Sema Eren & Cengiz Semercioğlu
Cengiz Semercioğlu ve Sema Eren’in birlikte sunduğu “Böyle Bir Şey Var mı?” adlı programla herkesin ilgisini üzerlerine toplayan iki başarılı gazeteci ile çok keyifli bir röportaj gerçekleştirdik… Eğlenceli kişiliklerini, başarılarını ve özel düşüncelerini MAG okurları için paylaşan Cengiz Semercioğlu ve Sema Eren’den muhteşem bir söyleşi sizlerle…
Bizim tanıdığımız Cengiz Semercioğlu dışında biraz kendinizden bahsedebilir misiniz?
Sabahları erken kalktığımız için çok gece hayatına konsantre değilim ama seyahat etmeyi ve İstanbul’da değişik restoranlarda akşam yemekleri yemekten keyif alıyorum. Onun dışında televizyon ve gazeteye ağırlıklı olarak devam ediyorum.
İstanbul Üniversitesi’nde Arkeoloji ve Sanat Tarihi Bölümü’nde okurken nasıl oldu da gazeteciliğe başladınız?
Ben üniversiteye girdiğim sene gazeteciliğe başlamıştım aslında. Arkeolojiden çok para kazanamayacağımı anlayınca gazeteciliğe ağırlık vereyim dedim ve daha önce yazım işleriyle ilgilendiğim için gazeteciliğe yöneldim, gazetecilikten de büyük keyif aldığım için devam ettim. Sonra bunların yanına 90’lı yıllarda televizyon eklendi.
Gazetecilik sonrasında televizyonda eleştirmenlik, sunuculuk gibi farklı birçok projenin altına imza attınız. Hangisinde kendinizi en doğru biçimde ifade ettiğinizi düşünüyorsunuz?
Ben yazı yazmayı seviyorum. Televizyonculuk, televizyonun önünde olmak, televizyon arkasında prodüksiyon yapmak da güzel. İkisinin arasındaki en büyük fark ise birinde çok çabuk tepki alıyorsunuz. Televizyonda yaptığın iyi ya da kötü bir şey seyirciden anında reaksiyon görüyor, reytingleri anında görüyorsunuz ve çok daha interaktif bir şey. Gazetede ise yazdığın yazı daha kalıcı oluyor. Gazete televizyondan daha ağır. Gazetede yazdığın bir söz daha kalıcı ama televizyonda söylediğin bir söz daha uçucu olabiliyor. Ne demişler “Söz uçar, yazı kalır”.
Hafta içi her sabah Sema Eren’le çok keyifli bir program yapıyorsunuz. Bu program nasıl ortaya çıktı? Sema Hanım’la oluşan birliktelik nasıl doğdu?
“Böyle Bir Şey Var Mı?” TV 8’de hafta içi her sabah yayınlanan gündemdeki olaylarla ilgilenen keyifli bir sohbet programı. Sabah 10:45’le 13:00 arası yayınlanan ve üç ya da dört konuğun geldiği bir program yapmaya başladık. Her konu ile ilgili konuklarımız oluyor. Sema Hanım da geçmiş yıllarda magazin üzerine çalıştı, birbirimizin dilini, habercilik anlayışını biliyoruz, bunu televizyona aktarıyoruz ve iyi de oluyor. Çünkü gelen konukların geçmişini biliyoruz ve iyi de paslaşıyoruz.
Şimdiye kadar programınızda kaç konuk çıkardınız? Bizle paylaşabileceğiniz, yakın gelecekte programınıza katılacak konuklar var mı?
Zaten daha ikinci aydayız. Şimdiye kadar yüz kırkın üzerinde konuk çıkardık. Ve televizyonda en fazla konuğun geldiği, bu konuda en zengin program biziz. Bu konuda mütevazı olamaya gerek yok çünkü bize gelen konuklar programımızda kötü sürprizlerle karşılaşmayacaklarını biliyorlar. Magazinsel olaylara çok yönelmiyoruz, bundan dolayı da konuklar süprizlerle karşılaşmıyor. Konuklarımızla sohbet etmeye çalışıyoruz. Aktüel olayları ekrana taşımaya çalışıyoruz. Dolayısıyla iyi konuklar geliyor ve iyi konuklar gelmeye de devam edecek.
Peki, programınız için olumlu veya olumsuz bir yorum yapmak isteseniz ne söylersiniz?
Programımıza daha az konuk alıp daha çok görsellik katabiliriz. Biz 10:30’la 13:00 arası olan kuşakta sadece kadın programının olmadığı, iyi sohbet ve aktüel konularla ilgili bilgi alabileceği bir kitlenin de var olduğunu biliyoruz ve onları hedefliyoruz.
Peki, Sema Hanım biraz sizden bahsedelim. Programa katılmanız nasıl oldu? Cengiz Bey’in teklifi ile mi oldu?
Cengiz tek başına çalışıyor ve çok yoruluyordu, yanına iyi ve sıkı bir partner gerekiyordu. Beni aradı. Biz geçmişte de birlikte çalışmıştık. Bir magazincinin ve gazetecinin iyi alt yapısı olması gerek. Ben de iyi bir altyapım olduğuna inanıyorum. Kimin nerden, ne şekilde geldiğini, ne hikayeler yaşadığını bilmek gerekiyor. Ben de şu an günümüzde popülaritesi fazla olan birçok ismi görmüş ve birebir yaşamış bir insanım. Cengiz de benim bu donanımımdan yararlanmak istedi ve bana bu teklifi sundu. Bir yandan çocuğumu büyütürken bir yandan da eşim Orhan’ın basın ve menajerlik işlerini yapıyordum, bu teklif çok hoşuma gitti. Zaten daha önceden deneyimim vardı, panikleyecek bir şey yoktu. Güzel bir enerji olduğuna inanıyorum, ki öyle tepkiler geliyor…
Cengiz Semercioğlu: Sema, Orhan Kılıç’la evlendikten sonra gazeteyi bırakmıştı. Çocuk da artık büyüdü. Böylece Sema da medyaya geri döndü ve iyi oldu. Program üç saatlik bir program olduğu için bir kişinin sürüklemesi zor ve yorucu oluyordu. Bu yüzden iki kişinin sürükleyeceği bir hale gelmesi gerekirdi. Şu an ben yorulunca Sema devralıyor, Sema yorulunca da ben alıyorum. Bunun dengeli olması çok daha iyi.
Peki, program yaparken karşılaştığınız zorluklar veya ilginç olaylar oluyor mu?
Sema Eren: İki ay içerisinde olmadı, tabi öncesini bilmiyorum. Zorluklar oluyor ama… Mesela çok popüler bir isim geliyor “Geçmişimdeki bazı şeyleri sormayın” diyor ama onun da sorulması gerekiyor. Biz sorma denilen bir şeyi de sorabiliyoruz. Dolayısıyla da tek zorlandığımız nokta o oluyor. Gazeteci her soruyu sormalı, biz de bu mantıkla hareket ediyoruz. Her soruyu soruyoruz. Ama tabi ki tarz çok önemli. Konuğa seni kırmayacağım, rencide etmeyeceğim hissi vermelisiniz. Biz ikimiz de soru şeklimizle, sempatik davranışımızla o güveni veriyoruz.
Dolayısıyla bize gelip konuşmayan yok.
Cengiz Semercioğlu: Gelen konuklarımızın hepsi ile bir hukukumuz olduğu için sorularımızı o hukuğa güvenip soruyoruz.
Sema Eren: Mesela Kaya Çilingiroğlu kesinlikle bu tür programlara çıkmaz. Ama bizi seviyor, muhabbetimizi seviyor ve bu sebeple de çıkıyor. Biz televizyona çıkmak istemeyenleri de televizyona çıkartabiliyoruz, öyle bir avantajımız var.
Cengiz Semercioğlu: Bu kuşakta televizyona çıkmayı düşünmeyen kişiler de bizim programımıza gelip konuşuyorlar. Çünkü gelen konuklar bizim programımızda kendilerini rahatça ifade edebiliyorlar.
Şu anda yayınlanan TV programları arasında en çok hangi programları beğeniyorsunuz?
Cengiz Semercioğlu: Ben bu aralar televizyon izleyemediğim için gerçekten hiçbir fikrim yok.
Sema eren: Ben bizim tarzdaki programlara bakıyorum. Biz konuya ve konuklara daha hakimiz. Bizim ekran sempatimiz var. Benim çevremdeki insanlar, “İki iyi insan bir araya gelmiş. İyi bir enerjiniz var.” diyor. Dolayısıyla başka programlar hakkında çok konuşmak istemiyorum. Herkesin yolu açık olsun.
Yılbaşı programları hakkında ne düşünüyorsunuz siz olsanız nasıl bir program yaparsınız?
Cengiz Semercioğlu: Eskisi gibi değil. Artık kanallarda seyirciler önemsemiyor. Akışı biraz düştü. Eskiden bayram programları olurdu, sanatçılar toplanırdı, özel programlar dekorlarda yapılırdı. Artık o programlar tamamen bitmese de oldukça azaldı. İleriki yıllarda yılbaşı programları da bitecek. Hatta yılbaşında sadece film yayınlayıp o günü öyle geçiren programlar bile oluyor. Sadece Türkiye’de değil, yurt dışında da öyle.
MAG okurları için ne söylemek istersiniz?
Cengiz Semercioğlu: Ben MAG’ı yakından takip ediyorum ve çok başarılı bir dergi olduğunu düşünüyorum. Sadece İstanbul değil Ankara, İzmir gibi büyük şehirlerde gece hayatından haberler olduğu için severek takip ediyorum.
Sema Eren: Bence bu tür dergilerin en büyük handikabı kapaklarıdır. Kapak ilk algıdır, çok önemlidir. Ben Ekim kapağını çok beğenmiştim. Beni çok etkilemişti.