İlişkiler Ve İletişim
İyi veya kötü insan yoktur. Yargılayan, dedikodu yapan, eleştiren, kişisel algılayan ve varsayımlarıyla yaşayan insan vardır. Ki, bu insan “uyuyan” insandır.
Yargıladığı şeyin kendisinde olduğunu bilmez. Varsaydığının, çekim alanı yarattığı için gerçekleştiğinin farkında değildir. Her olayı, yerli yersiz kendisiyle ilişkilendirir. Eleştirdiği aslında kendisidir. Dedikodusunu yaptığı şeyi yaşamadan, bu dünyadan gitmeyeceğinin farkında değildir. Uykudadır yani… Bilmez… Bir olduğunu bilmez… Kalbi kapalıdır. İyi veya kötü denemez o kişiye. İyi bir anne, baba veya arkadaştır aslında. Ancak insan olamamıştır. Uykudadır.
Böyle bir kişi ancak “yakın” dediği çevresiyle ilişki halindedir. Diğer insanlar ile iletişim kursa da ilişkiye geçmez. Kurduğu iletişim de sığ ve yavandır. Tat vermeyen.
Uyanan insan için “yakın” çevre kavramı bitmiştir. Her tanışılan kişi tekamülün bir parçasıdır. İlişkinin boyutunu karşılıklı iletişim ve zamanla oluşacak olaylar bütünü belirler. Farkındalıkla dolu bir teslimiyetle iletişime geçer.
Bir restorana gittiğinde, kapıdan girdiği anda iletişim başlar. “Burayı nasıl güzelleştirebilirim?” sorusuyla adım atar ve gülümseyerek, yürekten gelen ve karşı tarafla bütünlenen bir “merhaba” mekanda yankılanır.
Garsonlar, işletme müdürü ve diğer görevlilerin yaptığı iş ve kurulan müşteri ilişkisi, iletişimin kalitesi ve derinliği ile şekillenir. İlk merhaba ve son hoşçakal arasında geçen sürede, sadece verilen hizmetin değil, kurulan ilişkinin kalitesi de mekanın ve orada bulunan herkesin enerjisini etkileyecektir.
– Merhaba, rezervasyonumuz vardı. İsmim…
– Buyurun; şuradaki masa. Beğendiniz mi?
– Evet, teşekkür ederim. Masamıza kim bakacak acaba?
– Ben bakacağım.
– İsminiz?
– Hasan efendim.
– Hasan Bey, şimdiden her şey için teşekkür ederiz. Servisiniz bizim için değerli.
Bir başlangıç diyaloğu okudunuz. Nasıl? Beğendiniz mi? Sonrasını hayal edebiliyor musunuz? Yargısız kabul edilen bir ilişki, derinleşmeye ve gelişmeye açıktır. Böyle bir ilişkinin, iletişimi akıcı olur. Hatalar kabul edilir. Karşılıklı anlayışla hareket edilir.
Koşulsuz sevgiyle buluşan bir yürek, aklı uyandırır. Akıl uyanınca yaşama yaşam katılır. Sevgi, uyanmış bir insanın yüreğinde evrene taşar. O sevgi artık kimseye ait değildir. Kaynağın kendisidir. Böyle bir sevgiyle, tüm iletişim yolları açılır. Bir insanı çok iyi tanıdığınızı düşünseniz de, onunla her karşılaştığınızda yeniden tanışın. Çünkü hayatınızda hiçbir şey aynı kalmıyor. Her an değişiyor. Keyifli bir iletişimin en önemli sırlarından birisi hiç kimseyi profil olarak aklınızda sabitlememektir. Değişimi fark edip, analizini yapabilmek için esnek bir bakış açısı ve sevgi dolu bir gönül gerekir.
Hepimiz aslında “bir”iz. Bir olmayı henüz beceremiyorsak, bütünleyici olabilme yeteneğimizle, ilişkilerde ilk adımı atabiliriz.
Bütünleyici ve büyüleyici davranışların başında ”gülümsemek” geliyor. Yürekten gülümseyebilmek için düşüncelerimizin olumlu ve esnek olması gerekiyor. Düşünceler olumlu olunca, duygular kelebek gibi uçar. Mavi bir kelebek…
Duyguları kelebek haline getirdikten sonra sırada sohbet etmeyi öğrenmek var. Keyifli ve coşkulu sohbetin nasıl yapılacağının basamaklarını kendime göre aşağıda sıraladım.
Bilgi sahibi olmak,
Bilgiyi hayata idrakle yansıtmak,
Karşıdaki insanı olduğu gibi kabul etmek,
Kendini olduğu gibi kabul etmek,
Sevgiyle gülümsemek,
Göz göze olmak,
Sohbetin içinde olmak.
İletişimin en güzel tarafı, karşı taraftaki bilinmeyenleri kendimizdekilerle bilinir hale getirip, geri sunumla yansıtmaktır.
Bu konu derin ve önemli bir konu. Bu sayfalar yetmeyecek. İçimden taşanı bir paragrafla paylaşıp, sizinle vedalaşıyorum.
“Seninle değişiyorum sanıyordum; meğerse seninle kendimi bulmuşum. Sonra anladım ki sendeki parçama ulaşmışım. Sende kalsın o. Ben, bendeki seni kucaklarken, bana iyi bak.”