Paris’ te Osmanlı Rüzgarı
Ünlü Modacı Dilek Hanif, Paris Haute Coutre Haftası’nda yine bizi gururlandırdı. Dünyanın en prestijli defile mekanlarından ECOLE NATIONAL DES BEAUX ARTS’da düzenlediği ve Osmanlı Esintileri taşıyan defile izleyenler tarafından büyük beğeni topladı. Defilenin ardından MAG ‘a özel bir röportaj yaptık…
Sizi Paris Moda Haftası’nda üçüncü kez izliyoruz. Bundan biraz bahsedebilir misiniz? Sizin için nasıl geçti?
Dilek Hanif: 2004 yılında Paris Haute Couture Haftası’na katılan ilk Türk moda tasarımcısı olmuştum. Bildiğiniz gibi Chambre Syndicale de la Haute Couture yani Paris Haute Couture Haftası’nı düzenleyen komite oldukça ince eleyip sık dokuyarak seçim yapıyordu… Ben bu komite tarafın-dan Paris Haute Couture Haftası’na kabul edilerek önemli bir ilk gerçekleştirdim diye düşünüyorum. Maddi olanaklar nedeniyle ancak 2008 yılında tekrar gidebildim. Ancak iki yıldır düzenli olarak katılıyorum ve bundan sonraki hedefim de yılda iki kez katılarak geleneği bozmamak… Artık düzenli olarak katıldığım için çok güzel bir salon tahsis edilmişti. Paris’in en prestijli defile mekanlarından biri olan Ecole Nationale de Beaux Art’ın (Paris Sanat Akademisi) dev kubbeli Melpomone Salonu’nda oldu defilem… Bu salon oturma kapasitesi olarak dört yüz kişilik bir salondu ancak defileyi altı yüze yakın davetli ve uluslar arası basın mensubu izledi. Bundan ötürü çok onur duydum. Aldığım tepkiler de şu ana kadar hep pozitif oldu…
Paris Moda Haftası’nda sergilediğiniz koleksiyonu anlatabilir misiniz?
D.H: Dilek Hanif’in çizgisinde her zaman Osmanlı’nın etkilerini görmek mümkün. Bu kez yine Osmanlı’nın desen ve motiflerini kullandım. Ancak bunların yanı sıra dönemin “zırh”larından yola çıkarak her zaman olduğundan daha güçlü ve dinamik bir koleksiyon hazırladım. Defilemde el dokuması kumaştan hazırlamış olduğum kaftanın ve altın, gümüş rengi metallerle hazırlamış olduğum zırh görünümündeki giysilerin çok büyük ilgi gördüğünü söyleyebilirim. Günün her saatinde haute couture giyen bir kadının hikayesini podyuma taşıdım. Bu nedenle defilemin açılış parçası haute couture bir rob de chambre (sabahlık) oldu. Defilemde, renk çeşitliliğinden daha çok kesim ve kuplara odaklanmış, Osmanlı dönemine vurgu yapan formları ve el dokuması kumaşları ile öne çıkan otuz parçalık bir koleksiyon sergiledim. Bu parçalar arasında maskülen kalıplarla tasarlanmış etek – ceket takımlar, yelekler; lale figüründen yıla çıkılarak hazırlanan yakaları ve pelerin görünümünde tasarlanan kollarıyla özel tasarımlar vardı. Ayrıca skinny pantalonlarla tamamladığım kolsuz smokin ceketler, transparan organza gömleklerle maskülen oldukları kadar kadınsı bir tablo da çiziyordu…
Kendi tarzınızı nasıl tanımlarsınız?
D.H: Couture koleksiyonlarımın her birinde bir hikaye anlatıyorum ve farklı çıkış noktalarından yola çıkıyorum. Bir de bildiğiniz gibi çalışan, couture almak isteyecek bütçesi ve/veya zamanı olmayan ancak sade ve elegan bir şıklıktan ödün vermek istemeyen kadınlara yönelik bir hazır giyim koleksiyonum var. Dilek Hanif Boutique markası adı altında satışa sunulan bu koleksiyonda çalışan ve aktif bir kadının gündüz giyiminden gece giyimine kadar tüm ihtiyaçlarını karşılayabilmesi için tasarım yapıyorum. Ben de çalışan ve vakti kısıtlı bir kadın olduğum için pek çok noktada kendi ihtiyaçlarımdan da yola çıkıyorum diyebiliriz. Dilek Hanif’in tarzı sade, elegan ve şık kelimeleriyle tanımlanabilir sanıyorum. Gardrobum için vazgeçilmezlerim, kaşmir kazaklar ve şallar, beyaz gömlekler ile en büyük kurtarıcım olan smokin takımlardır.
Tasarımlarınızı hazırlarken ilham aldığınız veya etkilendiğiniz şeyler var mı?
D.H: Dilek Hanif tasarımlarının tümünün ilham kaynağı bugüne kadar daima Osmanlı olmuştur. Bu yıl için couture koleksiyonumda daha dinamik etkiler görmek istediğimden ötürü, daha maskülen olan Osmanlı İmparatorluğu’na ait zırhları baz aldım. Hazır giyim koleksiyonum olan Dilek Hanif Boutique için ise temel ilham kaynağım olan Osmanlı’nın yanı sıra 1960’ların kadınsı, romantik ve zarif çizgisinden de etkiler görmek mümkün….
Beğendiniz ve takip ettiğiniz modacılar var mı?
D.H: Özellikle koleksiyonlarımı hazırlarken, hiçbir modacıyı veya moda akımını takip etmem. Ancak tabi ki ben de dünyadaki önemli tasarımcıları izliyorum. Örneğin bir otobiyografi tadında olan Lagerfeld’in Confidential adlı DVD’sini izledim ve çok beğendim. Tasarımlarından öte izledikleri yol, yaşamları ve yaptıkları ilgimi çekiyor diyebilirim.
2009 yaz modası hakkında okurlarımıza kısa bir bilgi verir misiniz?
D.H: Bu yıl benim koleksiyonumda da olduğu gibi kadın çok dinamik, aktif hatta maskülen. Alışveriş yaparken mutlaka sezonun trendlerinden alıntılar yapılması lazım diye düşünürüm… Ancak bana göre önemli olan elbisenin, giyilen ortama ve vücut tipine uygun olmasıdır. Tabi bu noktada sezonun renklerinden veya malzemelerinden kullanılması iyi olur. Özellikle boutique koleksiyonuma hakim olan gri, mor, fuşya tonlarını önerebilirim…
Geleceğe yönelik projeleriniz nelerdir?
D.H: Söylediğim gibi öncelikli olarak Paris Haute Couture Haftası’na her yıl, mümkün olduğu ölçüde yılda iki kez katılmak istiyorum. Bunun markama yaptığım bir yatırım olduğunu ve markamı dünya markaları ile aynı platforma taşıdığını düşünüyorum. Bunun dışında hazır giyim markamı İstanbul’un farklı noktalarında ve Ankara, İzmir gibi illerde, Dilek Hanif çizgisini gardroplarında bulundurmak isteyen kişilerle buluşturmak istiyorum…
