Güzel, Büyüleyici, Yaratıcı: Leyla Lydia Tuğutlu
Delibal, Cebimdeki Yabancı, Es-Es, Karadayı, Uyanış: Büyük Selçuklu gibi yapımlardan tanıdığımız, Miss Turkey 2008 Güzellik Yarışması birincisi Leyla Lydia Tuğutlu, usta isimlerle birlikte yer aldığı projelerle adından sıkça söz ettirmişti. Anneliğinin ardından bir süredir ekranlardan uzak kalan güzel oyuncu, artık hayranlarını mutlu edecek müjdelerle geliyor! Motivasyonlarını, ideallerini ve hayat felsefesini MAG Okurlarıyla paylaşan Tuğutlu, hakkında merak edilenleri yanıtlıyor…
KOORDİNASYON: MELTEM ERCAN RÖPORTAJ: GÖZDE YILMAZ
FOTOĞRAF: YUSUF KASAP STYLING: SENA SEÇEN
SAÇ: MEHMET TÜRKİBİŞ MAKYAJ: HAMİYET AKPINAR VIDEO: SELİM DURAK
FOTOĞRAF ASİSTANI: CANSU ZEYNEP ESEN STYLING ASİSTANI: ŞEYMA ÇAKICI
MEKÂN: SHANGRI-LA BOSPHORUS, ISTANBUL
Türkiye’deki en iyi gençlik dizileri arasında yer alan Es-Es’te başroldeydiniz. Bu proje hakkında aklınızda kalan anılar neler?
İlk dizimdi. Oyuncu kadrosunun büyük kısmı yaşıtlarımdan oluşuyordu. Güzel bir arkadaşlığımız oldu. Eskişehir genç, renkli bir şehir. Evden ilk defa bu kadar uzak kaldım, aylarca orada yaşadık. Nereye gitsek çok güzel ağırlandık. Çalışırken gezdiğimiz, eğlendiğimiz bir zamandı. Her anı güzeldi.
Sizin üniversite hayatınız nasıl geçmişti? O yılları düşününce ne hissediyorsunuz?
Üniversiteye gittiğim dönemde çalışıyordum. Miss Turkey yarışmasında birinci olmuştum ve ülkemizi temsil etmek için, yurt dışında yapılan bir yarışmaya katıldım. Daha sonra televizyonda sunuculuk yapmaya başladım. Es-Es dizisinin çekimleri başladığında hem Eskişehir’e sete gidiyordum hem de İstanbul’da haftanın bir günü program sunuyordum. Üniversite senelerim biraz yoğun ve hareketli geçti diyebilirim. Bazen sadece sınavlara girebiliyordum.
Şu anda hayatınızın nasıl bir dönemindesiniz?
Kendimi yeniden tanımaya başladığım bir dönemdeyim. Çocuk sahibi olmak insanı sıfırlayan bir şeymiş. Kendine, ilişkilerine, hayata bakışını değiştiriyor… Sakinleştim, kendimle barıştım, önceliklerim değişti. Annelik beni büyütüyor.
Geçmişe dönme şansınız olsaydı, hayatınızdaki hangi anı yeniden yaşamak isterdiniz?
Hayatta keşke diyen biri değilim, her şey olması gerektiği gibi olmuştur diye düşünüyorum; ama gidip gelme şansım olsa, oğlumun doğduğu güne gitmek isterdim. Heyecanı, mutluluğu, şaşkınlığı, huzuru; hepsini aynı anda yaşayabildiğim bir an.
Hamilelik ve anneliğinizin ilk zamanlarında bir süre ekranlardan uzak kaldınız. Bundan sonrası için yeni projeler ve müjdeleriniz var mı?
Uzak kalmak benim tercihimdi. Bazen durup dışarıdan bakabilmek iyi geliyor bana. İki seneye yakın sadece oğlumla ve ailemle vakit geçirdim. Kendimi geri plana aldım yavaşladım. Çalışırken anda kalmayı, keyif almayı unutuyorum gibi geliyor. İlk ayların her anının tadını çıkarmaya çalıştım. Şimdilerde projeleri değerlendirmeye başladım. Uzun süredir kendi hikâyelerimi, içeriklerimi hayata geçirmek istiyordum. Komedi türündeki filmimizi yapımcımızla birlikte önümüzdeki sene içinde çekeceğiz. Bir kadın işi. Projede ben de olacağım. Başından itibaren projenin gelişme aşamasında ve farklı alanlarında olabileceğim için beni heyecanlandırıyor bu süreç.
Peki, Evren Deniz ile günleriniz nasıl geçiyor? Tipik bir gününüzden kısaca bahseder misiniz?
Sabah çok erken kalkıyoruz. Genelde sakin bir sabah rutinimiz var. Onun seçtiği birkaç kitap okuyoruz, müzik dinliyoruz. Bir şeyler yiyoruz. Daha sonra günümüze karar veriyoruz. Yapılacak işler, gidilecek yerler varsa bize eşlik ediyor. O gün evde geçecekse ona göre bir program yapıyoruz. Genelde oyun oynayarak, etkinliklerle geçiyor günümüz.
Delibal filminde, henüz kariyerinizin başlarındaydınız ve muhteşem bir performans sergileyerek adınızdan sıkça söz ettirmiştiniz. Film günümüzde bile hâlâ konuşuluyor. Projeye dair duygularınızı öğrenebilir miyiz? Çekimlerde ilginç bir an yaşadınız mı, daha sonrasında hayranlarınızdan nasıl tepkiler geldi?
Film bence etkisini koruyan, iyi ki çekmişiz dediğim bir iş. Senaryo bana geldiğinde bir solukta okuduğumu hatırlıyorum. Sonunda ağlamıştım. Senaryo çok akıcı ve etkileyiciydi. Füsun’u oynamayı çok istedim. O zaman film için kaydetmemiz gereken bir şarkı vardı: “Lovefool”. Öyle güzel denk gelmişti ki… O günlerde çok dinliyordum. Şarkının kayıt sürecinde ve şarkıyı söylediğim sahneyi çekerken çok eğlenmiştim. Filmin sonundaki ağır sahneleri çekerken de uzun süre etkisinde kaldığımı hatırlıyorum. Çok güzel tepkiler aldık. Yurt içi ve yurt dışındaki galalarımız ve seyircinin desteği, ilgisi müthişti.
Delibal’da, sonu iyi bitmese de Barış’a aşkı tattıran bir Füsun vardı. Teşhisli bir durumdan bağımsız olarak, bu kadar çok sevmek hakkında ne düşünüyorsunuz? Aşk sizce nedir?
Bana göre ilişkide yaşadığımız aşk, bizim yarattığımız ve karşıdakinin bize hissettirdiğini sandığımız, bağımlısı haline geldiğimiz hormonal, kimyamızı değiştiren bir durum. Aşk aslında her zaman bizde var olan, kaynağının biz olduğumuz bir duygu. Her zaman hissedebileceğimiz, her şeye, herkese duyabileceğimiz “aşk”; diğer kişiyi psikolojik şiddete maruz bırakmak, özgürlüğünü kısıtlamak asla değil. İşini aşkla yapabilirsin, çocuğunu aşkla sevebilirsin… Sevmek, beklentisiz olmalı. Sevdiğin şeyi akışına bırakırsın.
Kariyerinizde dönüm noktası olarak gördüğünüz özel bir an var mı?
Tek bir dönüm noktası söyleyemem sanırım. Bazı anlar başka şeyler için kapılar açmıştır. Bunlar farkında olmadan da benim için dönüm noktaları olmuştur.
Hayatınızdaki hangi anı sonsuza dek unutmamak istersiniz?
Oğlumun doğduğu anı.
Hayatınız boyunca size rehberlik eden bir motto veya alıntı var mı?
İnsan kendini her zaman eksik hisseder ve bu boşluğu doldurmaya çalışır. Bu bizim doğamızda var. Ne zaman ki gerçekten hiçbir şeye ihtiyaç duymadığımızı anlarız, işte o zaman istediğimizi sandığımız her şey bize gelir.
Kendi biyografinizi yazacak olsaydınız, kitabınızın başlığı ne olurdu? Neden?
“Kendimden Notlar” olurdu galiba. Birilerine iyi gelmesini isterdim yazdıklarımın. Günlük gibi yazılmış, küçük notlar içeren bir kitap olurdu.
Güzellik ve bakım ritüellerinizi paylaşır mısınız?
Bedenimi dinlemeye ve dinlendirmeye çalışırım. Yoga ve meditasyon yaparım. Cildim için arada cilt bakımı yaptırırım. Yüzümü temizlemeden yatmam. Nemlendirici ve tonik kullanırım. Doğal içerikli ürünleri tercih ederim. Şekeri ve glüteni -tamamen hayatımdan çıkarmasam da- az, meyve ve sebzeyi bol tüketirim.
Sahip olduğunuz gizli bir yeteneğiniz var mı? Hayranlarınızın ilk kez duyacağı bir özelliğinizi paylaşır mısınız?
Farklı enstrümanlar çalabiliyorum. Yeni bir enstrümanı kendi kendime öğrenebilirim.
Tutkularınızdan da biraz bahseder misiniz? Hayat felsefeniz, ilgi alanlarınız, severek yaptığınız aktiviteler neler?
Müzik, hayatımın en önemli parçalarından biri. Konsere gitmeyi çok severim. Müzik dinlemeyi, piyano çalmayı sıkılmadan saatlerce yapabilirim. Sade yaşarım. Yemek yemeyi çok severim. Hayatta kendini geliştirmek gerektiğine inanırım…Yeni şeyler öğrenmeye meraklıyım. Ezber bilgiyi değil, hayatı anlamayı daha değerli bulurum. Anlara değer veririm. Seyahat etmeyi severim ama evde zaman geçirmekten de çok keyif alırım.
Hayata karşı motivasyonunuzu hangi ideal ile koruyorsunuz?
Her birimizin özel ve değerli olduğuna, hayatta bir misyonumuz olduğuna inanırım. Bunu aramanın, keşfetmenin yolculuğundayız.
Kendinizi dinlemek için gittiğiniz bir yer ya da yaptığınız bir aktivite var mı?
Denize bakmak, müzik dinlemek, bazen notlar almak… Bazen sadece sessiz bir yerde oturmak da iyi geliyor. Seyahat etmek, yeni yerler görmek de beni yeniler, ilham verir.
Sizin için bir insanda en katlanılmaz olan nedir?
Egoist karakter, bilinçsiz davranışlar.
En sevdiğiniz aksesuarınız hangisi? Çantanızın olmazsa olmazları nelerdir?
Havalar soğuk olduğu için el kremim, dudak nemlendiricim.
Yılbaşı gecesi için planınız nedir?
Evde, ailemle olacağım!