Yağız Oral Müziğin Büyüleyici Yanı
Uluslararası çalışmalara imza atan, medya bestecisi ve orkestra şefi Yağız Oral, müziğe olan ilgisinin başladığı zamanları da anlatarak MAG Okurlarına çalışmalarından ve gelecek projelerinden bahsediyor.
Eğitimlerinize ve çalışmalarınıza değinerek kendinizden biraz bahseder misiniz?
Başkent Üniversitesi ve California Institute of Arts okullarında eğitim alan bir medya bestecisiyim. Çalışmalarım film, reklam, oyun gibi görüntü içerikli medya projelerine müzik yazma ve ses tasarımlarını yapma üzerine. Amazon Prime, Exxen gibi platformlardaki içeriklere müzik yazmakla beraber FIFA, Mercedes ve Türk Hava Yolları gibi markaların reklam müziklerini besteleme fırsatı buldum. Bestecilik kariyerimin yanı sıra, kurucu şefliğini ve müzik direktörlüğünü üstlendiğim Agora Senfoni Orkestrası ile de klasik müzikten film müziklerine uzanan zengin bir repertuvarla ve kendi eserlerimle orkestra şefi olarak sahnede bulunuyorum.
Müzikle olan bağınız polifonik koro ve elektro gitarla başlamıştı. O günleri biraz anlatır mısınız? Müziğe yönelişiniz nasıl oldu, bunda etkili kişiler var mıydı?
Lise yıllarımda, aynı dönemlerden geçen çoğu kişide olduğu gibi müziğe ilgi duyarak gitara başlamıştım. Gitarla o kadar derin bir bağ kurmuştum ki vaktimin neredeyse tamamını buraya kanalize ediyordum. Müziği gitarla keşfetmeye başladığım bu süreçte ilk defa kendimi tam anlamıyla ifade edebileceğim bir yol bulmuştum. Rock ve metal türleri ile başlayan maceram liselerarası müzik yarışmaları ve okul bünyesinde düzenlenen konserlerle devam etti. Gitarla kurduğum bağ beni ne kadar derinden etkilemiş olsa da, TRT Çoksesli Korosu ve Alegria Oda Korosuna korist olarak girmemle müzik benim için bambaşka bir boyut kazandı diyebilirim. Tam bu noktada, müziğin çok daha büyük bir parçası olabileceğimi ve daha orkestral tarafına giriş yapabileceğimi keşfettim. Kariyerimi sürdürdüğüm medya besteciliği ise benim için çok uzun zamandır var olan bir süreçti. Filmler her zaman beni uzun süre etkisi altına alan, birbirinden farklı dünyalar olmuştur. Eğitimini almaya başladığım müzikle bu etkiyi birleştirmeye karar verdiğimde de film, oyun ve reklam müzikleri üreten bir besteci olarak buldum kendimi. Şeflik tarafında beni en çok etkileyen kişi, takip edip dinlediğim profesyonel müzikler dışında okuldaki şeflik hocam Orhun Orhon olmuştur. Kendisi okul yıllarımda bana birikimlerini en doğru şekilde aktaran kişidir. İlk şeflik derslerimi de yine kendisinden alarak şeflik çalışmalarıma hayat verebildim.
Günümüze kadar pek çok projede yer aldınız. Sizin için en unutulmazı hangisiydi?
Yer aldığım projeler arasında benim için her zaman özel bir yere sahip olan, İngiliz yapımı dram filmi “Meeting”i söyleyebilirim. Meeting; film besteciliğine başladığım ilk proje olmasının yanı sıra, filmin yönetmenliğini üstlenen Emre Şen ile beraber çalışma fırsatı yakaladığım için de ayrı bir yere sahip. Beni bugüne kadar en çok heyecanlandıran projeyi konuşacak olursak, çalıştığım stüdyo aracılığıyla müzik yapma fırsatına eriştiğim 2022 FIFA Dünya Kupası’nın tanıtım filmi için yaptığım müzik diyebilirim. Müziğimle böylesine büyük bir organizasyonun parçası olabilmek beni oldukça heyecanlandırmıştı.
Peki, Agora Senfoni Orkestrası’nın kuruluşu nasıl oldu? İsmine nasıl karar verdiniz?
Agora Senfoni Orkestrası’nın kuruluşu konservatuvar yıllarıma dayanıyor. Müzisyen ve besteci arkadaşım Murat Ömür Tuncer ile beraber çıktığımız bu yol, 2017 yılında genç müzisyenlerin yaşadığı sorunlara çözüm olabilme maksadıyla başlamıştı. Bir kurum veya kuruluşa ait bir oluşum değil; her zaman kamuya ait, kolektif bilinçle hareket eden bir orkestra olmayı hedefledik. Orkestrayı kurduğumuz dönemlerde; konservatuvar mezunlarının, açılmayan orkestra kadroları ve orkestra yetersizliğinden ötürü mesleklerini icra edemeyecekleri, sahne tecrübesi kazanamayacakları bir ortam ile karşı karşıyaydık. Orkestramız tam da bu sorunlara bir çözüm olabilmek ve genç müzisyenlere sahnede daha fazla yer verebilmek adına başlatılmış bir gençlik oluşumudur aslında. Agora Senfoni Orkestrası’nın ismi de anlattığım bu kolektif bilince dayanıyor. “Agora” Yunan klasik çağında siyaset, ticaret, kültür ve benzeri ortak konuların yüz yüze görüşülmesi için yurttaşların toplandığı kent alanına verilen bir isim. Biz de bu anlamlı ismi müzisyenlere ithaf etmek istedik. “Agora” kuruluşundan itibaren müzisyenlerin toplanıp birbirleriyle kültür alışverişi yapabilecekleri, birlikte gelişip tecrübe kazanacakları bir çatı olmayı hedefliyor.
Orkestra yönetmek nasıl bir duygu?
Orkestra yönetmeyi provalarda ayrı, konserlerde ayrı bir hisle değerlendiriyorum. Bir şefin asli görevi prova süreçlerinde orkestrayı senkronize şekilde bir bütün olarak tutup tek ses gibi duyulabilecek hale getirerek esere müzikal bir yorum katmaktır. Dolayısıyla provalar bir teknik direktör edasıyla her parçayı uyumlu şekilde bir araya getirmek ve onları tek bir enstrüman gibi hareket ettirmeye çalışmakla geçiyor. Bu süreçte biraz gergin ve endişeli olduğumu söyleyebilirim; ancak, günün sonunda sizi besleyen, eser ile bağlanmanızı sağlayan çok kritik bir öğrenim süreci devreye giriyor. Eserde ne olup bittiğini anlayabilmek, buna bağlı olarak provalarda tüm hata ve eksiklikleri giderebilmek için notalarla oldukça fazla vakit geçiriyorsunuz. Bu da eserin özellikle o dönemde nasıl bir etki ile yazıldığını anlatmış oluyor size. Konser süreci ise tamamen bambaşka bir duygu benim için. Bu noktada artık o güne kadar yapılan tüm hazırlığın yegâne sonucunu almak için dinleyici karşısına çıktığımda tüm dünya yavaşlıyor ve geriye sadece ben ve müzik kalıyor. Eserin en ince ayrıntılarını, o güne kadar tek tek okuduğum her bir notayı, konserin akışıyla beraber dinleme ve orkestrada canla başla çalan tüm sanatçılarla aynı hissi yakalayabilme süreci şeklinde özetleyebilirim. Konserlerde yakaladığım bu duygu benim için son derece büyüleyici.
Kısa bir süre önce Amerika’da bir prodüksiyon şirketi kurdunuz. Burası ile ilgili hedeflerinizde neler yer alıyor?
Los Angeles Independent Film and Music Production; kurucu ortağı sevgili müzisyen dostum Nagihan Öztürk olan, özellikle Amerika bağlantılı aldığımız işleri kolaylıkla sürdürebilmek ve kendi adıma aldığım projeleri bir şirket çatısı altında toplayabilme amacıyla kurduğumuz bir şirket. Burada amacımız işi daha kurumsal ve profesyonel bir noktaya taşımak. Bununla beraber bir film yapımcısı ve medya bestecisi havuzu oluşturarak uluslararası işler yapmayı hedefleyen genç sanatçıları bir araya getiren bir platform misyonu görmesini istiyoruz. İlerleyen zamanlarda çalışacağımız tüm markaları buradan söyleyemiyor olsam da ilk anlaşmamız, Türkiye’nin en prestijli markalarından biri olan Türk Hava Yolları olacak.
Yeni proje haberleriniz var mı?
Geçtiğimiz iki yılda daha çok reklam sektörüne müzikler ürettiğim için önümüzdeki süreçte kendimi biraz daha oyun ve film yapımlarına kanalize etmeye başladım. Hâlihazırda özel ilgi alanım olan oyun müziği ağırlıklı pek çok proje var dahil olduğum. Bu projelerin çoğu, 2023 yılının son çeyreği çıkış yapması planlanan yapımlar. Oyun müziği projelerinin haricinde çok heyecan verici bir belgesel ve içlerinde stop-motion gibi ülkemizde görmeye alışık olmadığımız farklı çekim teknikleri barındıran film projeleri de mevcut. Son olarak ise Agora Senfoni Orkestrası ile yıl sonuna planladığımız birkaç özel konserimiz olacak.
Viski Kiti
çok güzel bir paylaşım.