Hayallerin için Pedalla!
Birçok kişi için sadece bir spor aleti olarak görülen bisikletin yeri onun için çok farklı. Gürkan Genç için çok büyük bir tutku olmasının yanı sıra hayallerini gerçekleştirebilmesindeki en büyük araç. Önümüzdeki sene bisikletine atlayıp yetmiş dokuz ülkeyi kapsayacak bir dünya turu yapmaya hazırlanan Gürkan Genç, bisiklet tutkusunun nasıl başladığını, hayallerini ve planlarını MAG okuyucuları için anlattı.
Bisikletle dünya turu yapmak gibi bir karara nasıl vardınız?
Bu karara ilk turumdan sonra vardım. 3 Nisan 2010 – 7 Mart 2011 tarihleri arasında Türkiye’den Japonya’ya gittim. On bir ülke geçtim, 12 bin 500 km yol kat ettim. O kadar yer gördükten, farklı kültürlerle tanıştıktan sonra artık gezme virüsü bulaşıyor insana, gezmek istiyorsun. Otuz iki yaşındayım şu anda ve önümüzdeki birkaç sene boyunca da dünyayı gezmeyi planlıyorum.
Bisikletinize atlayıp bir ülkeye gitmeden önce kendinize nasıl bir rota çiziyorsunuz ve ne gibi hazırlıklar yapıyorsunuz?
İlk olarak, “Doğa için pedalla” projesinin belli bir amacı vardı: Topluma bisikletin bir ulaşım aracı olduğunu hatırlatmaktı. Rota olarak: Türki Cumhuriyetler, Moğolistan ve en son nokta olarak Japonya’yı düşünmüştüm. Kendime rota çıkardım altmış iki sayfalık gideceğim her yerin uydu fotoğraflarının çıktısını alarak Google Earth’ten baktım çadır kurabileceğim, konaklayabileceğim yerleri böyle belirledim. Yani milimetrik hesaplar yapmıştım. Madde madde nerelerde ne oluyor, neler yapılıyor, nerede su bulabilirim, ucuz oteller nerede, yemeğimi nereden alabilirim? hepsini araştırmıştım. Neden? Çünkü oralara önceden birçok kez pedallamışım. Halbuki bisikletçilerin ve motorcuların bu şekilde rotaları olmuyormuş. Sadece gidecekleri yerleri belirleyip yola çıkıyorlarmış. Bu benim ilk yurtdışı deneyimim olacağı için ve gezmeyi bilmediğimden, Gürcistan ve Azerbaycan arasında pedallamışım sadece Tiflis’te ve Bakü’de durmuşum. Baktığınızda Gürcistan ve Azerbaycan arası yaklaşık 800-1000 km’lik bir parkur. Fotoğraf, video çok az, tanıtım hiç yok. Türkmenistan’da biraz gezmeye, tarihi ve turistik yerleri öğrenmeye başladım. Oradayken bir Kanadalı ile karşılaştım. O altı senedir geziyormuş dünyayı, benim o zamana kadar bir tur programım var şurayı şu kadar zamanda gezeceğim gibi, Nead’e bunlardan bahsettim, tabi altı senedir gezen birisine tur rotasından bahsedersen sadece bakıp güler. Bana dönüp “Gürkan rotaya gerek yok hedef neresi ise rotan da orasıdır kafana göre takıl, yoldan böyle daha çok keyif alacaksın” dedi. Rota nasıl olmalı öğrendim tabi sonradan. Pedalladığın zaman gideceğin yeri biliyorsan bisiklet seni oraya götürüyor. Böylelikle daha güzel ve ilginç yerler görüyorsun.
2012 yılında yapacağınız dünya turundan biraz bahseder misiniz? Nerelerden geçeceksiniz? Ne kadar süre alacak?
Dünya turunda neler var? Tur tabi biraz uzun sürecek. Yaklaşık olarak 7 sene gibi bir süre, 79 ülke 110 bin kilometreden fazla ediyor. Bu arada tabii bir de bu turun gelirleri olması lazım, fotoğraflarımızı satıp oradan bir gelir elde etmeyi planlıyorum. Atılım Üniversitesi’nin sergi salonunda bir sergi olacak, serginin gelirinin belli bir kısmı Samsun’da Ali Evne Kahvecioğlu İlköğretim Okulu’ndaki çocuklara bisiklet olarak gidecek. Aynı sergiyi Köksallar Vakfı’nda açacağız oradaki fotoğraf gelirinin yarısı üniversite öğrencilerine burs olarak gidecek. İlk turda bana birçok kişi “Gürkan sana yardım etmek istiyoruz çorbada bizim de tuzumuz olsun. Bir şeyler gönderelim sana” demişti. Ben istememiştim böyle bir şeyi ama bu turda var… Fakat bu turda yardım edenlerin yolladıkları paraların bir kısmı da üniversite öğrencilerine burs olarak gidecek. Hepsi bana kalmıyor, kullanabileceğim kadar bir meblağı kendime ayırıyorum. Bu turun benim için ekstra bir kazancı yok. Bu arada yol boyunca gözlemlerimi yazdığım 3 kitabım daha çıkacak. Kitaplarımla bir şekilde Türkiye’nin tanıtımını yapacağım. Çünkü insanlar ve kültürler arasında metre metre ilerliyorum. O kültürle iç içe yaşıyorum. Neler yiyorlar neler içiyorlar hepsini görüyorum. Bu zaten para kazanmak için yapılacak bir olay değil; gezmeyi çok sevmeniz lazım bir de şunu anladım ki bu yolcuklar çok güzel motive ediyor insanı, insanlardan çok güzel geri dönüşler oluyor. Örnek oluyorsunuz o kişilere sizi örnek alıyorlar Türkiye’de… İnternette araştırıyorum Dünya’yı 2 dolara gezen insanlar var. 2 dolarla geziyorlar fakat internet paylaşımları yok. Medyada çıkıyorlar internet sayfasına bakıyorsun hiçbir şey paylaşmamış. Hiç bir şey yazmamış fotoğraflar yok, güncellememiş. Benim yapmak isteğim ise geleceğe bir şeyler bırakmak. Benden sonra da birileri faydalansın istiyorum.
Ben de ilk projemde baktım “Türkiye’de bunu yapan insanlar var mı?” dedim. Evet, varmış birkaç kişi turla gezmişler. Ben de birilerinden örnek aldım ve öyle çıktım yola. Dünya turuna çıkmadan da bir hedefim var; “21. Yüzyıl gezgini olmak”. Alains Stair Humprey şuanda 21. Yüzyıl gezgini. Yapabilirsem onun o unvanını alıp Türkiye’ye getireceğim. Alabilir miyim bilmiyorum yani oda 7 seneye yakın gezmiş dünyayı fakat 21. Yüzyıl gezgini hangi kriterler de oluyor? Kırk dört, otuz sene Dünya’yı gezen adamlar var. Önemli olan gezen kişi neyi başarmış, gezerken neler anlatmış bunları bilmek. Video çekmiş paylaşmış, kitap yazmış bunları bir anda yapmış. Yani 21. Yüzyılın Evliya Çelebisi. Evliya Çelebi bizden ama şuan İngilizler’de bu unvan. 7 sene çok uzun bir süreç tabi bu yolculuklarda başınıza çok kötü olayda geliyor. Her zaman güle oynaya geçilmiyor bu turlar. Başımıza bir şey gelmezse geri getirebiliriz bu unvanı.
Facebook sayfanızda “Hayal kurmayı bırakıp hayallerimin peşinden koşmak hayatın gerçekliklerini görmemi sağladı.” demişsiniz. En büyük hayaliniz nedir?
Dünyayı gezmek benim hayalimdi ve 32 yaşımda bunu gerçekleştirdim. Peki, öncesinde niye olmadı? Çünkü unutmuştum… Bir de hayallerimizi gerçekleştirmek için hedef koymamız lazım, hedef olmadan hayallerini gerçekleştiremiyorsun. Dünya turu hayalimdi ve hedefim Japonya’ydı, başardım! Benim bir diğer hayalim de İtalyan restoranı açmaktı, onu da açtım. Şimdiki hedefim “21. Yüzyıl gezgini olmak”. Bu hedefi koyduktan sonra ben inanıyorum, “başarmak için elimden geleni yapacağım”. Biz bir sistemin içinde yaşıyoruz ve o sistem bize hayallerimizi unutturuyor. Yani bir yerde hayal kurmayı bırakıp hedefe yönelmemiz gerekiyor. Bunu başardıktan sonra hiçbirimizin isteyip de başaramayacağı şey yok.
Sponsorlarınız var mı, yoksa tüm aktivite giderlerinizi siz mi karşılıyorsunuz?
Zaten konaklama ve yiyecek yolun en büyük masrafını kapsıyor. O yüzden evimi arkamda taşıyorum. Donanım olarak çok ciddi ekipmanlar gerekiyor, sponsor desteği bu yüzden gerekli çünkü -35 ile +50 derece bir hava sıcaklığında gidiyorsun ve üzerinde iyi ekipman olması gerekiyor. O yüzden sponsor desteğini parasal olarak değil de ekipman olarak almayı istiyorum. Suyunu bile dereden karşılıyorsun. Filtreli sistemler var, pompalıyorsun 4 litre suyun oluyor. İnternet cafe’ye gitsen o bile maliyet çünkü notlarını yazıyorsun, fotoğraflarını düzenliyorsun. Tabi büyük şehirlerde otellerde kalman gerekiyor ama tabii bu oteller 5 yıldızlı oteller değil. Oradaki insanlar evlerini açmışlar diyor ki: “5 dolara benim evimde kalabilirsin”. Bir gidiyorsun sana bir oda veriyor yatak filan yok uyku tulumunu seriyorsun yatıyorsun 5 dolara. Bu sayede insanlar birbirleriyle iletişime geçiyor, kültür alışverişinde bulunuyorsun. Konaklamaları bu şekilde ucuza getirebiliyorsun. Yemeğe gelince yemekte de tavan, tenceren ve ocağın yanında olacak. Marketten malzemelerini alıyorsun kendi yemeğini kendin yapıyorsun.
Bize en ilginç anınızı anlatır mısınız?
İlginç olay çok fazla var. En ilgincini anlatıyım. Tabi insan birçok alanda tedirgin oluyor. Fakat en çok korktuğum yer Gobi Çölü’ydü; çünkü Gobi Çölü’nde 12 gün boyunca bir sessizliğin ortasında kaldım. Oturuyorsun sağına soluna bakıyorsun her tarafı görüyorsun 360 derece de dönsen baksan etrafında her taraf aynı. Ve ses yok. Hareket ettiğinde kendi sesini duyuyorsun sadece. Ben orda çok korkmuştum. Bir diğer hikayem de Tacikistan’da 3500 metrelerde bir köyden geçerken tanık oldum. Köyde insanlar para kullanmıyor. “Bende domates var sende de patates var, değiş tokuş yapalım.” şeklinde alışveriş yapıyorlar. Çok yüksek bir noktaya doğru tırmanmaya başladık, artık bisikletleri de süremedik, yol yok, her yer taş. Köyün çocukları da geldiler ve bize yardım ettiler. Bisikletçilerin kullandığı çikolatalar var, bu çikolatalar 10 km kadar enerji patlaması yapıyor. Benim çantamda da 2 tane kalmıştı. Bir tanesini çocuklardan birine verdim diğerine ise 10 tane çikolata alabileceği kadar para verdim. Şimdi biri çikolatasını açtı mutlu mutlu yiyor, öbür çocuk da ağladı ağlayacak. Anlamadım niye öyle olduğunu, Tacikistan parası vermiştim hem de, o parayla 10 tane çikolata alabilirdi. 12-13 yaşında bir çocuk, gözleri doldu şaşırdım, sonra anladım ki bu çocuk parayı bilmiyor, kağıda bakıyor öyle eviriyor, çeviriyor ne olduğunu anlamadan. Para görmemişler ne olduğunu bilmiyorlar. Tabi ağlamaklı olduğunu görünce hemen son çikolatamı çıkarttım, çocuğa verdim, çocuk hemen parayı uzattı. Açtı o da yemeğe başladı, nasıl mutlu bir görseniz. Benim aldığım en büyük derslerden biri orda olmuştur; çünkü ben de dahil olmak üzere artık parayı hayatımızdan çıkartamıyoruz. Bu böyle de devam edecek Dünya turu da yapsam değişmeyecek…
Bu güzel sohbet için biz çok teşekkür ediyoruz… Son olarak MAG okurlarına söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Bende sizlere çok teşekkür ediyorum… Son olarak da hayalleriniz için hedef koyun ve onları gerçekleştirin. Sadece istemeniz yeterli…