Uzm. Dr. Melis Bal Akdoğan – Cilt Sağlığı ve Güzellik
Dermatoloji uzmanı Dr. Melis Bal Akdoğan, yüzde meydana gelen yağ bezeleri hakkında MAG Okurlarını bilgilendiriyor.
Eğitim ve uzmanlık alanlarınıza değinerek kendinizden bahseder misiniz?
Benim dermatolojiye ilgim tıp fakültesinin ilk yıllarında başladı. 2016’da Bolu Abant İzzet Baysal Tıp Fakültesinden mezun olduktan sonra dermatoloji uzmanlık eğitimine Ankara’da başladım. Deri sağlığıyla ilgilenmek, dokunduğum kişilerin kendilerini daha iyi hissetmesine katkı sağlamak beni hep motive etti. Dışkapı Hastanesinde başlayan asistanlık sürecimi, 2023 yılında Etlik Şehir Hastanesinde tamamladım. Devlet hizmet yükümlülüğü kapsamında Şanlıurfa Ceylanpınar’a atandım ve burada görev yaptım. Orada geçirdiğim dönem hem mesleki hem de insani açıdan beni çok geliştirdi. Ardından Gülhane Eğitim ve Araştırma Hastanesinde görev alarak dermatolojinin hem klinik hem de estetik alanlarında tecrübemi derinleştirdim. 2025 yılında kendi muayenehanemde hastalarıma hizmet verdim. Aralık 2025 tarihi itibarıyla Dr. Derm Polikliniği’nde hastalarımla buluşmak için sabırsızlanıyorum.
Cilt sağlığı ve güzelliği, yalnızca dış görünüşten ibaret değil; kişinin kendini iyi hissetmesinin, öz güveninin ve yaşam kalitesinin en temel parçalarından biridir. Benim için dermatoloji, bilimin titizliği ile estetiğin inceliğini buluşturan; sürekli gelişen, dinamik ve heyecan verici bir alan. Her bireyin cilt yapısı, beklentileri ve ihtiyaçları birbirinden farklı. Bu nedenle tedavilerimde daima kişiye özel ve bütüncül bir yaklaşım benimsiyorum. Cilt kalitesini iyileştirmeye yönelik estetik ve kozmetik işlemler, klinik pratiğimin önemli bir bölümünü oluşturuyor. Akne, melazma, rozasea, saç hastalıkları gibi kronik cilt hastalıklarına yönelik tedavilerde, yenilikçi yöntemlerle kişiye özel çözümler sunuyorum. Güncel bilimsel yaklaşımlar doğrultusunda lazerler, mikroiğneli radyofrekans ve HIFU gibi ileri teknoloji yöntemleri kullanarak hastalarımın cildinde doğal ve sağlıklı sonuçlar elde etmeye odaklanıyorum. Yurt içi ve yurt dışında çeşitli uygulamalı eğitimlere katılarak güncel yaklaşımları yakından takip ediyor, hem klinik hem de kozmetik dermatoloji alanlarında bilimsel çalışmalar yürütmeye devam ediyorum. Hastalarımın ciltlerinin en iyi hâline ulaşma yolculuğunda onlara rehberlik etmek ve bu sürece katkıda bulunmak, en büyük motivasyon kaynağım.
Evde güzellik trendleri başlığı altında sosyal medyada trend olan ama kesinlikle yanlış olan uygulamalara örnekler verebilir misiniz?
Son yıllarda “doğal” olduğu düşünülen ya da sosyal medyada hızla popülerleşen bazı uygulamalar ne yazık ki cildimize faydadan çok zarar verebiliyor. Örneğin; son dönemde oldukça gündemde olan kuyruk yağı… Nemlendirme amacıyla yüze uygulanması doğal ve masum görünse de, gözenekleri tıkayarak akne artışına ve yağ bezesi oluşumuna zemin hazırlayabiliyor. Benzer şekilde limon, sirke ve karbonat gibi mutfak ürünlerini cilde uygulamak sık yapılan hatalardan ve cilt bariyerine ciddi zarar verebiliyor. Sivilcelere diş macunu sürmek hâlâ çok yaygın; hatta annelerimizden kalan klasik bir alışkanlık diyebiliriz. Oysa bu yöntem, sivilceye fayda sağlamadığı gibi ciltte kalıcı lekelere de neden olabiliyor. Biz millet olarak sivilce ve siyah nokta sıkmaya çok meraklıyız; ama özellikle iğneyle evde müdahale etmek sanıldığından çok daha tehlikeli, çünkü bu bölgeye yanlış bir girişim sadece enfeksiyon ya da izle sonuçlanmaz, nadiren de olsa cilt altına yayılan ciddi enfeksiyonlara ve hatta hayatı tehdit eden durumlara bile yol açabilir. Bu nedenle iğneyle yapılan her türlü işlemin mutlaka profesyonel ortamda yapılması şarttır. Bir diğer yaygın hata ise birbirleriyle kimyasal olarak reaksiyona girebilen içerikleri, serum ve bakım ürünlerini üst üste kullanmak. Artık piyasada o kadar fazla ürün var ki, sosyal medyada influencer’ların yönlendirmeleri de eklenince doğru ürün seçimi konusunda kafa karışıklığı kaçınılmaz hâle geliyor. Bu içeriklerin bilinçsizce ve birbiriyle uyumsuz şekilde kullanılması ise ciltte tahriş, kızarıklık ve hassasiyet gibi sorunlara yol açabiliyor. Bu nedenle cilt bakımında her zaman güvenilir kaynaklardan bilgi almak ve mümkünse bir dermatoloji uzmanı kontrolünde cilt rutini oluşturmak en doğru yaklaşım olacaktır.
Sosyal medya trendlerine kapılıp içeriğini kontrol etmeden kullanılan ürünlerin kimi zaman yağ bezesi yaptığı oluyor. Yağ bezesi nedir, neden oluşur? Ne ile karıştırılmamalıdır?
Aslında “yağ bezesi” diye adlandırdığımız yapıların büyük kısmı milia dediğimiz küçük keratin kistleridir. Yani cildin üst tabakasında, çok yüzeysel bir noktada hapsolmuş minik keratin topları gibi düşünebilirsiniz. Gözeneklerin tıkanması, cilt tipine uygun olmayan yağ bazlı ürünlerin kullanılması veya yanlış bakım rutinleri sonrasında gelişebiliyorlar; fakat her beyaz kabarcık milia değildir. Bazen lipom ya da epidermal kistler de yağ bezesi sanılabiliyor. Milialar çok yüzeysel, toplu iğne başı kadar ve sert yapıda olurken; lipomlar daha derin yerleşimli, daha büyük ve yumuşak yapılardır. Kısacası, yüzde gördüğümüz her küçük kabarcığın nedeni aynı değildir. Bu yapıların hepsinin oluşum mekanizması ve tedavisi birbirinden farklı olduğu için doğru tanı koymak çok önemli. Bu noktada biz dermatologlar devreye giriyoruz.
Örneğin; göz çevresinde oluşan yağ bezelerinin tedavisi için neler yapılabilir?
Göz çevresindeki cilt oldukça ince ve hassas olduğu için bu bölge özellikle kullanılan ürünlere bağlı olarak milia oluşumuna daha yatkındır. Tedavide pek çok etkili seçeneğimiz bulunuyor. Temelde, bir cilt uzmanı kontrolünde yapılan profesyonel cilt temizliği en hızlı ve en güvenli yöntemlerden biri. Bunun yanı sıra bazı hastalarda fraksiyonel karbondioksit lazerle miliaların kontrollü bir şekilde buharlaştırılması tercih edilebilir. Daha hafif vakalarda retinoid içeren kremler peeling etkisiyle düzenli kullanımda oldukça iyi sonuçlar verebilir. Bazı hastalarda ise çok hafif kimyasal peeling uygulamaları göz çevresini zorlamadan miliaların azalmasına yardımcı olabilir.
Yağ bezeleri kendiliğinden geçer mi, yoksa mutlaka müdahale gerekir mi?
Bazı küçük yağ bezeleri, özellikle oluşum sebebi ortadan kalktığında zaman içinde kendiliğinden kaybolabilir; ancak uzun süredir var olan, derinleşen ya da bir arada kümelenen yağ bezelerinin çoğu, ne yazık ki kendi kendine gerilemez. Evde iğneyle sıkmaya çalışmak hem etkisizdir hem de enfeksiyon ve iz riskini belirgin şekilde artırır. Özellikle derin yerleşimli yağ bezelerinde doğru teknik ve steril koşullar çok önemlidir; bu nedenle profesyonel yaklaşım şarttır.
Yüzdeki yağ bezeleri görüntü dışında sağlık açısından bir risk taşır mı?
Genel olarak yüzde görülen “yağ bezeleri” yani milialar zararsız yapılardır; kansere dönüşmezler ve sağlık açısından risk oluşturmazlar. Daha çok estetik açıdan rahatsızlık verirler; ancak bazı durumlarda dikkatli olmak gerekir. Örneğin; lezyon hızla büyüyorsa, kızarıyorsa, ağrılı hâle geliyorsa ya da alıştığımız yağ bezesi görünümünden farklı duruyorsa, bunun altında başka bir deri hastalığı yatıyor olabilir, çünkü milia bazen lipom, epidermal kist gibi farklı cilt altı kitlelerle, hatta benlerle veya nadiren bazı deri tümörleriyle karışabilir. Bu noktada doğru tanıyı koymak için dermatolojik muayene çok önemlidir. Biz dermatologlar, dermoskopi dediğimiz özel büyütmeli bir yöntemle bu lezyonları detaylı şekilde değerlendiririz ve böylece hangi yapının zararsız, hangisinin takip ya da tedavi gerektirdiğini net olarak ayırt edebiliriz. Bu nedenle; görüntüsü alışılmadık, hızla değişen veya şüphe uyandıran her tür cilt lezyonunda dermatoloğunuza başvurun.