Dt. Zerrin Işık Tüfekçi: Hayatta Dengeyi Sağlayabilmek
Evrensel Ağız ve Diş Sağlığı Polikliniğinin kurucusu, girişimci ve birçok derneğin yönetim kurulunda yer alan Dt. Zerrin Işık Tüfekçi, hayatındaki kilometre taşlarını aktarırken girişimci yönüyle de bu yolda ilerlemek isteyenlere ışık tutuyor…
Öncelikle kendinizden biraz bahseder misiniz? Neler yapmaktasınız?
1992’ten bu yana diş hekimliği yapıyorum. Evrensel Ağız ve Diş Sağlığı Polikliniğini ise 1995’te kurdum. Mesleğimde otuzuncu yılıma yaklaşırken, geriye dönüp baktığımda şunu görüyorum: Diş hekimliği, küçücük bir alanda büyük işler yaptığınız bir meslek. İnsanların ihtiyaçlarına hem estetik hem de fonksiyonel açıdan karşılık verebilecek bir deneyimle bir sanat icra ediyorsunuz. En zorlu vakaların en acılı zamanlarında, onlara yol arkadaşlığı yapmanınsa, hekimin ruhunda ve bedeninde yarattığı birtakım yansımalar var. Bu yansımaların çöküşlere yol açmaması için kendime farklı alanlar açtım hayatımda. Yazmak, okumak, seyahat etmek, eğitimlere devam ederek öğrenci ruhumu hep diri tutmak, dernek faaliyetleri, yürümek ve seramik çalışmak gibi. Amacım, özel hayatımı iş hayatımdan keskin bir biçimde ayırmak değil, bir denge kurmaktı. Mesleğim, hekimin kontrolünde ama hastanın rüzgârında ilerleyen bir iletişim biçimini gerektirirken, seyahatlerimde ya da hiç bırakmadığım eğitim hayatımda hiyerarşik olmayan, hatta hiyerarşinin tersine döndüğü ilişki biçimleriyle soluk alıp rahatladım bir yandan. Aynı zamanda, tıpkı yazarken ve okurken de olduğu gibi, insanı tanımaya, anlamaya çalışmaya devam ettim. Özetle, hayatıma açtığım denge alanları hem beni ben yaptı hem de insanı, insan bedenini daha iyi duymamı sağladı. Sonuçta işim insanla. Mesleğimi, çok küçük yaşlardan itibaren içimde duyduğum insana hizmet etme aşkıyla yapıyorum.
Bugünkü başarınıza kadar hangi yollardan geçtiniz? Kilometre taşlarınızı anlatır mısınız?
Öğrenciliği, eğitimi bir yaşam biçimi gibi benimseyip bunlardan hiç vazgeçmemiş olmam. Hekim ruhu taşıdığımı çocukken fark edişim ve buna yönelişim. Mezuniyetim sonrasında da hem mesleki hem de insana dair farklı eğitimler alıp vermeye devam edişim. Bir diğeri, serbest çalışmaya karar vererek kendi muayenehanemi, hemen sonrasında da kliniğimi açma kararım. Kurumsallaşmanın sancılarıyla tanışıp bunları iyileştirecek yolları deneyimleyişim. Koçluk ve NLP ile tanışmam. Doktoraya başlayışım. Yurt dışı eğitimlerim. Gözümü bulunduğum çevreye, ülkeme ve dünyaya çevirerek, bütüne hizmet etmeyi odağıma alışım. Bütün bu kilometre taşlarından geçerken, hayatla ilişkime dair şu yalın gerçeği fark edişim: Aldım, verdim, aracılık ettim.
İlk kitabınızı, insanların kendi içindeki bütünü fark ederek sağlığına kavuşması için hazırlamıştınız. Yeni kitabınız ne hakkında olacak? Biraz bahseder misiniz?
Zeliha Eser ile birlikte yazdığımız “Dental Pazarlama” yeni çıktı. Pazarlama, satış anından ibaret değildir. Bunun öncesi ve sonrası da var. Renklerinden kokusuna dek kliniğin ortamını, kullandığınız malzemelerden başlayarak kliniğin şartlarını, personelini, iletişim dilini ve daha pek çok şeyi hazırlayıp hayata geçirerek hastaya mümkün olan en iyi tedaviyi sunmak gibi. Bu kitap bunun yollarını gösteriyor. Çocuklar, gençler ve hep genç kalanlar için yazdığım çocuk kitabı ise basılmayı bekliyor.
Çeşitli sivil toplum kuruluşlarında yer alıyorsunuz. Gerçekleştirdiğiniz ve gelecekteki projeleriniz hakkında neler söylemek istersiniz?
Yönetim kurulunda yer aldığım Girişimci İş Kadınları Derneği (ANGİKAD), girişimciliğe yeni atılacak kadınlara örnek ve destek olarak motivasyon yaratırken, zaten girişimci olan kadınları ise bir araya getirip paylaşmayı ve birlikte projeler üretmeyi amaçlıyor. Kadını öne çıkarmayı ve cinsiyet eşitliği için çalışmayı hedefleyen bir dernek. Genel sekreteri olduğum Dental Klinik İşletmecileri Derneği (DEKİD) poliklinik, merkez ve hastanelerin üye olabildiği, kliniklerin sahip olması gereken değerleri ve kurumsallaşmayı daha ileri seviyeye taşımak için çalışan bir sivil toplum kuruluşu. Muhasip üyesi olduğum Tohumluk Vakfı ise köylerimizle ilgili dezavantajlı bulunan her şeyi avantaja çevirerek tersine göçü, yani köyden kente değil de kentten köye göçü özendiriyor… En büyük hayalim, insanın kendiyle ve çevresiyle barış içinde yaşaması. Bütün bu çalışmalarım, hayalimi hayat amacıma dönüştürmemi sağlıyor.
Girişimci kadınlara neler önerirsiniz?
Hayallerinden vazgeçmemelerini. Büyük düşünürken detayları gözden kaçırmamalarını. Cesaretle adım atarken, güvendikleri iş insanlarının görüşlerini dikkate almalarını. İyi derecede bir dil daha öğrenmelerini. İyi planlama yapmalarını, doğru zamanı kollamalarını ve geleceğin getireceklerini iyi analiz etmelerini; çünkü dünya değişiyor ve oyunun kuralları her zamankinden daha hızlı gelişiyor.
Son olarak, Anneler Günü hakkında neler söylemek istersiniz?
Annelik dünyadaki tüm canlılarla ve hayatla empati kurabilmenin evrensel bilgisini taşıyor içinde. Ağaçlar, kökleri aracılığıyla haberleşirlermiş. Mesela yangınları bu yolla haber verirlermiş birbirlerine. Tıpkı ağaçlarda olduğu gibi birbirimize görünmez bağlarla bağlı oluşumuzun şifresi bence annelikte. Benzer bir şekilde, çalışan anneler yirmi dört saatlik güne söz gelimi otuz iki saat sığdırarak, zamanın görünmez alanlarını da açarlar çocukları için. Nefes alıp verdiğinizi bile unutursunuz ama anne olduğunuzu unutmazsınız. Anneler Günü; anneliğe, hatta evlat olmaya dair bu hiç unutmama halini, tüm yaşama farkındalıkla yayabilmemiz için bir hatırlatıcı belki de.