ALIŞVERİŞ GÜNLÜĞÜŞeyma Korkmaz Murat Danacı
“Beni Affet” dizisinin başrol oyuncuları Murat Danacı ve Şeyma Korkmaz ile Ankamall Alışveriş Merkezi’nde keyifli bir alışveriş günü geçirdik…
Oyunculuk kariyeriniz nasıl başladı?
Şeyma: Üniversite zamanlarımda fotoğrafçı arkadaşım Sezai Suda’ya modellik yaparak başladım. Çanakkale’deki bazı mağazaların katalog çekimlerinde yer aldım. Tamamen para kazanmak amaçlıydı aslında ama sonra oradaki fotoğrafları gören yardımcı yönetmen ve aile dostumuz olan Neşe Uğur beni aradı. Seçmelere girerek TRT-1’de yayınlanan “Hayata Beş Kala” adlı dizinin Yağmur karakterini kaptım. O dizi kısa sürdü, sonrasında da “Beni Affet”… Araya bir de sinema filmi sıkıştırdım.
Murat: Oyunculukla tanışmam ablam sayesinde olmuştu. Ablam ve arkadaşları üniversite yıllarında bir tiyatro topluluğu kurmuşlardı ve zaman zaman hem provalarına hem de oyunlarına gitmeye başladım. Başlarda pek hoşuma gitmemişti çünkü, ne yaptıklarından pek bir şey anlamıyordum ve yaptıkları şeyler bana çok komik geliyordu. Daha sonra provalara sık sık gidip gelmeye başladım ve Mudanya’da arkadaşlarım ile birlikte Myrleia Gençlik Tiyatrosu’nu kurduk. Daha sonra Eskişehir’de Devlet Konservatuarı’nı kazandım ve şehir tiyatrosunda oyuncu oldum.
“Beni Affet” dizisi ile yollarınız nasıl kesişti?
Şeyma: Birilerinin bir yerlerde kısmeti varmış onu beklermiş. “Beni Affet” de benim için öyle, iyi ki de öyle. “Beni Affet” dizisinden gelen teklifi yeğenimin sağlık problemi yüzünden üç-dört kez reddetmek zorunda kaldım ama bir gün tekrar telefon geldi. Tam da o gün hastaneden taburcu oluyorduk. Cast direktörü Samet Bey bunu duyduğu an: ‘“O zaman hemen bugün Ankara’ya gelin’’ dedi. Bir saat içinde biletler alındı ve kendimi dört-beş saat sonra Ankara’da buldum. Ankara’da koca bir beş yılı devirdik.
Murat: Aynı yapımcının yaptığı bir dizide oynayan bir arkadaşım “yakında yeni bir diziye başlayacaklar ve seni önereceğim” dedi. Bir hafta geçti aradılar ve “Beni Affet” serüvenim başladı Şu anda da altıncı sezonumuzdayız.
Bu projede, bu kadronun içinde olmak size neler hissettiriyor?
Şeyma: Çok klişe olacak ama ben ekibi ve projeyi seviyorum. “Kimse çalıştığı işi kötülemez” diyeceksiniz biliyorum ama samimi olarak söylüyorum ki; Ankara’dan da, “Beni Affet”ten de öyle memnun ve mutluyum ki… Umarım onlar da beni seviyordur. Bir kere günlük iş her gün yeni bir performans demek, her gün bir bölüm çekip bitirmek demek, ekip arkadaşlarını, annenden babandan daha çok görmek demek.
Ve bu da gerçekten bir aile olmanı sağlıyor. Kardeşinle, annenle, babanla nasıl tartışırsan onlarla da öyle tartışmalar oluyor elbette ama onları bu kadar sevmemin sebebi her kötü şeyi tolere edebiliyor olmamız. “Beni Affet” dizisi benim için okul… Bu diziden sonra mezun oldum diyeceğim. Çünkü altıncı yıla girdik ve oyuncu arkadaşlarımdan hala bir şeyler öğreniyorum. Bu benim için büyük şans.
Murat: Bu çok uzun bir yolculuk; tam altı sezondur aynı ekiple çalışmak hem de haftanın altı günü… Mutluluklarımızı, hüzünlerimizi, acılarımızı paylaştığımız, yan yana olduğumuz tam altı yıl. Neler yaşamadık ki… Nerede olursam olayım, hangi işte olursam olayım unutulamayacak bir aile… Ne düğünler gördük, kimlerin çocuklarını büyüttük… Çok şey öğrendik ustalardan ve hala da öğreniyoruz…
Gercek hayattaki karakterinizle, rolünüz arasında benzerlikler var mı?
Şeyma: Hayır, hiç alakamız yok.
Murat: Önceden yok derdim ama var galiba. Yani şu ya da bu diyemem ama bazen kendime benzetiyorum. Dile kolay, uzun bir süre oynuyorsunuz, ister istemez birbirinize benziyorsunuz galiba. En basitinden, bazı duruşlarda, tavırlarda bazen kendimi yakalıyorum.
“Mutlaka aynı sahneyi paylaşmalıyım” dediğiniz bir oyuncu var mı?
Şeyma: On bir yaşımdayken Elijah Jordan Wood’a aşıktım diyebilirim. Duvarlarımdaki posterlerine baka baka: “Bir gün seninle oynayacağım” derdim. Resim öğretmenliği okurken kendimi kamera karşısında buldum acaba şimdi de Luis Tosar desem bir şekilde yaklaşmış olur muyum? Şaka bir yana olmaz olur mu, tabii ki var. Ben şunu gördüm; istediğin kadar iyi bir oyuncu ol, oyunculuğun karşındaki oyuncunun oynadığı kadar parlıyor. O yüzden hepsiyle oynamak isterim.
Murat: O kadar çok ki… Bazen bir oyunda birini izlersiniz, çok beğenirsiniz ve aynı sahneyi paylaşmak istersiniz… Bu bana çok sık olur. Bu ülkede birbirinden değerli oyuncular var, çok yetenekli ve kaliteli. Bu, bazen ismi hiç duyulmamış bir kişi oluyor, bazen tanınmış bir kişi… Oyuncular biraz doyumsuzdur. Biraz da mesleki kıskançlık vardır. Bu nedenle gördüğüm, beğendiğim herkesle oynamak isterim…
Peki oyunculuk kariyerinizde en ileri hedefiniz, kendinizi içinde en çok görmek istediğiniz proje nedir?
Şeyma: İleriye yönelik plan program yapmamam gerektiğini hayat bana öğretti. O yüzden kendime hedef koymuyorum, insan yenileniyor, her geçen gün değişiyor. Ben de değişiyorum fikirlerim, bedenim, ruhum… Değişime göre yol çizmeyi tercih ediyorum ama emin olduğum bir şey var ki; ben bir oyuncuyum ve öyle kalmak istiyorum.
Murat: Bütün güzel projelerde olmak istiyorum. Oyunculuğun daha başındayım ve öğreneceğim daha çok şey var… Mutlu olacağım iyi işlerin içinde olmak istiyorum.
Son olarak bu keyifli alışveriş gününde biraz modadan bahsetmek isteriz…
Şeyma: Moda, aslında bana fazla uzak. Yani, eleştirmek ya da yorum yapmak bana düşmez çünkü çok anlamam, takip de etmem. Bir şeyi moda olduğu için giymem. Bedenine, ruhuna uymuyorsa öyle kötü duruyor ki o kıyafetler insanların üzerinde. Ama mağazalar sezon modasını takip ettikleri için, onları aldığımızda ucundan kıyısından da olsa takip etmiş oluyoruz. Fakat tekrar söylüyorum; yakıştımak önemli.
Tarzınızı nasıl tanımlarsınız?
Şeyma: Aslında tarzım yok. Böyle söyleyince kulağa kötü geldi biliyorum ama o gün kendimi nasıl iyi hissedeceksem öyle giyinirim. ruh halime bağlı yani. Bazen bohem giyim tarzı iyi hisettirir beni; baharat tonlarını severim, çizmeler, püsküllü aksesuarlar, flare ya da İspanyol paça pantolonlar. Bazen, elegan giyim tarzıyla çıkıveririrm; sade ve az renkli kombinler, klasik kesim etekler… Bazı günler maskülen giyim tarzını tercih ederim…
Murat: Genellikle spor ve rahat bir tarzım olduğunu söyleyebilirim.
Gardırobunuzda vazgeçilmez parçalarınız neler?
Şeyma: Siyah ve beyaz klasik tişörtlerim ve jeanlerim.
Murat: Kotlarım ve kanvas pantolonlarım.
Bugün giydiğiniz kombinlerden sizi en çok ifade eden hangisi oldu?
Şeyma: Pembe kadife etek ve gri kadife bluz rahat ve şıktı, özel bir davet için de siyah kombini tercih edebilirim. Kendimi bu kombinlerde oldukça rahat ve iyi hissettim.
Murat: Füme kanvas pantolon üzerine giydiğim mürdüm rengi triko ve gömlek ile gri renkteki ceketten oluşan kombini sevdim. Sanırım bana en çok hitap eden bu oldu diyebilirim.