Onun İçin Mesleği Bir Tutku
O Şüphesiz Türkiye’nin en çok okunan yazarlarından birisi. Güncel konulara mizahi yaklaşımı ile yüzlerimizde gülümseyen bir ifade bırakan, son derece zeki bir yazar; Serdar Turgut.
Halen Akşam gazetesinde yazılarını okuduğumuz Serdar Turgut’un öğretim görevlisi yerine yazarlık yapması da okuyucuları açısından bir şans olsa gerek. Bu sevilen yazar hakkında daha detaylı bilgi sahibi olmak isteyen MAG Okurları için bir röportaj yaptık…
Kısaca sizi tanıyabilir miyiz? Kendinizden bahseder misiniz?
Serdar Turgut: 1955 Ankara doğumluyum. Üniversiteye kadar her aşamayı TED Ankara’da okudum. Sonra Queens College of New York’ ta ekonomi BA ve New School For Social Research’de ekonomi MA en sonunda da Ankara Üniversitesi’nde ekonomi dalında doktora yaptım. Evliyim ve yedi yaşında bir oğlan çocuğum var.
Gazeteciliğe başlamanız nasıl oldu? Sizi bu mesleğe çeken neydi?
S.T: Üniversitede asistanlık yaparken YÖK düzeni başladı ve ideolojik nedenlerle atıldım. Yazıp çizmekten tamamen kopmayayım, bari gazeteci olayım diyerek bu mesleğe başladım.
Gazeteci, ekonomist ve öğretim üyesi olarak çalıştınız. Peki, hayalinizdeki meslek neydi?
S.T: Fizik dalında öğretim görevlisi olmak isterdim.
Birçok şeyi denemiş, birçok olayı görmüş, birçok yeri gezmiş biri olarak yazarken asıl keyif aldığınız konu nedir?
S.T: Henüz denememiş olduğum şeyler hakkında, hayaller kurduğum fantezilerimi ortaya döktüğüm yazılar yazmak.
Siyasi etkinliğiniz ve mizahi üslup ile yazdığınız yazılar ile tanınmış gazeteciler arasında yer alıyorsunuz. Köşe yazılarınızda hata olarak gördüğünüz veya hiç yazmasaydım dediğiniz bir konu oldu mu?
S.T: Mutlaka vardır ama maalesef şimdi hatırlamıyorum. Pişman olduğum vardıysa da şimdi hatırlamıyorum, öyleyse teferruattır.
Sizin gibi yazarlar insanları ikiye bölüyor; seven ve sevmeyen olarak. Okuyuculardan nasıl tepkiler alıyorsunuz?
S.T: Seven-sevmeyen diye bölebilmek başarıdır. En kötüsü hiç ilgilenilmeyen bir yazar olmaktır.
Her gün insanlara bir şeyler anlatmaya, düşüncelerinizi aktarmaya çalışıyorsunuz. Peki, bu mesleğin sevmediğiniz veya beğenmediğiniz bir yanı var mı?
S.T: Bu meslekte puştun sayısı nedense pek fazladır.
Beğendiniz ve takip ettiğiniz köşe yazarları var mı?
S.T: Oray Egin ve Ertuğrul Özkök. Her ikisini de kaçırmadan okurum.
Gazetecilik yaptığınız süre içerisinde başınızdan geçen ilginç bir olayı okurlarımız ile paylaşabilir misiniz?
S.T: Ankara’da muhabirken bir yargısız infazı izlemek zorunda kaldım.
14 Şubat 2003’de bir yazınız vardı; “3. Dünya Savaşı’na Doğru”. Orada Amerika ile ilgili düşünceleriniz vardı. Bu düşünceleriniz devam ediyor mu? Obama’nın başkanlığa gelişini nasıl değerlendiriyorsunuz?
S.T: Onun başkanlığa gelmesi bir zaruretin sonucuydu. O galiba bir mizah yazısıydı, daha sakin değerlendirme yaparsam Obama’nın Amerika’ya ve dünyaya bir şans olduğunu söyleyebilirim.
Akşam gazetesine geçmeniz okuyucu kitlenizde bir değişikliğe sebep oldu mu?
S.T: Umarım okuyucu kitlemde değişiklik olmamıştır çünkü onlardan çok memnunum.
Bir ara bir rahatsızlık geçirdiniz. O zaman neler hissettiniz, iyileştikten sonra her şeyi bırakıp gitmeyi düşündünüz mü?
S.T: Hastalıkta korktum tabi ki. Hayır, tersine daha çok işe sarıldım.
Emeklilik hayaliniz nedir?
S.T: Yazarlıktan emekli olmak diye bir şey yok. Roman yazacak vaktim olursa kendimi bir tür emekli sayarım. Uzun dönemde roman projem var.