Gebelikte Tanı ve Tarama Testleri: Sertaç Esin
Çoğul gebelikler, fetal kalp anomalileri ve erken doğumun erken teşhisi konularında uluslararası konuşmacı ve uygulayıcı olarak eğitimler veren Perinatoloji Uzmanı Prof. Dr. Sertaç Esin, Down sendromuna dair merak edilenleri, gebelikte uygulanan tanı ve tarama testlerini MAG Okurları için açıklıyor.
Öncelikle kısaca sizi tanıyabilir miyiz?
Kadın hastalıkları ve doğum, ayrıca perinatoloji (yüksek riskli gebelikler) uzmanıyım. Yüksek öğrenimimi Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi İngilizce Bölümü’nde yaparak, 2001 yılında mezun oldum. Uzmanlık eğitimimi yine Hacettepe Üniversitesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı’nda gerçekleştirdim. Sonrasında yan dal eğitimimi 2014 yılında tamamlayarak perinatoloji yan dal uzmanı oldum. 2014 yılında doçent, 2019 yılında profesör oldum. 2007 ve 2013 yıllarında Amerika Birleşik Devletleri’nde eğitim gördüm. 2016 ila 2021 yılları arasında Ankara’da, Başkent Üniversitesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı’nda Perinatoloji Bilim Dalı Başkanı olarak görev yaptıktan sonra, 2021 yılı Kasım ayından bu yana kendi özel kliniğimde hizmet vermekteyim.
Gebelikte tarama testleri ne anlama geliyor? Down sendromu taraması ne demektir?
Aslında gebelikte uyguladığımız birçok tarama testi var. Bu tarama testleri ile, yakalamak veya bulmak istediğimiz hastalıkla ilgili riski saptamaya çalışıyoruz. Tarama testlerine örnek olarak, kan sayımı veya şeker yükleme testini verebiliriz. Down sendromu taraması ise gebeliğin en önemli tarama testlerinden bir tanesidir. Down sendromu veya trizomi 21, toplumda yaklaşık binde bir görülen genetik bir rahatsızlıktır. Down sendromlu bireylerde, değişken derecelerde zeka ve entelektüel kapasitede azalma ve bazı sağlık problemleri ve davranışsal bozukluklar görülür. Normalde insanda, anne ve babadan gelen iki adet yirmi birinci kromozom bulunması gerekirken, Down sendromlu bireylerde fazladan bir tane daha yirmi birinci kromozom mevcuttur ve döllenme esnasındaki genetik problemlerden kaynaklanır. Down sendromlu bireylerin çoğunun ailesinde Down sendromu yoktur, çoğunlukla ailede ilk vakadır. Bu nedenle ailede önceden görülmemesi, ortaya çıkmayacağı anlamına gelmez. Anne yaşı ilerledikçe Down sendrom riski artar ancak; genç bir annede de görülme riski az da olsa vardır. Down sendromunun yaşamla bağdaşıp bağdaşmadığı uzun yıllardır tartışılan bir konudur. Aksi örnekler olmakla birlikte bu çocukların ortalama IQ’su 60’tır ve yaşam boyu aile desteğine ihtiyaç duyarlar. Bebek henüz anne karnında iken Down sendromu saptanır ise gebelik, aile isteği ile yasal olarak sonlandırılabilir; yapılan çalışmalara göre sonlandırma oranları %90’ın üzerinde bulunmuştur.
Peki, Down sendromu tanısını anne karnında iken koyabilir miyiz?
Evet, koyabiliriz. Down sendromu genetik bir rahatsızlık olduğu için tanı koymak, yani bebekte bu hastalık var demek için amniyosentez veya Koryonik Villus Örneklemesi (CVS) adını verdiğimiz testleri uyguluyoruz. Amniyosentez, bebeğin tüm kromozomlarının değerlendirilmesi amacı ile yapılan tanısal bir testtir. Amniyosentez genellikle 15-16. haftadan sonra yapılır; çok ince bir iğne ile ultrason eşliğinde bebeğin yüzdüğü sıvıdan az miktarda örnek alınır ve laboratuvara gönderilir. İşlem beş dakika gibi kısa bir sürede yapılmakta ve herhangi bir anesteziye ihtiyaç duyulmamaktadır. Anne, işlem sonrası evine rahatlıkla gidebilmektedir. Amniyosentezde elde edilen hücreler, bebeğin kendi hücreleri olduğu için doğruluğu %100’e yakındır. Eski zamanlarda ultrason olmadan körleme yapılabildiği için düşük riski yüzde 1’lerde iken günümüzde bu risk binde 1’e düşmüştür; tabii ki bu kayıp riski, yapan kişinin tecrübesi ile de yakından ilişkilidir. Koryonik villus örneklemesi (CVS) 11-14. haftalar arası yapılan tanısal testtir. Burada yine benzer bir iğne ile bebeğin plasentasından örnek alınır ve laboratuvara gönderilir. Amniyosenteze göre avantajı daha erken dönemde yapılabilmesi ve daha erken sonuç vermesidir. Dezavantajı, teknik olarak daha zordur ve doğruluğu amniyosenteze göre biraz daha düşüktür.
Bunlar tanı testleri. Tarama testlerinin ne farkı vardır?
Adından da anlaşılabileceği gibi bunlar tanı testleri ve en iyi, en güvenilir sonucu verirler. Peki böyle kesinlerse neden herkese bunları yapmıyoruz? Çünkü bu tanısal testlerde az da olsa bebeğin kaybedilme riski vardır. O nedenle bu testleri ya yüksek riski olan gebelerde ya da kendi isteği ile kesin sonuç almak isteyen gebelerde yapıyoruz. Normalden daha yüksek riski olan gebeleri saptamak için de tarama testlerini kullanıyoruz. Bunlardan ilki, gebeliğin ideal olarak 11-13. haftaları arasında yapılabilecek olan “ikili test”tir. İkili testte, ultrasonda bebeğin ense saydamlığı ve burun kemiği değerlendirildikten sonra anneden bir tüp kan alınır. Bu testin Down sendromunu algılama hassasiyeti yüzde 85’tir. Gebeliğin 16-18. haftaları arasında ise üçlü veya dörtlü tarama testleri yapılabilir. Üçlü testin yakalama hassasiyeti yüzde 60, dörtlü testin ise %80-85’tir.
Peki, son zamanlarda adını sık duyduğumuz fetal DNA testi nedir?
Teknolojik gelişmeler sayesinde son on yıl içinde diğer tarama testlerinden çok daha iyi bir tarama testi olan, hücre dışı fetal DNA testi veya diğer adı ile invaziv olmayan prenatal tarama (NIPT) testleri ortaya çıkmıştır. Geleneksel tarama testlerinde anne kanındaki bazı hormon düzeyleri ile Down sendromu taraması yapılmaya çalışılırken, NIPT testinde bebeğin plasentasından anne kanına dökülen DNA parçalarından tarama yapılmaktadır. İkili, üçlü ve dörtlü serum tarama testlerine göre çok daha yüksek doğruluk oranları sayesinde öncelikli tercih sebebi haline gelmektedirler. NIPT testleri öncelikle Down sendromu taraması için geliştirilmiş olmakla beraber bu alandaki gelişmeler ile, diğer trizomiler ve buna ek olarak mikrodelesyon sendromları ve triploidi hakkında da bilgi almak mümkündür.
Tüm NIPT testleri aynı mıdır? Aralarında farklılık var mıdır?
NIPT testinde farklı firmalar tarafından farklı teknolojiler kullanılmaktadır. Genel olarak hastalık yakalama oranları benzerlik gösterir iken bazı önemli farklar bulunmaktadır. Anne kanında, annenin hem kendi DNA’sı hem de bebeğin DNA’sı bir arada yer almaktadır. Dünya üzerindeki tüm insanların DNA’larının %99’u aslında aynıdır. Bizleri birbirimizden ayıran, tek nükleotid polimorfizm (SNP) dediğimiz yapıdır. SNP teknolojisini kullanan testler ile anne ve bebek DNA’sı, hatta ikiz bebekler var ise bebek DNA’ları birbirinden ayrılabilir; bu nedenle daha etkili, hassas ve güvenilir sonuç elde edilir. Anne kanında dolaşan bebek DNA yüzdesi az ise testlerin sonuç verme şansı azalmaktadır ancak SNP kullanan testlerde düşük fetal DNA fraksiyonlarında bile taradığı tüm kromozomlarda tutarlı bir doğruluk oranı sağlar.
Son olarak fetal DNA testleri amniyosentez ile aynı sonucu mu verirler? Amniyosentezin yerini almıştır diyebilir miyiz?
NIPT, ileri bir prenatal tarama testidir ve doğruluk oranları çok yüksektir fakat bir tanı testi olmadığı için pozitif sonuçlar mutlaka amniyosentez veya CVS gibi girişimsel tanı testleri ile doğrulanmalıdır. NIPT’lerin güvenli olması ve geleneksel serum tarama testlerine göre çok daha az oranda hatalı pozitif sonuçları olması nedeniyle bu testin yaygın olarak kullanımı girişimsel işlem sayısını ve fetal kayıp riskini azaltmada ciddi oranda fayda sağlayacaktır ve gelişen teknolojiler ile birlikte kullanım alanının daha da genişleyeceği düşünülmektedir.