Eksi Altı
Onu, önceleri ünlü oyuncu Cihan Ünal’ın kızı olarak tanıdık… Amerika’da aldığı oyunculuk ve yönetmenlik eğitiminin ardından “Kampusistan”, “Haziran Gecesi” gibi sevilen dizilerde gördük… Tiyatro tecrübesi olan, elini attığı her alanda başarı kazanan genç ve güzel oyuncu IRMAK ÜNAL, bu ay özel konuğumuz…
Bakışları, hayat felsefesi, kendine güveni ile çok sıcak bir elektriği olan bu etkileyici oyuncu; tasarımcı Tanju Babacan’ın MAG için hazırladığı “Eksi Altı” adlı kreasyonla, Michel Yahni’nin objektifinden Şile’de maden ocaklarında yaptığımız çekimle karşınızda…
Herkes kendini özgürce ifade etsin yeter, gereken mesajlar gereken yerlere ulaşır, paylaşım gerçekleşir ve başarı krem şantinin üzerinde çilek bence…
Oyunculuğa nasıl başladınız? Babanız Cihan Ünal mı sizi mesleğiniz konusunda teşvik etti yoksa zaten idealiniz miydi?
Irmak Ünal: Ben aslında bu mesleğin içine doğdum ailemin, birçok ferdi tiyatrocu ve diğer sanat dallarıyla ilgili, mesleğinin en iyilerinden olan insanlar. Tabi ki her birinin hayatımda ve seçimlerimde etkisi oldu. Ancak Amerika tecrübem benim kamera önüne olan aşkımı çok net olarak keşfettiğim hatta kendime itiraf ettiğim yerdir. Sinema ve televizyonun kamera arkasını da çok seviyorum ama şu dönemde kamera önü beni çok daha fazla heyecanlandırıyor ve yolculuğum da bu yönde gelişmekte. İnsan bir işi yapmak isterse teşvik ya da engel pek fark etmiyor. Kalbimde yatan mesleği, en iyi şekilde ve her gün öğrenerek devam ettirmeye çalışıyorum. Kendimi geliştirmeye odaklıyım ve hep daha iyi hikayeler, daha renkli karakterlerle insanların karşısına çıkabilmek dünyada en zevk aldığım iş.
Sizin tiyatro konusunda da, sinema konusunda da tecrübeniz var. Hangisi daha ağır basıyor? Neden?
I.Ü: Sinema gönlümde yatan aslında ama tiyatro da hayatımın içinde ve benim kendimi keşfetme alanlarımdan biri. İkisinin de heyecanı ve zevki ayrı ama sahne arkalarında büyüdüğüm için tiyatronun tüm zorluklarıyla, bu ülkede tiyatrocu olmanın sıkıntılarıyla yoğruldum. Bu, çocukluk dönemimde sahne üzerinde olma isteğimde azalmalara yol açmıştır ancak hayatı öğrendikçe, büyüyüp olgunlaştıkça ve kendime güvenim geliştikçe sahne üzerinde olma fikri sanki damarlarımda dolaşan bir madde gibi ortaya çıktı. Tiyatro sahnesinde olmayı seviyorum. Bu sene kesinlikle tiyatro olacak… Sinema devam… Televizyon oyunculuğu da ayrı bir keyif… Bu işi seviyorum. Kesinlikle…
Özellikle oynamak istediğiniz bir karakter var mı?
I.Ü: Beni zorlayacak karakterler canlandırmak istiyorum. Üzerinde detaylı araştırmalar yaparak, kendimi kampa alarak hazırlanacağım, gerçek hikayeleri olan karakterler… Osmanlı sarayının kadınlarında çok enteresan hikayeler var. O dönemlere dönmek, araştırmalarla yoğurup, dantel gibi işlememe izin verecek derinlikte bir karakter benim için çok büyük bir mutluluk ve tatmin noktası olacak. Bu sadece bir örnek anlatacak o kadar çok hikaye var ki aslında… Derinliği olan her karakter benim için bir hayata bağlayıcı olacak. Düşündüğüm zaman bile kalbim daha hızlı atıyor ve bu tarz roller bekliyorum…
Türk sinemasının son yıllardaki atılımını nasıl buluyorsunuz?
I.Ü: Muhteşem. Çok daha iyi şeyler olacak eminim ve ben de bunun bir parçası olacağım için kendimi çok şanslı hissediyorum. Türk sinemasında hatırlanacak bir dönem yaşıyoruz çünkü…
Türk dizi sektörü hakkındaki görüşleriniz nelerdir?
I.Ü: Dizi sektörü de kendini arayan bir ergen gibi bence. Bir sürü problemi var ama enerjisi kıpır kıpır. Bazı kurallar ve değişimler kesinlikle gerekli ancak zaman alacağını hep beraber görüyoruz. Çok fazla ilgi var ve bu ilgi bizleri beslemeli ve daha iyiye götürmeli, garanticilik getirirse gerileme başlar çünkü. Umarım her şey çok daha güzel olacak… İnsan hakları, çalışma koşulları, izleyiciye saygı, sanatçıya ve ekibe saygı, cesaret dolu prodüktörler oldukça pozitif yönde ilerleyeceğimize eminim.
Bir filmin, dizinin veya oyunun izleyiciye ideolojisini kolayca işlemesi ve toplumun normlarıyla oynayabilme etkisi hakkında ne düşünüyorsunuz?
I.Ü: Çok etkili bir sanat dalının parçasıyız. Bu tabi ki sorumluluk duygularımızı güçlendiriyor ve güçlendirmeli… Güzel mesajları olan işler yapıldığı gibi insanların kafalarını karıştıran, inançlarını sorgulamalarına sebep olan hikayeler de olacaktır. Bu, dünyanın her yerinde böyle… Herkes kendini bir şekilde ifade ediyor, güzel olan da bu bence. Kuvvetinin farkında olup o kuvveti doğru yönde kullanmaya gayret eden süper kahramanlar gibi…
Sizce bir filmi başarılı olarak nitelendirmek için kıstas; geniş kitleye hitap etmek mi yoksa sanatsal ve teknik öğeleri uygun kullanmak mı olmalıdır?
I.Ü: Farklı mesajlarla da olsa geniş kitlelerce izlenmesi, değerlendirilmesi tabi ki bir artı. Göreceli kavramlara bağlıyız. Herkes o kadar alabildiğine özgür ki aslında başarı da böyle bir şey… Binlerce insana başarı gelen bir iş bana gelmeyebilir mesela ya da tam tersi. Herkes kendini özgürce ifade etsin yeter, gereken mesajlar gereken yerlere ulaşır, paylaşım gerçekleşir ve başarı krem şantinin üzerinde çilek bence…
Gelecek için projelerinizden bahseder misiniz?
I.Ü: Geleceğe çok umutla bakıyorum bu kesin. Kendimin ve yeteneklerimin farkında olarak gelişimime alan verecek işlerle karşınızda olmaya gayret ediyorum. Hep emekleyen bir çocuk heyecanıyla sarılıyorum mesleğime. Böyle olmaya da devam edecek. Dizi projelerini değerlendiriyorum. Televizyona dönüşüm için doğru projeyi seçmeliyim, bu benim için çok önemli. Bunun dışında 17 Eylül’de vizyona girecek olan filmimiz “Sizi Seviyorum”u bekliyorum. Yazın çalıştığım üç projem daha Ekim döneminde sizlerle olacak. Önümüzdeki günlerde yeni bir sinema filmine başlıyoruz, bu da mutluluk verici. Okuduğum tiyatro oyunları var şu anda ve bu sezon tiyatro sahnesinde de beni izleyebilirsiniz. Ayrıca müzik de hayatımın bir parçası ve olmaya da devam edecek. Her an her şey olabilir…
Röportaj: Uğur ÖZER