte olduğum, çalıştığım ve iletişim kurduğum herkesin işine ve değerlerine saygı duyuyorum. İyi bir dinleyiciyim bence; bu yorumu çok alıyorum… Gizemli olduğumu bilmiyordum; hatta tam tersi, ne yaşıyorsam dışıma çok yansıyan biriyim. Bunun bazen hem avantajları hem dezavantajları olabiliyor; ama her ortama ayak uydurabilen biriyim. Bu da benim için ve çevremdekiler için hayatı kolaylaştırıyor bence.
Oyunculuğa başlarken örnek aldığınız isimler var mıydı? Nasıl bir çizgi planlamıştınız kendinize?
Açıkçası katı kurallarım ve bir planım olmadı hiç. Hakikaten sadece sevdiğim şeyi, mutlu olarak yapmak isterim hep. Asla kendimi zorunlu hissettiğim şeyleri yapmam. Proje okurken severek canlandırabileceğim karakter olursa hemen atlarım ve o heyecanım enerjime yansır, daha çok katkıda bulunurum. Örnek aldığım isimlere gelince; her projemde örnek aldığım ya da oyunculuğundan ufak tüyolar kaptığım insanlar oldu. Bu isimler benim için her daim hafıza defterime attığım noktalardı.
Oldukça beğeni topladığınız ve çok önemli oyuncularla çalıştığınız projelerde yer aldınız. Bu süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu süreç ve bu yolculuk benim için çok kıymetli. Her proje bir yolculuk diye düşünüyorum. Bu süreçte beraber yola çıktığınız ve o yolu beraber yürüdüğünüz insanlar oluyor. Aynı amaç için bir araya geliniyor ve sonra ayrılınıyor; ama o yolu değerli kılan, birbirinize kattıklarınız oluyor günün sonunda. Çok değerli sanatçılarla ve ustalarla çalışma fırsatım oldu ve her projede, her canlandırdığım karakterde hayatıma katacak özel şeyler oldu. Bu konuda çok şanslı olduğumu düşünüyorum.
“Alparslan Büyük Selçuklu” oldukça ilgi gördü. Dizideki karakterinizle ilgili sizi çeken ve bu rolü kabul etmeye iten şey neydi?
Güçlü, inatçı, acımasız ama bir anda değerleri konusunda son derece duygusal olması beni çok etkiledi. Özellikle tarihte gerçek bir isim canlandırmak çok değerli benim için.
Bunu biraz anlatır mısınız? Tarihten bir karakteri oynamak nasıl bir duygu?
Araştırma yaptığımda ve Evdokya’nın hayatını okuduğumda çok etkilendim. Özellikle bu dönem, kadın olarak verdiğimiz bir savaş var. Bu savaşı Evdokya’nın, Bizans imparatoriçesi olarak yenmesi beni çok etkiledi. Gerçek olması, hakkında bilgi edinip canlandırabilmek gerçekten çok kıymetli bir duygu.
Dijital platformlarda muazzam projeler görmeye başladık. İlerleyen süreçte siz de dijital bir projede yer almayı düşünür müsünüz?
Dijital platformların artması beni çok heyecanlandırıyor. TV ve sinema dışında, dışarıda bekleyen bir sürü senaryo, bir sürü hikâye var ve artık daha geniş bir alan olması çok heyecan verici gerçekten. Ben çok isterim tabii ki. Bu konuda sabırlı bir bekleyiş içindeyim. En içime sinen, en benim ve bana değer katacak projede yer almak isterim.
Her oyuncunun canlandırmak istediği bir rol vardır. Sizin için bu rol hangisi?
Belki hafif dengesizlikleri olan, biraz daha hırçın bir karakter olabilir; ama bu hırçınlık kötülük değil. Bilmiyorum; belki o “gıcık olduğumuz” ama vazgeçemediğimiz insanlar vardır ya hayatımızda, öyle biri olabilir.
Pandemi hepimiz için yorucu ve farklı bir süreçti. Siz bu dönemi nasıl geçirdiniz?
Ne yalan söyleyeyim, pandemi süreci benim için dinlenme süreci oldu. Bol bol seramik ve resim yapıp, bahçemle uğraşarak vakit geçirdiğim bir dönedi. Hayatımız bir an duraklatıldı gibi geldi o dönem, korkuya ve endişeye hiç kapılmadım ben. Belki de tüm dünyaca tek bir derdimiz oldu diye o dönem. Sosyal medyada olsun, TV’de olsun, her yer sadece bu konu ile ilgiliydi. Herkesin ortak bir derdi oldu bu süreç. Tabii ki gelecek kaygıları, hastalık kaygıları yaşadım fakat dediğim gibi bir an dünya duraklatıldı ve tekrar başlatıldı.
Hayatınızdaki en değerli 3 şey?
Ben, ailem ve kedi ile köpeklerim olmak üzere evcillerim.
Gizem Karaca dendiğinde her zaman temiz bir cilt ve buğulu gözler akla geliyor. Bakım sırlarınızı alabilir miyiz?
Bakım sırrım, sanırım çok bakım yapmamak. Bir sürü rutini olan, bir sürü ürün kullanan biri değilim. En önemli şey, cildi temiz tutmak diye düşünürüm. Ne olursa olsun, makyaj yapmasam bile gece yatmadan yüzümü güzelce yıkayarak, nemlendiricimi sürüp yatarım. Tek bir nemlendiricim, güneş kremim ve iki haftada bir yaptığım kil maskem var. Onun dışında “Ne yersen osun.” cümlesine çok inanırım. Bazı zamanlar kötü beslenmeye kaçtığımda cildim anında tepki verip matlaşarak beni uyarıyor. İçerden temiz beslediğinde, bu tüm cildine, gözüne yansıyor.
Sizi tanımlayan mottonuz nedir?
Don’t grow up its a trap! (Sakın büyüme, bu bir tuzak!)