Uzm. Dr. Özge Banu Öztürk “Skin Priming”in Etkileri ve Uygulama Alanları
Dermatoloji Uzmanı Dr. Özge Banu Öztürk, son yıllarda kullanılan yaşlanma karşıtı uygulamalarının yeni konsepti “skin priming” hakkında MAG Okurlarını bilgilendiriyor.
Cilt yaşlanması; çevresel faktörler, genetik yapılar, ultraviyole ışınları ve serbest radikal maruziyeti gibi çeşitli unsurlarla hızlanan kompleks bir süreçtir. Bu süreçte dermiste kolajen ve elastin kaybı, ciltte sarkma, ince çizgi ve kırışıklıkların ortaya çıkması gibi değişimler görüyoruz. Yaşlanma karşıtı botoks, kimyasal peeling, dolgu uygulamaları, sıvı yüz germe, mezoterapiler, gençlik aşıları ve cihaz destekli pek çok uygulama bireysel yaşlanma süreçlerini yönetmek için bizler tarafından planlanıyor. Son yıllarda kullandığımız bu yaşlanma karşıtı uygulamalarını planlarken, yepyeni bir konseptten bahsediyoruz: Skin priming. Cildi özellikle cihaz destekli protokollere hazırlamak amacıyla somon DNA, yani polinükleotit enjeksiyonları yapmak.
Polinükleotitlerin Ciltteki Etkileri
Polinükleotitler, hücre yenilenmesini teşvik eden, ciltte nem ve elastikiyet artışı sağlayan doğal polimerlerdir. Enjeksiyon yoluyla orta deriye verilen polinükleotitler, cilt hücrelerinin orta deriye göçünü uyarıp, aktive ederek kolajen ve elastin sentezini arttırırlar. Ayrıca, antioksidan etkileri sayesinde serbest radikalleri nötralize eder, böylece ciltteki oksidatif stresin etkilerini azaltır. Polinükleotitler, aynı zamanda hücre dışı matrisi stabilize ederek yara iyileşmesini hızlandırır ve cilt tonunu dengeler. Antienflamatuar etki ile ciltteki yangıyı azaltır ve cildin azalan dolaşımını beslenmesini arttırırlar. Trozinaz enzimini doğal yolla baskılayan polinükleotitler, güneşe bağlı lekelerin oluşumunu azaltır ve cilt tonunu düzenler.
Skin Priming’de Polinükleotitlerin Rolü
Skin priming uygulamalarında özellikle polinükleotitlerin tercih sebebi; cilt dokusunu ileriki tedaviler için hazırlaması ve cildin kendini yenilemekapasitesini arttırmasıdır. Mezoterapi ya da hyalüronik asit bazlı dolgu uygulamaları öncesinde yapılan polinükleotit enjeksiyonları, cildin doku dayanıklılığını artırarak tedavi sonrası iyileşme sürecini hızlandırır ve komplikasyon risklerini azaltır. Cihaz destekli tüm uygulamalardan önce somon DNA enjeksiyonları, tedaviye alınacak yanıtları arttırır. Özellikle göz kapağı operasyonu gibi estetik girişimler öncesinde yapılan bu hazırlık, ameliyat sonrası iyileşme süresini kısaltır ve morluk oluşumunu azaltır; cildin daha parlak, sıkı ve genç görünmesini sağlar.
Uygulama Alanları ve Yan Etkiler
Polinükleotit enjeksiyonları, kırışıklık tedavisi, yara izi azaltma, cilt tonunu düzeltme ve nemlendirme gibi çeşitli estetik ve medikal endikasyonlarda uygulanabilir. Yan etkiler genellikle hafif ve geçicidir; en sık görülenler; enjeksiyon bölgesinde kızarıklık, hafif ödem ve nadir durumlarda morarmadır.
Sonuç
Polinükleotit enjeksiyonları ile yapılan skin priming uygulamaları, cilt sağlığını optimize ederek hem estetik hem de iyileştirici tedavilerde olumlu sonuçlar vadetmektedir. Kolajen ve elastin üretimini artırarak cildin sıkılığını desteklerken, hücre yenilenmesi ve antioksidan etkilerle uzun vadeli faydalar sağlar. Estetik dermatolojide güvenli ve etkili bir ön hazırlık seçeneği olarak gelecekteki uygulamalarda daha da fazla yer bulması beklenmektedir.