Motive, Mütevazı, Mutlu: Hatice Şendil
Uzun bir aranın ardından yeniden ekranlara dönerek, “İyilik” dizisinin başrolüyle izleyenlerin karşısına çıkan güzel oyuncu Hatice Şendil ile oldukça eğlenceli ve karşılıklı çok keyif aldığımız bir kapak çekimi gerçekleştirdik. Söyleşimizde mütevazılığı ve disipliniyle kendisine hayran bırakan başarılı oyuncu; hayat felsefesini, evliliğini, kariyerini ve merak edilenleri MAG Okurlarına özel olarak yanıtladı…
Kapak çekimimiz boyunca inanılmaz uyumlu, sakin ve huzurlu bir Hatice Şendil gördük. Her zaman böyle misiniz, pozitif enerjinizi nasıl koruyorsunuz?
Kendime dair bir paniğim yok. Akışın her saniyesini kendi ritmi içinde yaşamayı ve algılamayı seviyorum. Etrafımdaki her enerjiye iyi niyetle bakıyor, hayatın dengesinin bu olduğuna inanıyorum. Ben bütünüyle zihin insanıyım. Anın gerçekliğinde üzerimdeki etiketlere uygun davranmayı da doğru bulmuyorum. İnanın bu denge hiç kolay değil. Dışardan bakıldığında görülen bu sakinliğim, uzun bir uğraşın sonucu aslında. Beni etrafımdaki insanlar çok “aklı başında” bulur mesela. Hatasız, hep farkında, kontrollü, duyarlı, ne istediğini bilen, net, kendinden emin. Oysa ki, bunun pek mümkün olduğunu düşünmüyorum. Hayatta uğraş vermeden, mutluluğu seçmeden pozitif kalınabileceğini düşünmüyorum. Bu arada kapak çekimimiz benim için de çok eğlenceli geçti. Harika insanlar tanıdım bunun için de teşekkür ederim.
Dışarıdan gördüğümüz havalı, kusursuz güzellik sahibi ve mükemmel kadın; aynı zamanda bir eş, anne ve oyuncu. Hatice Şendil bu tempoya nasıl yetişiyor?
Tüm bu incelikli kelimeler için ve yakıştırmalar için teşekkür ederim ama hayatın akışında tüm kadınlar gibi ben de sahip olduğum beni tamamlayan tüm değerleri tutkuyla taşıyorum. Hayata karşı daha motive, daha dirençli oluyorum günün sonunda. Mükemmel biri olmak gibi bir çabam yok. Güzellik ise; hümanist bakış açısıyla baktığım yerde bir bütünlük içinde. Bugün kendimi tamamladığım süreçte yaptığım her şeyi büyük bir tutku ve sorumluluk duygusuyla yaparım. Güne çok erken başlıyorum. Her sabah Can’ı okula ben bırakıyorum. Düzeni ve gelişimiyle ilgileniyorum. Okuldan sonra vakit kalırsa sete gitmeden önce spor yapıyorum. Uzun zamandır sağlıklı beslenme ve spor, hayatımdaki olmazsa olmazlarım. Evin içindeki günlük rutinleri hallettikten sonra sete gidiyorum ve o andan itibaren yoğun bir tempo başlıyor. Genellikle günü uyanık ve az uykuda geçiriyorum. Mutlaka günün sonunda Burak’la kendimize vakit ayırıyoruz.
Her şeye yetişmek ve her alanda bölünmek, parçalanmak yerine herkesin mutlu olduğu, ürettiği, başardığı, aktif ve heyecan verici bir ritim yarattığımı söyleyebilirim.
Yıllar içinde yer aldığınız projeler her zaman ses getirdi ve birçok usta oyuncuyla çalıştınız. Bu projelere dönüp baktığınızda kariyer gelişiminizi nasıl yorumlarsınız?
Anne olduktan sonra bir süre (yaklaşık dört yıl) ara verdiğim mesleğime döndüğüm zaman sektörün bir anda nasıl büyüdüğünü ve değiştiğini daha net anladım. Diğer yandan anne olmak da beni değiştirmişti. Daha fazla ertelemeden bir yerden başlamam gerektiğini hissediyordum; ama sektörün değişimi, sosyal medya etkisi, benim artık otuzlu yaşların sonlarına yaklaşmam, yeni bir kırılma düşüncesi yarattı. Sanki bugüne kadar yaptıklarım benimle değilmiş ve ben her şeye yeniden başlamak zorundaymışım gibi düşündüm ve hissettim. Siz ne yaparsanız yapın bir yerde bir yaştan sonra “bitti” gözüyle bakılıyorsunuz. Bir de “kırklı” yaşlardaki kadın oyuncuları bir türlü nereye koyacaklarını bilemiyor insanlar, gençlikten emekli olmuş gibi… Bense bakışlarımdaki olgunlukla, kendimi beslediğim duygularla daha da gerçeğim eskisinden. Sonuç olarak siz ne yaparsanız yapın, çabucak tüketilmeye mecbur kalıyorsunuz günün sonunda.
Aşkın sizdeki karşılığı ne?
Hepimiz çok özel yaratılmışız ve hepimizin farklı özellikleri var. Bu gerçek güzellik aslında. Gerçek güzelliklerin bütünü, aşkla bağlandığımız her şeyde gizli; ama zamanla bizler değişiyoruz. Doğduğumuz andan itibaren bu değişim bize ait oluyor. Aşk, bizi yaşama bağlayan, hayat enerjimizi arttıran her şey aslında. İnsana limitsizliği getiren istek. Aşk birine, bir şeye, çok yönlülüğe, üretmeye, doğaya, bütünlüğe, melodiye duyduğumuz tutku.
Eşinizle aynı sektördesiniz. Böylesine yoğun bir çalışma düzeninde Hatice Şendil ve Burak Sağyaşar birbirine nasıl vakit ayırıyor, neler yapıyor?
Zaman zaman vakit ayıramadığımız da oluyor. Ben mesela setten eve geldim ve gecenin geç bir saatinde bu cevapları verirken Burak da başka bir odada hâlâ çalışıyor. Mesleğimizin zorluklarının ve bizi zorlayan kısımlarının farkındayız. Hayatta bir kez varız. Sahip olduğumuz her şeyi çalışarak yaptık ve bu bizim için gerçek bir tatmin noktası. İlişkimizin enerjisi ve dinamiği bireysel üretme üzerine kurulu bir taraftan. İç huzurumuzu böyle sağlıyoruz. Bu yoğunluk bize paylaşım heyecanı, yüksek enerji, birbirimizin halinden anlama ve düşkünlük getiriyor. On üç yıldır birlikteyiz. Hâlâ geleceğe dair hayal kurar, birlikte yapacağımız seyahatleri planlarız. Gün içindeki her fırsatta ailece vakit geçiririz. Oğlumuz, ikimizin de en büyük aşkı. Burak, Can’a baktığında beni görür; ben de Can’da onu. Her zaman yan yana olamasak da hep birlikteyiz. Sosyalleşmeye çok vakit bulamıyoruz şu sıra ama beraber seyahat etmek en keyifli vazgeçilmezimiz.
Uzun yıllardır sektördesiniz ve her zaman gündemde olan bir isim oldunuz. Bu sizi zorluyor mu; herkesin sizinle ilgili konuşması, yazması, çizmesi size nasıl hissettiriyor?
Benim en zorlandığım alan. Sanki herkesin sana dair bir fikri olması gerekiyor. Oysa ben kendimden bahsedilmesini bile sevmiyorum. Benim her zaman alternatif bir tarafım oldu. Bu durum da mesafe oluşturdu. Sonra mesafeli oldu giderek. Ben çok sosyal biri sayılmam. Kalabalığa karışma fikri bile kalbimi sıkıştırıyor. Çabasız, sakin ve akışta kalmayı tercih ediyorum. Sosyal medyamı kullanamıyorum. Sadece bir tane hesabım var. Oradan da neredeyse ayda bir paylaşım yapabiliyorum. Yarı içe dönük, yarı dışa dönük bir ruh halim var. Benim bu halimden anlayan ve benimle iletişime geçen insanlarla sosyalleşebiliyorum. Ben o huzuru alamadığım insanlarla iletişim içinde olamıyorum.
Size baktığımda neredeyse kırk yaşına gelmiş bir kadın değil; cildi mermer gibi, fiziği yirmilik genç kızlara taş çıkaran ve aurasıyla, enerjisiyle gençlik aşısı vurulmuş gibi bir kadın var. Hatice Şendil bunu neye borçlu?
Genetik aktarım çok önemli ve büyük bir şans ama onu koruyabilmek de büyük bir uğraş. Her şeyden önce hayatı düzenli yaşamak gerekiyor. Benim hiçbir kötü alışkanlığım yok. Temizlik benim için hassas bir konu. Sağlıklı beslenme ve spor. Bedenimin bana verdiği mesajları dinlemek ve aktif bir tempo. Toksik olan her türlü şeyden uzak dururum. Toksik ilişkiler, insanlar, yiyecekler. Hayatı kaçırmaktan vazgeçip günü daha çok uyanık, daha az uykuda geçiririm. Düzenli cilt bakımı yaptırırım. İyiliği ve iyi niyeti hayatımın merkezine koyar, iç güzelliğin dış görünürlükteki etkisine inanırım.
“İyilik” dizisinde aldatılan ve ihaneti iliklerine kadar yaşayan bir kadını canlandırıyorsunuz. Bu role hazırlanma ve karakteri içselleştirme süreciniz oldu. Karakterle nasıl bütünleştiniz?
Neslihan gibi karakterleri günümüzde insanlar sıradan buluyor artık. Sıradan, olağan bir kadın. Ne gelmiş başına, bu kadın ne yaşamış… Aldatılmış, doğru bildiği her şey yalanmış.
Bir günde hayatı, hisleri, amaçları değişen, değiştirilen insanlar vardır; Neslihan da onlardan biri. Role hazırlanırken anın gerçekliğinden, karakterin “an”da ne hissettiğinden faydalandım.
“Benim başıma gelse ne hissederdim, ne yapardım?” sorusunu sordum. İç ritmi yüksek, hayatın ona getirdiği her güç durumun üstesinden gelmeye çalışacak kadar olgun bir ruha sahip karakter ortaya çıktı. İnsan neden aldatır? Aldatılan insanda travma mekanizması nasıl işler? Bunları araştırdım. Maalesef ihanet, toplumda yaygınlaşan bir konu. Günümüzde ilişkilerdeki en büyük sorunlardan biri “Ayrılmak istiyorum.” dürüstlüğü gösteremeyen insanların aldatmaya sığınması ve aynı dürüstlüğü “Ben seni aldattım.” diyemeyerek faturayı eşlerine kesmesi. Yani bu durumun, aldatılanın hatası ve eksikliği gibi yansıtılması. Buna “gaslighting” deniliyor; aldatan kişinin eşine uyguladığı psikolojik şiddet. Benim canlandırdığım karakterle empati kuran ve bana temas eden kadınlardan dinlediğim yaşanmışlıklar, bu mağduriyet ve yaşadıkları psikolojik şiddet ile ilgiliydi. Tüm bunların ağırlığını ve sorumluluğunu hissederek oynadım rolü.
Bir oyuncunun olmazsa olmaz özelliği sizce nedir?
İyi bir insan olması. İyi insan olmayan, iyi ve gerçek bir oyuncu olamaz. Geniş kitlelere ulaştığı ve yer edindiği düşünüldüğünde her insanın algısında bir sorumluluğu vardır oyuncunun. Çağımızda insan olma halinin zaman zaman çığırından çıktığı gerçeği bize bu mesleğin işlevinin çok daha önemli olduğunu gösteriyor.
Böylesine başarılı bir kariyere sahip olmak elbette herkesin hayalidir ve siz bunu başardınız. Hiç “Acaba şunu da yapsam mı?” deyip farklı bir alanda kendinizi denemek istediğiniz oluyor mu?
Bu hayatta ne yaparsak yapalım, çok yönlü olmaya inanırım. Bir oyuncu olarak da yaşamın her alanında bu “olma hali”ni devam ettiriyorum, çünkü hayatı keşfetme ve algılama mantığım böyle gelişiyor. Bir yandan da bizler birer genetik aktarımla var oluyoruz. Süreç içinde yeteneklerimiz bazı nedenlerle kayboluyor, bizler onu unutuyoruz; ama tamamen yok olmuyorlar. Ben de her oyuncuda olduğu gibi kendimi keşfetme yolculuğumda, kaybolan yeteneklerimin peşinde oluyorum. Kendimi geliştirmeye çalıştığım alanlarda beni heyecanlandıran nokta ise yazmak. Yazmanın benim için karşılığı aslında cesaret. İçimde her gün gelişen, kendini yeniden yaratan heyecanlı, benim gibi istekli hikâyelerim var benim…
Karşımızda başarılı bir oyuncunun yanı sıra, bir anne de var… Anne olmak, dünyaya bir can getirmek ve o candan sorumlu olmak sizde nasıl bir etki yarattı? Hayatınızda, evliliğinizde neler değişti?
Aşk, evlilik ve çocuk sahibi olmak; yaşam enerjimizi arttıran, karşılıklı toleransı ve empatiyi olumlu etkileyen bir duygu. Sadece bu konuda değil, her konuda yaşamın bize getirdiği derinliği nasıl içselleştirdiğimiz bizim elimizde. Can, sadece benim hayatımı değil, beni de çok değiştirdi. Anne olmak çok şifalı bir duygu. İnsan çocuğunu büyütürken kendisi de halen büyüyor, değişiyor, gelişiyor… Can’ın varlığı bana bir armağan ve ben kendimi onun annesi olduğum için çok şanslı hissediyorum. Evliliğimizde ebeveyn olarak ikimiz de ortak sorumluluk duygusundayız. Kendi planlarımızı oluştururken Can’a göre hareket ediyoruz. Onunla iletişim kurarken birbirimize nasıl davranmamız gerektiği konusunda eleştiride bulunmamaya çalışıyoruz. Sahip olduğumuz tüm unvanları severek, sahiplenerek ve hayatın bize sunduğu bu dengeden maksimum keyfi almaya çalışarak yaşantımızı sürdürüyoruz.
Sizce bir anne, çocuğuna ilk olarak neyi öğretmeli?
Kendini sevmeyi, kendine inanmayı. Anne olmanın, bir bireyi yetiştirmenin anlamı, sorumluluğu çok büyük. Anne ve baba olmak, kendini adamak bence. Kendi özelimde ve hissiyatımda cevap vermem gerekirse “Oğlun nasıl?” dediklerinde “Mutlu.” cevabını verebilmek benim için çok değerli. Ona kendisi olmayı ve kendi değerlerine şefkat gösterebilmeyi öğretmeye çalışıyorum. Bir insanın mutluluğu seçebilmesi ve buna gayret göstermesi tüm yaşamını belirliyor bence.
Gelecekteki Hatice’ye bir mesajınız var mı?
Yaşadığımız hayat, bir seçim. Ben hayatın derslerini alan ve bu derslerle olgunlaşan bir ruha sahibim. Hayatın bir dengesi olduğuna ve niyetin önemine inanıyorum. Zamanı doğru kullanmak ve onun ne kadar hızlı geçtiğinin farkında olarak yaş almak. Bütün bunları düşününce geleceğe ve kendine yapacağın yatırımın sevdiğin herkese faydası var derdim. Sevdiğin herkes ve her şey için, gülümse her yeni güne. Daha çok mutlu olmak için sebebin olsun. Daha çok kutlama yap, hayata kattığın dersler için. Sevdiklerin için dene, zor gelen her şeyin deneyimi çok değerli. Özgür hisset ve gücüne inan.
RÖPORTAJ: YASEMİN ULUSOY
FOTOĞRAF: BURCUM BAYGUT
STYLING: ECE ŞİŞİK SAYDAM
MAKYAJ: HİDAYET KORKMAZ
SAÇ: ENGİN AKTAŞ
STYLING ASİSTAN: ZOZAN ÇİRİK
MEKAN: IN LIGHT STUDYO