My Marina, Dalyan, Hollandalı Ahmet’in Yeri
Göcek ve Fethiye Körfezleri’ni dolaştıktan sonra ya doğuya doğru yol alır Finike’ye uzanırsınız, ya da Marmaris, Bodrum rotasına dümen tutarsınız.
Bu sayıda sizlere Marmaris’e yol alırken mola verebileceğiniz, Türk yatçılık dünyasının efsane mekanlarından olan Ekincik My Marina ile Kumlubükü Yat Kulübü ya da daha bilinen adıyla Hollandalı Ahmet’in yerinden bahsetmek istiyorum.
Kurtoğlu Burnu’nu döndünüz mü genelde inadına inadına karşıdan eser rüzgar. Dalgalara mı baksak, yelkene mi, karar veremeyiz. Çok yorulduk mu kaçarız Aşı’ya. Vahşi dağ manzarasına karşı serin sulara kulaç sallarız. Soluğanı fazladır ama korunaklıdır gece boyu.
Bir durak sonrası İrfan Bey’in şaheseri My Marina’dır. Ekincik, Marmaris ile Göcek arasındaki bir koyun ve köyün adıdır. Cumhurbaşkanlarımızdan rahmetli Turgut Özal’ın katıldığı ilk seçimlerde Ekincik Köyü tüm oyları ona vermiş. Bir tek fire çıkmamış. Özal da haliyle merak edip araştırmış ve köyü ziyarete gelmiş. “Ne istiyorsunuz benden, nedir beklentiniz?” diye sorunca “yol” demiş halk. Bir ay içerisinde de Ekincik Köyü yoluna kavuşmuş.
El Değmemiş bir Mabet
Güneyli rüzgarlara ve Karayel’e kapalı olan Ekincik My Marina vakti zamanında maden iskelesiymiş. 1986 yılında Dalyanlı Mimar İrfan Bey tarafından yol, su, elektrik bulunmazken denizden teknelerle malzeme taşınarak inşa edilmiş. 65-70 tekne kapasiteli butik marina kıvamındaki tesiste teknelere elektrik ve su hizmeti veriliyor. Küçük de bir marketi bulunan mekanda yemek yemezseniz bağlanma ücreti alınıyor.
Restoran demişken, sakın öyle bizim kıyılardaki mekanları düşünmeyiniz. Prenses Caroline, Prenses Margaret, Dustin Hoffman, Uma Thurman ve Sting gibi birçok ünlüyü ağırlamış, çam ve zeytin ağaçları arasında kaybolan bir kuş yuvası misali, deniz ve tekne temalı aksesuarlarla döşenmiş, son derece lüks bir mekandan bahsediyoruz. Menü deniz ürünleri ağırlıklı, ancak beyaz ve kırmızı et de mevcut. Tuzda balığı tavsiye ederiz. Damak tadınız bir yana, göz zevkinize de hitap eden bir sunum masada mest olmanızı sağlıyor.
Tesisin dört bir yanındaki ufak ayrıntılar insanı hayran bırakıyor. Her yer, her eşya buram buram deniz ve denizcilik kokuyor. Hatta sırıtabilecek eşyalar keten kumaşlara sarılarak değerlendirilmiş. Bir diğer ilginç husus da tuvalet ve duşlar. Sanki hamama giriyorsunuz, ayakkabılar çıkıyor, takunyalar giyiliyor! Tertemiz, pırıl pırıl…
Yapılacaklar Listesi
Kimi tekneciler Dalyan turuna buradan katılır. Ekincik Kooperatifi’nden gelen mavi renkli, kırmızı bayraklı, içi halı kaplı, pancar motor tekneler kiralanır. Önce “delikli kaya” ziyaret edilir, Delik Ada’nın yanından geçerek İztuzu’nda deniz molası verilir. Gerçi Dalyan turlarında, İztuzu molası genelde sona bırakılır. Ancak bizim tavsiyemiz, önce denize girilmesi. Böylece hem serin serin geziyor, hem rüzgar çıkmadan keyif yapabiliyorsunuz. Yalnız akıntıya dikkat! Kimi zaman deltadan denize, kimi zamansa denizden içeriye doğrudur akıntı. Biz koca çocuklar burnun bir yakasında bırakır, diğer yakasında buluveririz kendimizi. Pek eğlenceli olur akıntıyla oynamak. Hemen akabinde delta turu başlar. Sazların arasından önce tenteler ile Türk Bayrakları salınır, sonra meydana çıkar tekneler. Ne muhteşemdir kaya mezarları! Sırada çamur banyosu vardır. 1988’de yine İrfan Bey tarafından satın alınan araziye “çamur banyosu tesisi” kurulmuş.
Havuzda her yerinize çamur sürüp kurumaya bırakırsınız. Yıkandıktan sonra bir de kükürtlü su havuzuna girdiniz mi yeniden doğmuş gibi olursunuz. Tabi dayanabilene! Çamurun şifalı olduğu, cildi parlattığı, lekeleri yok ettiği söyleniyor…
Çamur banyosundan sonra dilerseniz göle kadar uzanıp geri dönebilirsiniz. Karnınız çok acıktıysa sağlı sollu gördüğünüz restoranlardan birinde yemek yiyebilir, merkezden hediyelik alışverişi yapabilirsiniz. Bizim tercihimiz İztuzu’na geri dönüp mavi yengeç yiyerek balıkçıların kaplumbağa şovunu izlemek.
Bir sonraki durağımız Kumlubükü Yat Kulübü, nam-ı diğer Hollandalı Ahmet’in yeri. Ankara doğumlu olduğunu öğrendiğimiz Ahmet Özkal, 1971 yılında gittiği Amsterdam’da açtığı ve başarıyla işlettiği restoranlar sebebiyle ünlenmiş ve “Hollandalı Ahmet” lakabını almış. 1974 yılında inlerin cinlerin top attığı sırada Kumlubükü keşfederek bir arazi satın almış, 1977 yılında ise İrfan Bey gibi bin bir güçlükle deniz yolunu kullanarak kendine yazlık ev inşa etmiş, 1981 yılında ise koydaki ilk işletme olan restoranı açmış.
Sizi Bekleyenler
Tonoz, elektrik, su, wireless, duş hizmetleri ücretsizdir. Pırıl pırıl sularda serinledikten sonra şezlonglara uzanabilir, barda oturup deniz manzarasına nazır içkinizi yudumlayabilir
ya da koyu gölgenin altında koltuk keyfi yapabilirsiniz.
Yemyeşil ağaçların maviyle buluştuğu noktada gün batımının tadını çıkarırken, deniz mahsullerinin yanı sıra Çinli aşçısının marifetli ellerinden çıkma Çin yemekleriyle çeşitlendirilmiş menü kararsız kalmanıza sebep olacaktır. Tüm bu yemeklerin yanı sıra olmazsa olmaz ise Kumlubükü Salatası’dır.
Eşsiz konumu ve kaliteli hizmetiyle ünlenmiş, her sene dünya çapında müşterileri başarıyla ağırlayan Ahmet Bey’in en büyük yardımcıları ise eşi ve oğlu olsa gerek. Her bir misafirleriyle tek tek ilgilenen Özkal ailesi tesisin bayrak direğine şampiyon olan takımın bayrağını asmaya da ihmal etmiyor!
Kış döneminde kapalı olan mekan yaz döneminde ise çoğunlukla yatçılara hizmet vermektedir. Yaklaşık 30 tekne barındırabilen iskelenin yani sıra, karadan gelecek misafirlere de deniz taksi hizmeti sunulmaktadır.
Turizm sektörümüzün medarı iftiharları olan bu iki muhteşem tesise uğramadan geçmeyin. Eminim ki damağınız ve hafızanızda hoş izler bırakacaklar…