Dt. Güzin Kırsaçlıoğlu – Longevity, Ağız Sağlığı ve Emotional Dentistry
Longevity ile ağız sağlığı arasındaki güçlü bağı anlatan Dental Estetik Center kurucusu Dt. Güzin Kırsaçlıoğlu, “emotional dentistry” yaklaşımını MAG Okurlarıyla paylaşıyor.
Günümüzde longevity, yani uzun ve sağlıklı yaşam kavramı giderek daha fazla önem kazanıyor. “Emotional dentistry” yaklaşımıyla çalışan bir hekim olarak şunu söyleyebilirim: Sağlıklı ve uzun bir yaşamın ilk adımı ağızdaki dengedir. Ağız, sadece çiğneme organı değil, bedenin genel yaşam enerjisinin, bağışıklık ritminin ve duygusal frekansının giriş kapısıdır.
Ağızda başlayan küçük bir inflamasyonun bile tüm bedenle iletişim hâlinde olduğunu biliyoruz. Diş eti hastalıkları; kalp-damar hastalıklarıyla, diyabetle ve kronik inflamasyonla güçlü bir ilişkiye sahiptir. Bilimsel veriler bunu açıkça ortaya koyarken, benim “emotional dentistry” bakışım biraz daha geniş bir perspektif sunuyor: Ağız sağlığındaki bozulma bedenin kronik stres moduna geçmesi anlamına gelir. Bu stres, kalpten pankreasa, hormon sisteminden beyne kadar her alanda bir sarsıntı yaratır.
Ağız florası ise bağışıklık sistemimizin en değerli koruma hatlarından biridir. İyi bakterilerle kötü bakterilerin kurduğu hassas denge, enfeksiyonlardan sindirime, hatta ruh hâline kadar birçok alanda etkili olur. Ağız florası dengede olan bireylerin daha huzurlu, daha üretken ve daha berrak bir ruh hâline sahip olduğunu gözlemliyoruz, çünkü ağız, hem fiziksel hem enerjisel anlamda “hayatın giriş kapısı”dır.
Uzun ömürlü bireylerde ortak bir özellik var: Ağız bakımı bir temizlik değil, bir ritüeldir. Düzenli kontroller, ara yüz temizliği, sade beslenme ve bedenine saygı duyan bir yaşam tarzı… Tüm bunlar longevity’nin görünmez ama en güçlü parçalarıdır. Anadolu’dan gelen bir söz vardır: “Ağzın sağlığı yolun sağlığıdır.” Bu bilince sahip olan insanların yaşam sürelerinde ve yaşam kalitelerinde belirgin bir fark olduğunu görüyoruz.
Son dönemde üzerinde çok durulan bir konu var: Diş kaybı ile bilişsel gerileme arasındaki ilişki. Bilimsel çalışmalar, yeterli çiğneme gücünün beyne giden kan akımını ve nörolojik fonksiyonları doğrudan etkilediğini gösteriyor. Kısacası, sağlam dişler sadece güzel gülüş değil; beynin canlılığını destekleyen bir yapı taşıdır.
Bir diğer ilgi çekici nokta ise frekansı yüksek bedenlerde diş çatlaması ve kırılması. Bu durum çoğu zaman fiziksel bir sorun gibi algılansa da, emotional dentistry penceresinden bakınca hem biyolojik hem enerjisel bir açıklaması vardır. Frekansı yüksek, duygu alanı geniş ve yaşam enerjisi güçlü kişiler, stresi ve baskıyı daha hassas algılar. Bu kişilerde çene kasları duygu değişimlerine hızlı tepki verir; gece sıkma, mikro çatlaklar ve mine yorulması daha sık ortaya çıkar. Bilimsel olarak bunu kortizol ve kas aktivitesine bağlarız; spiritüel açıdan ise şöyle derim: “Bedenin enerjisi yükseldikçe, zayıf noktalar kendini daha görünür kılar.” Tıpkı güçlü bir ışığın camdaki çizikleri ortaya çıkarması gibi…
Bu nedenle frekansı yüksek kişilerde görülen diş çatlakları bir alarm değil; bedenin farkındalığının artmasıdır. Yapılması gereken ise yüksek enerjiye yüksek bakım vermektir: Isı değişimlerini dengelemek, gece plak kullanmak, stres yönetimi, çene kaslarını rahatlatmak ve düzenli kontrollerle ağız içi uyumu sağlamaktır.
Sonuç olarak longevity; fiziksel, biyokimyasal ve enerjisel boyutların birleşiminden oluşur. Benim emotional dentistry yaklaşımımda ağız; bedenin, ruhun ve yaşam enerjisinin kesişim noktasıdır. Sağlıklı bir ağız, sağlıklı bir beden ve uzun bir yaşamın en güçlü anahtarlarından biridir.