Sinan Canan Hedeflerini Anlattı.
Fabrika Ayarları Teorisinde Eğitim
Çocukluk yıllarından itibaren bilimsel mevzulara ilgisi olan ve akademi yolunda ilerlemeye karar veren fizyoloji uzmanı Sinan Canan, “insanın fabrika ayarları” teorisi üzerine kurulu ve günümüz dünyasının yaşam sorunlarına çözüm getirmeyi amaçlayan Açık Beyin Eğitim ve Danışmanlık’ın hedeflerini anlatıyor.
Sizi tanıyabilir miyiz? Kariyerinizden ve eğitim hayatınızdan bahseder misiniz?
1972 yılında, Ankara’da doğdum. Esnaf bir babanın ve ev hanımı bir annenin çocuğuyum. İki kardeşiz. Bütün ailem halen kuyumculukla uğraşıyor. Ben ortaokul yıllarından itibaren bilimsel mevzulara kafayı taktığım için, liseden itibaren de bu konuda karalılık oluştuğu için bilim ve akademi yolunda ilerlemeye yöneldim. 1995 yılında Hacettepe Üniversitesi Biyoloji bölümünü bitirdikten sonra, Samsun Üniversitesi Tıp Fakültesinde yüksek lisans ve doktora eğitimi aldım ve fizyoloji uzmanı olarak doktoramı tamamladım. 2004 yılında Başkent Üniversitesinden başlayarak, on iki sene kadar tıp fakültelerinde fizyoloji dersleri verdim. Daha sonra da 2016 senesinde Üsküdar Üniversitesi Psikoloji bölümüne geçiş yaparak İstanbul’a taşındım. Hep beyin, davranış ve insan bilimleri üzerinde, biraz da multidisipliner alanlarda faaliyet göstermeye gayret ettim. Temel amacım her zaman, insanı anlamak, insanın neden böyle davrandığını, evrimsel olarak nasıl bu hale geldiğini anlamaya çalışmak oldu. Yıllardır bu konuyu kafasına takan birisi olunca, neticede hayata da böyle bakmaya başlıyorsunuz. Eğitimi, konuşmayı, anlatmayı çok sevdiğim için de 2017 yılında Açık Beyin Eğitim ve Danışmanlık şirketimi kurdum. Beyin ve davranış bilimleri temelli eğitimlerle insanlara fayda sağlamaya çalışıyoruz. Aynı zamanda bilimsel yayıncılık faaliyetlerimi de 1996 yılında ilk defa yazmaya başladığım blog yazılarımdan beri kesintisiz olarak sürdürüyorum. Dokuz tane kitabım var. Birkaç kitap hazırlığım da devam ediyor. Yani yazmak ve anlatmak, esas işim oldu. Üç çocuk babasıyım; en küçüğü lisede olmak üzere hayatlarına devam ediyorlar. Kısaca ne iş yaptığımı soranlara genellikle, “akademisyen”, “fizyolog” ya da “psikoloji öğretim üyesi” demiyorum; onun yerine “profesyonel bir meraklı” demeyi tercih ediyorum.
Açık Beyin Eğitim ve Danışmanlık hakkında neler söyleyebilirsiniz? Eğitim süreçleri nasıl ilerliyor?
Açık Beyin Eğitim ve Danışmanlık’ı 2017 yılında eşim Müge Hanım ile birlikte kurduk. Kendisi o zamanlar nörobilim programımda öğrencimdi. Bu anlatım işlerini daha programlı ve daha yapılandırılmış bir halde çalışalım ve bir araya getirelim diye aslında bir araştırma ekibi olarak kurmayı tasarladık. Amacımız ve hedefimiz atipik, eşine rastlanmayan bir okul kurmaktı aslında. Hâlâ da o yönde çalışmalarımız devam ediyor. 2017 yılından beri, başta kurumsal eğitimler olmak üzere birçok kurumda, okullarda, halka açık konferanslarda, belediyelerin organizasyonlarında çok fazla aktivite yaptık. Şimdiye kadar binlerce kişiye ulaşmış olduğumuzu sanıyorum. Pandemi döneminde, online eğitim sistemimizi kurarak, eğitimin, biraz da pandemi koşullarını dayatmasıyla farklı bir tarafını keşfettik. Şu anda, sıra dışı programlar oluşturup insanlarla paylaşmaya çalışıyoruz. Online olarak, tamamen içeriği ve formatları bize ait olan bir eğitim sistemimiz oluşuyor. Biz aslında özellikle erişkin eğitimini merkeze alarak insanların daha iyi ve çağın gerekliliğine uygun şekilde, öğrenmeleri gereken şeyleri bir araya toplayıp bir eğitim modeli oluşturmaya gayret ediyoruz. Bu eğitim modelimizi de genel olarak, kişilik eğitimi başlığı altında topluyoruz. İngilizcede “hard skill” ve “soft skill” diye ifade edilen teknik beceri ve kişisel gelişim eğitimlerinin dışında, öz beceri ya da “core skill” dediğimiz bir eğitim modelini ortaya koyduk ve onunla ilgili eğitim içeriklerimizi oluşturmaya çalışıyoruz. Açık Beyin Eğitim ve Danışmanlık’ta anlatılan her şey “insanın fabrika ayarları” teorisi üzerine kurulu ve başlıca biyolojik bir canlı olan insanın günümüz dünyasındaki yaşam sorunlarına çözüm getirmeyi amaçlıyor. Bunları eğitimler halinde hazırlarken aynı zamanda bilimsel yayıncılık faaliyetlerimizi de eş ağırlıkta sürdürüyoruz. İnternet sitesinde otuzu aşkın yazar kadromuzla orijinal içerikler üreterek herkese doğru bilgiyi, faydalı bilgiyi ulaştırmaya gayret ediyoruz. Bu eğitimlerimiz genellikle ilk karşılaşanlar için başlıklar itibarı ile biraz değişik gelse de eğitimlerimize katılan herkesle aynı zamanda bir aile gibi irtibatta kalmaya devam ediyoruz. Aslında Açık Beyin ve Açık Beyin’den eğitim alanlar bir kulüp olma yolunda ilerliyorlar.
Özellikle katılımcılarımız, kendi aralarında değişik gruplar kurarak faaliyetlerine devam ediyorlar. Böylece büyük bir okul olma yolunda gayet keyifli adımlarla ilerliyoruz.
Açık Beyin Eğitim ve Danışmanlık kapsamında danışanlarınıza verdiğiniz eğitimler ve seminerler hakkında bilgi verir misiniz?
Bahsettiğim gibi, insanın fabrika ayarları temelinde hayatımızı daha iyi yapmak için eğitim içerikleri tasarlıyoruz. “Beynimiz nasıl çalışır?”, “Beynimizin çalışma sisteminin günlük hayatımıza yansımalarını nelerdir”, “Evrimsel geçmişimizin günlük hayatımız üzerinde ne gibi bir etkisi var?” gibi konular üzerine çok farklı anlatılar dizayn etmekle uğraşıyoruz. Zaten bunların bir kısmını kitaplarımda da zikrediyorum ama genellikle kendi oluşturduğum eğitim içeriklerine çok başka bir dünya için yapılmış, yani avcı-toplayıcı bir ortamda hayatta kalmak için tasarlanmış insanın son birkaç yüzyıldır yarattığı medeniyet içerisinde nasıl bocaladığına dair ikna edici örnekler vererek hayatımızı değiştirmek için neler yapabileceğimizi anlatıyorum. Aslında çok basit bazı farkındalıklarla hayatı nasıl inşa edebileceğimizden bahsediyoruz. Bunun dışında Açık Beyin’de eğitimci olan arkadaşlarım sevgili Mustafa Acungil, Mustafa Can, Ela Ünler ve diğer tüm arkadaşlarımız; insanın fabrika ayarları zemininde bir araya geldiğimiz ve kendi uzmanlık alanları açısından bu bakış açısını yorumlayarak orijinal eğitim içerikleri üreten kişiler. Aynı zamanda yoldaşlık ya da yarenlik diye anmayı sevdiğimiz, Nörokoçluk Okulu adı altında uluslararası onaylı bir koçluk okulu. Programımız da farklı bir bakış açısıyla özellikle nörobilimsel verileri merkeze alarak koçluk mesleğinin iyi uygulayıcılarını yetiştirmeyi amaçlıyor. Özetle böyle bir eğitim modelimiz, gelişerek ve dönüşerek varlığını devam ettiriyor.
Çocuklara verdiğiniz eğitimlerde dikkat ettiğiniz temel noktalar neler?
Çocuklar yeni yeni benim özel ilgi alanım olduğu için, gündemimize giren bir konu. Yıllardır, Açık Beyin’i kurmadan önce de çocuk kampları yapıyordum ve orada aslında çocuklara bir şey öğretmek ya da onları eğitmekle ilgili bir gündemin çok ötesinde, çocuklarını şekillendiren anne babaların hem çocuklarıyla hem kendileriyle ilgili farkındalıklara ulaşmasını amaçlıyordum. Büyük, iki tane çocuk kampı yaptık daha önceden. Tabii pandemi süreci bu kamp süreçlerimi de etkilediği için onları uzunca bir süredir yapamıyoruz ama çocuklarla ilgili eğitici, eğlendirici, öğretici atölyeler yaparken, öte yandan temel motto olarak her çocuğun bir şeylerde diğerlerinden daha iyi olduğunu biliyoruz ve çocuklarla ilgili tüm organizasyonlarımızda onların hangi konularda öne çıktığını, hangi konularda iyi olduğunu, hangi konularda verimli olduğunu keşfetmeye ve bunu ailelerine rapor etmeye çalışıyoruz. Bu da tabii ki çocuklarla olan ilişkimize, eğitimimize, bütün etkileşim süreçlerimize çok farklı etkiler yapan bir bakış açısı. Önümüzdeki dönemde çocuklarımıza verebileceğimiz hizmetleri çeşitlendirerek arttıracağız. Youtube kanalımızda da benzer içerikler vardı zaten ama yakında çocuklar için bir Youtube kanalı açma planımız da var.
Pilot bölge olarak seçtiğiniz anaokulunda Açık Beyin temelli eğitim uygulamasına başladınız. Eğitimlerinizin verimliliği ile ilgili bilgi verebilir misiniz?
Bu anaokulumuzda aslında eğitim tasarlamaktan öte, bir eğitim ortamı ya da iklimi tasarlamak bizi birinci planda ilgilendiriyor. İnsan beyninin öğrenmesiyle ilgili temel bilgilerimizi; müfredattan uygulamaya, ölçme değerlendirmeden fiziksel ortamın inşasına kadar her alanda uygulamaya çalıştığımız bir çok boyutlu model üzerine çalışıyoruz. Bu sadece bizim Açık Beyin ekibi olarak yaptığımız bir şey değil. Aynı zamanda diğer eğitim kurumları ve işletmelerdeki uzman arkadaşlarımızla da oturup istişare ettiğimiz, geliştirmeye çalıştığımız bir model. Eğitimin içeriğine ya da sunuluşuna ilişkin Açık Beyin’in aslında oldukça sade ve anlaşılabilir bir felsefesi var. Eğitim önce, insanın ihtiyaç duymasıyla başlıyor. Önce öğrenicide doğru ihtiyacı oluşturmak, onun en verimli şekilde öğrenmesini sağlayacak ortamları kurmak en önemli başlangıç. Biz bunun üzerine, bir model oluşturduk ve bu modeli uygulanabilir bir hale geçirmek üzere adım adım inşa ediyoruz. Verimliliğin özellikle ölçme değerlendirme yöntemlerinin bizim uygulama mantığımızla çok örtüşmemesinden ötürü kendi metotlarımızla, kendi çıktı anlayışımızla bu konunun sonuçlarına bakacağız. Şimdiye kadar yaptığımız ufak denemeler, hem katılımcılarımızın hem de eğitimci arkadaşlarımızın teslim ettiği kadarıyla çok farklı sonuçlar veriyor. Dönüştürücü, davranış değişimine yansıyan bir eğitim modeli kendiliğinden ortaya çıkıyor. Bunları da bu modelimizde detaylı olarak uygulayacağız.
Açık Beyin temelli eğitimin ülke genelindeki okullarda uygulanabilir ve sürdürülebilir bir çalışma olması sizce mümkün mü?
Gayet mümkün. Hatta bunun olması en önemli hedefimiz. Bunu yapabilmek için de en önemli kriter ya da en önemli güçlü noktası; modelin anlaşılabilir, az sayıda kuraldan oluşan ve farklı ortam, kişi, hedef kitle vs. şartlarında uygulanabilir olması. Dolayısıyla her okulun, her ortamın, her öğrenci kitlesinin, her sosyoekonomik profilin ihtiyaçları, öğrenme biçimleri, öncelikleri farklı. Fakat temel prensipleri doğru koyduğunuz zaman bu prensipler eşliğinde insan beyninin milyonlarca yıllık evrimsel süreçlerinin hazırladığı altyapıyı gayet verimli bir şekilde kullanabiliyorsunuz. Ben bunun çok kısa bir sürede sadece Türkiye’de değil, dünyadaki okullarda da çok ciddiye alınıp uygulanması gereken ve uygulanacak olan bir model olduğunu düşünüyorum. Tabii ki sabit bir modelden değil, ilkeler çerçevesinde kendini dinamik olarak organize eden ve her uygulamada, her farklı okulda ya da kurumda varyantlarını uygulayabileceğimiz bir modelden bahsediyoruz. Bu da tabii ki özellikle uygulayıcıların ve eğitimcilerin konuyla ilgili temel ve sağlam bir eğitimden geçirilmelerini zorunlu kılıyor. Zaten eğitimle ilgili yaşadığımız temel sorunlar bize eğitim mantığımızda çok köklü bir dönüşüm yapmamızın zorunlu olduğunu açıkça gösteriyor. Biz de bu süreçler içerisinde, bu dönüşüme uygulanabilir, faydalı ve verimli bir katkı yapmaya gayret ediyoruz.