Pınar Ayhan: Kent ve Kırsal Arasında Bir Köprü
Köy ve kırsalda toplumsal, kültürel, ekonomik ve sosyal gelişime yardımcı olmayı hedefleyen Tohumluk Sosyal Yardımlaşma, Eğitim, Kültür ve Sanat Vakfının kurucusu sanatçı Pınar Ayhan, vakfın projelerini, etkinliklerini ve önemli detayları MAG Okurlarıyla paylaşıyor.
Sizi vakıf kurmaya yönlendiren sebeplerden bahseder misiniz?
Vakfımız resmî olarak, bundan iki yıl önce kuruldu; ama hazırlıkları çok daha öncesine dayanıyor. Ben, son altı senedir “Orada Duruverseydi Zaman” ve “Kemal” adında iki müzikal belgesel sahneliyorum. Tarihî hikâyeleri müzik ile, edebiyat ile; yani hayatın içinde var olan olgularıyla birlikte anlatıyorum. Son yüzyılımızdan, bizi biz yapan hikâyeler bunlar. Bugünü anlamlandırmaya çalışırken ve geleceğimizi doğru tasarlama çabası içindeyken, geçmişte başardıklarımızdan ve yok edici, yıkıcı tecrübelerimizden faydalanmamızı sağlayan gösteriler oldu hepsi de. Sahnede 1930’lu yılların köklü değişim, dönüşüm dinamizmini anlatırken her defasında coşku ve heyecan yaşıyorum. İstisnasız her gösteride aynı duyguları izleyicinin de yaşadığına şahit oldum. Bu hikâyeler sayesinde hepimiz geçmişte, dünyada bile örneği çok az olan girişimlere öncülük ettiğimizi fark ettik. İnsana, doğaya, çevreye, sanata, kültüre, üstünlüğü dünya çapında kabul gören bir lider sayesinde pek çok devletten önce değer vermeyi öğrendiğimizi; Köy Enstitüleri gibi bir eğitim devriminin, dünyada bir “eğitim rönesansı” olarak adlandırılacak kadar önde gittiğini, asil ve onurlu bir millet olmanın ne demek olduğunu hep birlikte anlayıp idrak ettik. Ancak bir süre sonra okumanın, anlamanın ve sahnelerde öğrendiklerimizi anlatmanın yeterli olmadığını; bir şeylerin eksik kaldığını anladım. Asıl öğrenmenin “yapmak” ile geldiğini, yine geçmişin kahramanları öğretti bana. Köy Enstitülerinin eğitim ilkesini “İş içinde, iş için, işle eğitim.” olarak tarif eden İsmail Hakkı Tonguç’a, “Duyarsam bilirim. Görürsem hatırlarım. Yaparsam anlarım.” diyen Konfüçyüsler, Hasan Âli Yüceller, Mustafa Necatiler, Reşit Galipler ve onlar gibi pek çok duayen toplum mimarı da eşlik edince, sanatımı sahneden sahaya taşımaya karar verdim. İşte bu anlayış ve ihtiyaç ile köylere gitmeye ve yitirdiğimiz sosyal iletişim ağını bir bir, ilmek ilmek dokumaya başladık. Ardından benim gibi düşünen; toplumun ihtiyaçlarını kendininkinin önüne koyabilen; ülke, vatan, toprak, doğa, insan diyebilen birbirinden değerli dost ile vakfımızı kurmaya karar verdik.
Vakfın temel amaçlarından bahseder misiniz?
Biz, Tohumluk Sosyal Yardımlaşma, Eğitim, Kültür ve Sanat Vakfı gönüllüleri olarak diyoruz ki; “Köy ile şehir arasındaki ekonomik ve kültürel eşitsizlik ortadan kalkmalı; köylü ile şehirli arasında kaynaşma sağlanmalı ve her iki kesim de birbirinden öğrenmelidir.”. Bizler hem gıdanın hem de insanın ata tohumunun peşindeyiz. Has, gerçek, bereketli ve temiz olanın yeniden rağbet gördüğü bir dünya için çalışıyoruz. Bugünün dünyasında hem asli manasıyla hem de mecazi manasıyla hastalanıyoruz. Yerken zehirlenmemek için tohumumuza, yaşarken zehirlenmemek için de özümüze, kültürümüze sahip çıkmamız gerektiğini biliyoruz. Bu anlayışı ve uyanışı kırsaldan kente her yere yaymakla kalmayıp çözümler üretmenin yollarını da açıyoruz.
Tohumluk Vakfının üye ve bağışçıları kimlerden oluşmakta?
İki yılda hızla kurumsal altyapımızı oluşturduk. Toplam on bir komitemiz var. Bursa, İzmir, Eskişehir, Trabzon, Kayseri illerimizdeki gönüllülerimiz sayesinde periferide de aktif projeler yürütüyoruz. Kültür ve sanatın aydınlatıcı ve sağaltıcı etkisiyle birlikte tarım ve gıda, eğitim, iletişim, proje, gençlik, bilim ve teknoloji, sosyal yardımlaşma, kaynak geliştirme, iktisadi işletme ve spor komitelerimiz, çalışmalarını aktif olarak sürdürüyorlar. Tıpkı cumhuriyet devrimlerimiz döneminde olduğu gibi, “Tek bir olgu eksik kalırsa ‘bütün’ eksik kalır.” anlayışıyla çalışıyoruz. Bütüncül yaklaşımı benimsiyoruz. Her bir olgunun bir diğerine ihtiyacı olduğu, hayatın iç içe kavramlar bütünlüğünden oluştuğu fikri, bizi her alanda gönüllü uzmanla çalışmaya yönlendiriyor. Sosyologlar, psikologlar, sanatçılar, tarım ekonomistleri, girişimciler, ekonomistler, istatistik uzmanları gibi multidisipliner bir alanda, toplumsal yaşam olgusunun ihtiyaç duyduğu tüm parametrelerden faydalanıyoruz.
Yürüttüğünüz projeler hakkında bilgi verir misiniz? Vakfınızca düzenlenen etkinlikler neler?
İlk projemiz, tamamlanmak üzere olan, bir köy okulunun tadilatıdır. Bir diğer köy okulunda, A’dan Z’ye bir kütüphanenin boya badanası, kitaplıkları, Millî Eğitim Bakanlığı onaylı kitapları ve bilgisayar otomasyonu “Genç Tohumluk” üyelerimiz tarafından yapıldı. Covid salgınının karantina döneminde, okullarına gidemeyen köy çocuklarına tablet temin etmek; ardından “Genç Tohumluk” üyelerimiz tarafından derslerinde geri kalan çocuklarımıza eğitim vermek de bu projenin devamı niteliğindedir. Bursa’da bir köydeki kadınlarımızın kooperatifçilik eğitimi üzerinde durulurken, bir diğer köyde yine kadınlarımızla eski el sanatları çalışmaları yapıyoruz. Hekim gönüllülerimiz sağlık konusunda bilinçlendirme eğitimleri veriyor köylerde.
Bir diğer projemiz de, hem köylerde hem ilgili tüm platformlarda iklim değişikliği konusunda farkındalık yaratmak için, senaryosu yazar gönüllülerimiz tarafından hazırlanan “Dünyayı Kurtaracağız” adlı tiyatro oyunumuzdur. Susuzluğun, çevresel atıkların ve karbon emisyonunun artmasının, endemik bitki çeşitliliğinin azalması sorununun gittikçe arttığı günümüzde çevresel, ekonomik ve eğitsel tutumun değişmesi gerektiğini artık tüm dünya ülkeleri kabul ediyor. 2015 senesinde imzalanan Paris Antlaşması, ülkeleri dünyaya zarar veren ve gelecek nesillere yaşanılmaz bir gezegen bırakmaya doğru giden tutumun değiştirilmesi için yaptırımlara tabi tutuyor. Bu “cankurtaran” anlayışını toplumun her kesimine, özellikle de doğa ile bire bir ilişkide olan çiftçilere, köylülere, kırsalda yaşayanlara ulaştırabilmenin yollarından biri de sanat. Bu amaçla tiyatromuz; 31 Ekim tarihinde Ankara’da Ankara Ticaret Odası öncülüğünde gerçekleşen “Eko İklim Zirvesi”nde iklim değişikliğine ve toplumsal cinsiyet eşitliği konularına vurgu yapan oyununu sahneledi. Bu oyun ileriki zamanlarda yurdun dört bir yanında köy köy gezecek ve önemli mesajlarını, ulaştırılması zor yerlere ulaştıracak.
2021 yılı Yunus Emre’nin yedi yüzüncü ölüm yıldönümü olması sebebiyle UNESCO tarafından Yunus Emre yılı ilan edildi. Bu vesileyle Mihalıççık Belediyesi işbirliği ile Yunus Emre felsefesinin daha iyi anlaşılması ve geniş kitlelere ulaştırılması için on dört Youtube yayını düzenledik. Alanında uzman kişiler çeşitli yönleriyle Yunus Emre’yi anlattılar. Ayrıca dünyaya Yunus’u müzik yoluyla da anlatmak için, bestesini Dilek Sert Erdoğan’ın ve Rustam Rahmedov’un yaptığı “700 Yunus” isimli senfonik bir eserin ilk gösterimini Eskişehir’de yaptık. Yunus Emre’nin şiirleri, Eskişehir Senfoni Orkestrası eşliğinde, İngilizce ve caz melodileriyle sunuldu.
Yine Eskişehir’de, Mihalıççık’ta, sanatçılarımız yöredeki kadınlara geleneksel keçe eğitimi verdiler. Bu sayede hepsinin bir meslek sahibi olmaları sağlandı.
Gelecek projelerinizden bahseder misiniz?
Bu yıl sporda yeni bir proje ile çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Kırsalda olup spora merakı olan ama maddi ve fiziki şartları elvermeyen kız çocuklarına, “Adım Adım” projesi kapsamında maratonlarda koşarak burs desteği vereceğiz.
En yoğun eğitimi kendi gönüllülerimiz arasında gıda, tarım, kooperatifçilik üzerine alıyoruz. Önce kendimizi geliştirmeyi prensip edindik.
Yukarıda da sözünü ettiğim gibi; bütüncül yaklaşım bağlamında eksiği, yanlışı hissedilen tüm alanlarda kırsalı ve kenti; onların simbiyotik paydaşlarını doğru ve dengeli platformlarda bir araya getirmek için Tohumluk Vakfı şemsiyesinin altında toplanmış yüzlerce gönüllüyüz. Bugün artık hiçbir varlığın bir diğerinden üstün olmadığını; bilakis tüm canlıların birbirinin sağlıklı ve dengeli varoluşuna duacı olması gerektiğini bilerek ve hissederek yola çıktık. Tıpkı sembolümüz olan karahindiba gibi, arkamıza aldığımız rüzgar sayesinde hızla çoğalmayı ve uzaklara ulaşabilmeyi amaç edindik. Bu şuura sahip her vatandaşı vakfımıza gönüllü olmaya ve sözde değil özde gönül vermeye davet ediyoruz. Sizler gibi duyarlı yayın kuruluşlarına da sesimizi duyurmamıza yardımcı olduğunuz için teşekkür ederiz.