Belen Jewellery Zamanın da Ötesinde
Kapalı çarşının değerli kalemkârlarından, babası Tuncay Belen ile birlikte işledikleri tasarımları Belen Jewellery adı altında kullanıcılarına sunan Tugay Belen, markanın geçmişini MAG Okurlarıyla paylaşıyor.
Kendinizden de bahsederek Belen Jewellery’nin hikâyesini anlatır mısınız?
Belen Jewellery’nin hikâyesi yaklaşık elli yıl önce, 1970’lerde, İstanbul Kapalıçarşı’da bulunan kalemkâr atölyemizde başladı. Kalemkârlık en temel anlamıyla değerli madenler üzerine yapılan el oyması işlemelerdir. Onlarca eşsiz mücevherin atölye atölye dolaşarak o nadir ustaların elinde birer sanat eserine dönüştüğü, kuyumculuğun kalbi sayılabilecek Kapalıçarşı’da bir atölyemizin olması benim bu işe başlamamdaki en büyük şansım oldu… 1990 yılında İstanbul’da dünyaya geldim. Okulumun olmadığı her zaman, babamın yanında, atölyemizde olurdum. Babam Tuncay Belen, Kapalıçarşı’nın eski ve çok değerli kalemkâr ustalarından biridir. En küçük yaşlarımdan bu yana kuyumculuğun içinde ve özellikle de işin mutfağında olmak markanın temelini oluşturmamda en önemli etken oldu… Lisans eğitimimi İstanbul Kültür Üniversitesinde İşletme ve Endüstri Mühendisliği ana bilim dallarında çift ana dal yaparak bitirdim. İşletme eğitimimin bir yılını Fransa’da Ecole de Commerce Européenne, Lyon’da tamamladım. Üniversite eğitimim sonrasında Türkiye’nin en köklü perakende zincirlerinden biri olan Migros Ticaret AŞ’de pazarlama departmanında işe başladım. Burada edindiğim değerli bilgiler ve deneyim benim vizyonuma çok önemli katkılar sağladı. Yaklaşık altı yıllık kurumsal çalışma deneyimime, pazarlama yöneticiliği pozisyonunda 2020 yılında son vererek kendi işimizi ve markamızı büyütme hayali ile yeni bir sürece başladım.
Belen Jewellery babadan oğula aktarılmış bir mesleğin markalaşma hikâyesidir aslında. Bugün İstanbul Nuruosmaniye’de bulunan atölyemizde, yıllar içinde biriken tasarım deneyimimizi kuşaktan kuşağa aktararak müşterilerimize sunmaktayız. Çoğunlukla kişiye özel olarak tasarladığımız monogram modellerimizle ön plana çıksak da, ürünlerimize eklediğimiz semboller, figürler ve taşlar da kişiselleştirdiğimiz ürünlerimize değer katıyor.
Marka olarak “zamanın ötesinde” bir hikâye yaratıyorsunuz. Bu kavram sizin için ne ifade ediyor?
“Zamanın da ötesinde” kavramı aslında, kendi tarzını hiç kaybetmeyen, kuşaktan kuşağa yadigâr kalıp her dönem kullanılabilecek tasarımlar anlamına geliyor benim için. Yaptığımız her yeni tasarımda “zamanın ötesinde” kavramını düşünerek hareket ediyoruz. Bir monogram tasarladığımızda bazen onun bir aileyi, bir doğumu, bir evliliği, bir dostluğu ifade ettiğini görüyoruz. Aslında bu bize, yaptığımız işlerin her birinin birçok hikâye barındırdığını gösteriyor. Yani dünü, bugünü ve yarını içeren kocaman bir hikâye, “zamanın ötesinde” kavramı.
Mücevherlerin insanlar için taşıdığı anlam hakkında ne düşünüyorsunuz?
En eski çağlardan bu yana mücevherler hep taşıdığı anlamlar üzerinden değer bulmuşlardır. Nasıl ki kutusunda duran bir yağlı boya, ressam onu bir sanat eserine çevirmeden önce sadece maddi bir değere sahipse aynı şekilde pırlanta, altın ve gümüş de, ustası onu işlemediği ve ona bir anlam katmadığı sürece sadece maddi bir değerdedir. Aslında mücevherler iki önemli anlamı içinde barındırıyor bana göre. Biri, yapan sanatçının yüklediği anlam; bir diğeri, mücevhere sahip olanın ona yüklediği anlam. Her iki açıdan da çok önemli bir değere sahip olmuş oluyor mücevherler. Büyük küçük birçok takının insanlara ne kadar iyi geldiğine, onları parmaklarından veya boyunlarından hiç çıkarmak istemediklerine çoğu kez şahit oluyoruz. Bu nedenle benim düşüncem; mücevherlerin anlamları maddi değerlerinin ötesinde, hissettirdikleri açısından çok daha önemli oluyor.
Ürünlerinizi hayata geçirirken hangi materyalleri kullanıyorsunuz? Tasarımlarınızda ilhamınızı nereden alıyorsunuz?
Genelde 14 ayar altın ve gümüş üzerinde çalışmalarımızı yapıyoruz. Üretim aşamasında birçok farklı süreç olsa da bizim en önemli noktamız çelik uçlu kalemlerimiz. Çelik uçlu kalemlerimizle madenleri oyup onlara şekil veriyoruz. Ürünlerimizi farklı kılan en önemli detay da bu oluyor. Konuşmamızın başında da ilettiğim gibi kalemkârlık, değerli madenlere yapılan işleme sanatıdır. Biz bu sanatı ürünlerimizin birçok detayında kullanmış oluyoruz. Tasarımlarımızda genelde geçmiş dönemler bizim ilham kaynağımız oluyor. Geçmişe bakmak, bakarken görebilmek ve detayları incelemek çok önemli.
Özel tasarım sürecinde müşterilerinizden nasıl talepler geliyor?
Bizim için her tasarım süreci kendi içerisinde birçok yeni detay barındırıyor. Siparişlerimizi müşterilerimiz ile ortak verdiğimiz kararlar doğrultusunda ilerletiyoruz. Bu nedenle süreç içinde onlardan birçok detay alıyoruz. Bunlar genelde özel bir tarih, sembol, harf gibi işlenebilir ve takıyı çok daha özel ve kişiselleştirilmiş yapan detaylar oluyor. Baştan sona kişiye özel olarak tasarladığımız ürünlerimizin hepsi bir eşi daha olmayan, değeri anlamında gizli takılar oluyor.