Fethiye Körfezi
Ufuk kırmızı, yer gök kırmızı, güneş kırmızı… Fethiye Körfezi’nde yelkenlerimizle süzülürken Rodos’un ardından güne veda eden güneşi izliyoruz…
Fethiye, yakınlarındaki bir bölgede M.Ö. 3000’lerde kurulduğu sanılan antik
Telmessos kenti, Likya’nın Karya sınırında yer alıyormuş… Çeşitli krallıkların egemenliğinde kaldıktan sonra 1424’te Osmanlı topraklarına katılmış… O dönem ismi zamanla Meğri’ye dönüşmüş… 1913’te uçağı düşen ilk hava şehitlerinden Fethi Bey’in anısına Fethiye olarak değiştirilmiş…
Dünyanın En Güzel Kumsalı ve Dalış, Paraşüt, Hac Merkezi
2006 yılında %82 oyla dünyanın en güzel kumsalı seçilen Ölüdeniz; dalış yapan ekiplerin bölgedeki favorilerinden Af Kule; yamaç paraşütü yapılabilen Baba Dağı; Kelebekler Vadisi, Kabak Koyu; zamanında Avrupa ve Doğu Akdeniz ülke ticaret ve seyahat gemilerinin uğrak yeri haline gelerek, bir hac merkezi halini almış Gemile veya bir diğer adıyla Aya Nikola Adası, Fethiye’nin çeşitliliğine örnek verebileceğimiz bir bölüm yerin adıdır.
Git Git Bitmiyor!
Fethiye çok geniş bir alana yayılmış bir beldedir. Git git bitmiyor derler ya, işte öyle bir yerleşim bölgesidir. Yaşayan yabancı sayısı oldukça fazladır, hatta sadece İngilizlerin yaşadığı siteler mevcuttur.
Karagözler tarafı korunaklı bir bağlanma bölgesidir. Ankara kökenli Ece Marina dışında iskeleli birkaç otel ve restoran mevcuttur.
Balık Pazarı ve Dalından Meyve-Sebze
Kısa şehir turunun ardından genelde ilk uğrak noktası Fethiye’nin meşhur Balık Pazarı olur. Önce aynı çatı altında bulunan meyve sebze hali gezilir. Fethiye’nin en önemli geçim kaynağı tarım olduğundan dalından taze taze koparılmış domatesler, mandalinalar, limonlar capcanlı renkleriyle sergilenir tezgahlarda. Yaylalarında üretilen peynirlerin ise tadına doyum olmaz. Çalış tarafında Mutlu’da kahvaltı edilmeden dönülmez…
Karasından bu kadar bahsettikten sonra bizim ilgi konumuz olan denize geliyor sıra! Vira bismillah dediğinizde karşınıza ilk olarak 1,5 mil uzaklıktaki Şövalye Adası gelir. Tarihi hakkında pek bir belge bulunmasa da, Antik Çağ’da Rodos Şövalyeleri tarafından kullanıldığı ve isminin buradan geldiği bilinmektedir. Bölgedeki tek yerleşim birimi olan adada Fethiye’nin yerli halkının yazlık evlerinin yanında Ankaralılar’ın da evleri bulunmaktadır.
Koçlar, Sabancılar, Hakkolar Burada
Bir sonra karşılaşacağımız ada ise 1910 yılında yapılmış tarihi feneriyle ünlenen, kırmızıya çalan zemininden adını alan Kızılada’dır. Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü’nce 49 yıllığına kiraya verilen, o gün bugündür Fethiye kıyılarında yolculuk yapan denizcilere yol gösteren bu fener Fransızlar tarafından Marsilya’dan getirilen tuğlalar ile yapılmıştır. Özelleştirmeyle birlikte Adada açılan restoranın mutfağından da körfeze enfes kokular dağılmaya başlamıştır. Gün batımının en keyifli izlendiği nokta olan bu restoran denizcilerin ve yerli-yabancı tüm konukların gözdesi olmuş durumdadır. Müşteriler arasında Koç, Sabancı, Zorlu, Hakko gibi cemiyet hayatının önde gelen ailelerinin üyeleri de bulunmaktadır. Tabii ki bu leziz yemeklerin tadına bakmak için yatınızın olması da gerekmiyor, rezervasyon yaptıran müşteriler karadan özel teknelerle alınıp adaya getiriliyor ve yemekten sonra tekrar karaya götürülüyor.
Restoran, ağırlıklı olarak deniz ürünleri üzerinde uzmanlaşmış. Akdeniz mutfağı havasında bazen Güney Fransa’yı bazen de İtalya’yı yaşıyorsunuz… Öncelikli tercihler arasında yöresel balıklar olan lagos, akya, orfoz geliyor. Deniz mahsulü mezeleri özellikle ilgi çekiyor. Yüz kişilik kapasiteli restoran, bazen denizden gelen yatçılara, bazen de özel partiler için yurt içi ve yurt dışından gelen davetlilere hizmet ediyor. Hatta düğün törenleri bile bu muazzam manzaraya karşı gerçekleştiriliyor.
En Güzel Denize Girme Noktası
“Ye, ye, ye… Yemezsen davacı olur senden can, yersen hem sen kazanırsın, hem de Balıkçı Osman!” Geldik mi bir sonraki durak noktamıza; Türkiye’nin belki de en güzel doğasına sahip oteli Hillside Fethiye’nin hemen yanı başındaki Turunçpınarı Koyu’na… “Turunç Pınarı Koyu, Balıkçı Osman’ın Yeri” olarak bilinen tesis 1982 yılında, tesise adını veren Osman Aydın tarafından kurulmuş. Turunç Pınarı ismini ise, denizden yaklaşık 400 metre yükseklikteki zirvede bulunan, Kayaköy’e (Levissi) bağlı, eskiden Yunanlı bir ailenin yaşamını sürdürdüğü turunç ağaçlarıyla kaplı, tatlı su pınarından almış.
Belki de körfezin en güzel denize girme noktasıdır diyebiliriz. Pırıl pırıl denize atlamadan duramaz; balık sürülerinin arasında yüzebilir, dalışa gelen ekiplere katılabilirsiniz.
Tuzda balık, fesleğen soslu ıstakozlu veya karabidalı makarna, balıkçı kebabı, ballı kuzu çevirme/tandır, soğanlı ve zeytinli ekmek, çiğ balık ve balık çorbası… Salata malzemesi arka bahçeden, mezelerin sebzeleri arka bahçeden, yemek sonrası ikram edilen meyveler arka bahçeden! Kocaman bir arka bahçe ve o arka bahçede yetişen çeşit çeşit sebze ve meyve… Turunçpınarı’nı bu kadar özel kılan unsur da galiba doğadan
fışkıran su!
Sporcusundan Sanatçısına Herkes Balıkçı Osman’da
İskelesinde sınırlı sayıda tekne barındırabilmesine rağmen koya çepeçevre demir atma şansına sahipsinizdir. Lüks motoryatlar, büyük tur tekneleri ve yelkenli yatların mutlak uğrak noktalarından biridir. Neredeyse her akşam Hillside Otel’den konuklar yemeğe gelir, sanatçısından sporcusuna birçok ünlü sima Balıkçı Osman’ın mutfağının tadına bakar. İş yemekleri, bayi toplantıları, şirket organizasyonları ve düğünler için özel menüler ve programlar hazırlarlar.
Thailandlı Masözler, Su Aktiviteleri ve Enfes Doğa
Thailand’dan gelmiş olan masözler ahşap sedirler üzerinde uyguladıkları çeşitli masaj teknikleri ile tatilinize renk katarlar. Su kayağı, ringo, banana ve wakeboard gün boyu yapabileceğiniz su aktivitelerindendir.
Doğa yürüyüşlerini sevenler ve fotoğraf tutkunları için koyun tepesindeki Likyalılar’dan kalma harabeler ve mezarlar, doğal kaynak suyu ve manzarayı görmek keyifli olabilir. Ayrıca, Likya yolunu kullanarak Kayaköy’den 7 km’lik bir orman yürüyüşünün ardından buraya erişmek mümkündür. Tabii yanınıza rehber almayı unutmadan!
Yine Süper Bir Manzara Ve Organik Yemekler
Rotanız Göcek Körfezi ise kuzeyde konaklama yapabileceğiniz bir tesis daha bulunmaktadır: “Küçük Kargı Koyu” ya da yöresel adıyla “Günlüklü Koy”. Çam ormanlarıyla çevrilmiş koyun sonunda bir de plaj bulunmaktadır. İşte bu plajın arkasındaki alanda yer alan ağaçlar koya ismini vermiştir, günlük ağaçları ya da diğer adıyla sığla ağaçları. The Bay Beach Club’ın iskelesinde konaklayacak olursanız yine muhteşem bir manzaraya karşı tamamen organik bir yemek yiyebilir, sıcak duşundan, internet hizmetinden, elektriğinden, suyundan istifade edebilirsiniz. Gemiler Adası, Karacaören, Soğuk Su, Ölüdeniz ve Kelebekler Vadisi bir sonraki durağımız olacak. Şimdiden iyi tatiller!