Etik Tasarım Prensibiyle Dear Victoria Jewelry
2019 yılında kurduğu Dear Victoria Jewelry ile altın ve gümüş takılar tasarlayan Jasmin Özişçi, yarattığı zamansız tasarımlarla kullanıcılarına sadece estetik değil, aynı zamanda uzun ömürlü bir deneyim sunmayı amaçlıyor. Yeni koleksiyonunu ilk kez paylaşan Özişçi, hazırlık sürecini ve kilit parçaları aktarıyor.
Öncelikle kendinizden ve Dear Victoria Jewelry’den bahsederek başlar mısınız?
1987 Viyana doğumluyum. Beyoğlu’nda, tekstil sektöründe yıllardır faaliyet gösteren bir ailede büyüdüm. Bu çevre; moda tasarımı ve tarihle çok küçük yaşlarda tanışmama vesile oldu. Tasarım, renkler, desenler ve üretme konusuna olan ilgim, üniversite eğitimimde de tercihimi moda ve tekstilden yana yapmamı sağladı. İstanbul Ticaret Üniversitesi Moda ve Tekstil eğitimimden sonra, İstanbul’da Kanada’ya bağlı bir moda akademisini bitirdim.Sonrasında kurumsal firmalarda yaklaşık sekiz yıl satış, ürün geliştirme ve tasarım gibi alanlarda deneyim kazandım.
Mücevherat sektörü her zaman içimde yer etmiş bir alandı ve bu tutkumu gerçekleştirmek için İstanbul’un kalbinde, Kapalı Çarşı’da tezgâh eğitimi alarak bu yolculuğa başladım. İçimdeki tutkuyu ve hayallerimi gerçek bir marka haline dönüştürürken, ona anlam dolu bir isim arıyordum. İnsanların taşıdığı hikâyeleri, hatıraları ve yaşanmışlıkları yansıtmalıydı. Dear Victoria, bir mektubun ilk satırını anımsatan o sıcaklığıyla girdi aklıma; sanki geçmişe yazılmış, ama gelecekte de kaleme alınacak anıları ve sevgileri içinde barındıran bir mektup gibi sıcacık bir sesleniş: “Sevgili”… Bu isim, nostaljik bir bağlılıkla geçmiş dönemlere olan ilgimden doğdu. Victoria ismi, hem geçmişe olan sevgimin hem de tasarımlarımda eski ile yeniyi harmanlama tutkumun bir sembolü oldu. Dear Victoria ile her parça, geçmişin izlerini taşıyarak geleceğe bir hikâye anlatıyor.
Dear Victoria Jewelry ne zaman kuruldu ve yola çıkış gayeniz neydi?
Dear Victoria Jewelry 2019 yılında, zamansız tasarımlar yaratma vizyonuyla kuruldu. Amacımız, her bir parçanın sadece bir aksesuar olmaktan öteye geçerek insanların hayatlarına anlam katan birer hatıra haline gelmesi. Ayrıca, Dear Victoria olarak, Türkiye’yi uluslararası alanda temsil eden markalar arasında yer almak için büyük bir motivasyonla çalışıyoruz. Bu vizyonla, yalnızca dikkat çeken değil, aynı zamanda kalıcı bir marka olmayı hedefliyoruz. Bu amaç doğrultusunda, kendimizi kalite açısından sürekli geliştiriyor ve tasarım anlayışımızı yeniliğe açık tutarak farklı ve özgün parçalar ortaya koymaya devam ediyoruz. Her bir tasarımımızda, kullanıcılarımıza sadece estetik değil, aynı zamanda uzun ömürlü bir deneyim sunmayı amaçlıyoruz.
Tasarım ve üretimlerinizde benimsediğiniz prensipler nelerdir?
Dear Victoria Jewelry olarak, çalışmalarımızı etik koşullarda faaliyet gösteren atölyelerle gerçekleştiriyor ve her bir parçanın bu değerlere bağlı bir ortamda şekillenmesini önemsiyoruz. Yeni koleksiyonumuzda ise bu duruşumuzu bir adım daha ileriye taşıyarak, yeni tasarımlarımızdan birkaçında, laboratuvar ortamında üretilen elmaslara odaklanıyoruz. Lab-grown elmaslar, hem sürdürülebilirliği destekleyen bir yöntem olması hem de doğayı koruma amacımıza uygunluğu nedeniyle bizim için büyük bir anlam taşıyor. Koleksiyonlarımızı 14 ayar altın ve 925 ayar gümüş madenler ile tasarlıyoruz. Gümüş ürünlerimize, gerçek altın içeren özel bir kaplama uygulayarak dayanıklılık kazandırıyoruz. Taş dizilimlerinde el işçiliğiyle yapılan mıhlama tekniğini tercih ediyoruz, bu özenli işçilik sayesinde Dear Victoria parçaları, sadece birer takı değil, kullanıcılarımız için uzun ömürlü ve değerli birer hatıraya dönüşüyor.
Yeni koleksiyonunuzu ilk kez MAG’da paylaşıyorsunuz. Hazırlık sürecindeki ilhamınızdan bahseder misiniz?
Bu yeni koleksiyonun ilham kaynağı, neredeyse bir yıl önce eski bir döneme ait zarif bir bileklikle karşılaştığım anla başladı. Bu antika bileklik, kendine özgü el işçiliğiyle, zamana meydan okuyordu. O parçaya hayranlık duyarak, ona yeniden bir yaşam vermek ve modern bir yorum katmak istedim. Kendi atölyemizde kullandığımız son model makinelerimizle, bilekliğin ruhunu bu dönemin teknolojisi ve çizgileriyle buluşturmak için yola çıktık. İlk parçanın tasarım süreci tamamlandıktan sonra, koleksiyonun diğer tasarımları da bu temel etrafında şekillendi. Her bir tasarım, tarihî bir esintiyi modern detaylarla buluşturup zamansız bir parça olarak kullanıcıya ulaşmayı hedefliyor.
Yeni koleksiyonunuzu nasıl tanımlıyorsunuz? Koleksiyon içerisinde neler yer alıyor?
“Eternal Phase”; “Sonsuz Evre” demek, sürekli devam eden ve zamanla değişmeyen bir dönemi ifade eder. Bu isim, koleksiyonunuzun hem zamansız hem de sürekli yenilenen bir yapıya sahip olduğunu vurgular. Koleksiyonun içerisinde en önemli parçalar bizler için zincirlerimiz oldu. Bu koleksiyondaki favori parçalarımız; aynı zamanda bu zincirlerden oluşturduğumuz 14 ayar su yolu kolyelerimiz, bilekliklerimiz ve her yere uyum sağlayacak halka küpelerimiz. Ömür boyu aynı keyifle takmanızı hedeflediğimiz tasarımlarımız bunlar oldu. Hem 925 ayar gümüş koleksiyonumuzda hem de 14 ayar altın tasarımlarımızda, günlük yaşamda ve özel anlarda rahatlıkla kullanılabilecek, dikkat çekici parçalar sunmayı hedefliyoruz. Amacımız, sadece “çıtır mücevher” kavramını aşarak, takıldığında kendini belli eden ve gözleri üzerine çeken mücevherler yaratmaya devam etmek. Ayrıca heyecanla söyleyebiliriz ki ilerleyen dönemlerde sofralarda da yer alacak mücevherler üzerinde çalışmaya başladık.