Fashion Week’in Öne Çıkan Kadın Tasarımcısı Simay Bülbül
Simay Bülbül ile bu sefer Galata’da “Leather Design Boutique”te buluşuyoruz. Ben Simay’ı ilk internet sitesi dizaynındaki seçiminden beğenmiştim. Üzerimde onun ipek ve deriyi birlikte kullandığı, esrarengiz eflatun tonundaki bir tasarımını taşıyorum. İyi hissediyorum.
Çok ısındım tarzına ve o da bunu biliyor. Simay karşımda. Çok doğal, çok güzel. Her zamanki gibi sade ve şık! Rastası nefis ve dilek boncuklu! İzmir’li, Londra’lı ve şimdi İstanbul’lu… Yaptığı ateş dansının modern figürleri çizimlerine yansımış. On bir senedir saçlarını hiç kesmemiş, hiç taramamış! On senedir tasarımla yatmış kalkmış. En marjinal sevgili onunmuş. Cirque du Soleil’de ateş çevirmiş, juggling yapmış… Hangi jenerasyondan kimi beğendiği… Sevdiği mankenleri.. O’nun “deri”leri!… Ekrusu, ipeği… Ve sezonluk moda gazetesi. Aşk Tesadüfleri Simay Bülbül’le Sevmiş… Stylingini Umut Eker yapar, fotoğraflarını Mehmet Turgut çekermiş. Dansı çok özlemiş.
İşte o! 2010 İstanbul Kültür Başkenti’nin tasarımcısı. Brooke Shields ve Tarkan’ın tercihi. “Tutku Bahçesi” ile Türkiye’nin ilk sanal defilesi. DTG’nin moda yolculuğunu desteklediği ismi. Türkiye’nin ilk deri tasarım butiği. 24.Sarajevo Kapanış defilesinin sahibi ve onun “Şaman Kadınları”! Aşk-ı Memnu ve Ezel’in kostüm tasarımcısı.
İşte “Attarti Ana”nın hikayesi.
İşte Simay Bülbül bizlerle!
Sevgili Simay, öncelikle kısaca seni tanıyalım. Kimdir Simay Bülbül ve bu işe nasıl başladı?
Ben doğma büyüme İzmirliyim. Uzun süre İzmir’de yaşayıp, eğitim aldım. Çocukluğumdan gelen ilgilerimin doğrultusunda ve annemin de etkisiyle moda tasarımcısı olmak istiyordum. Hep yapmak istediğim meslek icin daha sonra İngiltere’ye gittim. Londra’da moda tasarımı ve pazarlama üzerine eğitim aldım. Pazarlama eğitimi benim için çok önemliydi çünkü bu işin sadece tasarımını yapmak yetmiyor! Aynı zamanda onun pazarlamasını da yürütmek gerekiyor. Üç sene kadar İngiltere’de yaşayıp Hollanda’ya gittim. Hem Londra’da hemde Hollanda’da önemli isimlerin asistanlığını ve stajlarımı yaptım. Hatta ilk defilemi İngiltere’de gerçeleştirdim. Türkiye’ye geri geldim ve bir dönem İzmir’de tekstil üzerine çalıştım. 2000 yılından beri tasarımcı olarak moda ile uğraşıyorum. Deriye başladığım yıl 2003! Ama tasarımcı olarak yaklaşık on yıldır bu sektördeyim. Kendi markamda, bünyemde çalışmaya başlayalı da dört yıl oldu.
Türkiye’nin İlk Deri Tasarım Butiği Galata’da!…
Peki, bu tasarım serüveninde ne değişti? İstanbul hayatınıza nasıl girdi?
2003 yılında Türkiye’de düzenlenen bir tasarım yarışmasına tesadüfen katıldım ve Türkiye birincisi oldum. Bu benim için hem tekstilden deriye bir geçiş hem de hayatımın İstanbul’a transferi oldu. Yani 2003 yılından beri hem istanbul’dayım hem de sadece deri üzerine çalışıyorum. Uzun süre büyük firmaların yanında tasarımcı ve danışman olarak çalıştıktan sonra kendi firmamı kurdum. Çok büyük bir oluşumdu tabi bu. Türkiye’de bir tasarımcının kendi ürünleriyle kendi atölyesinde çalışabilmesi çok önemli bir adım. Küçük bir atölyede başlayıp şimdi gördüğünüz iki yüz elli metrekarelik bir alana ve bu büyük showrooma geçtik. Galata’da bir butik açtık. Bizim showroomumuz da, toptan satış yerimiz de, üretimimiz de Galata’da yapılıyor.
Burası çok keyifli bir sokak gerçekten, sanki New York’ta Soho’da bir tasarımcıya konuk olmuş gibi hissettim kendimi… Türkiye’de beğendiğiniz ve tarzından etkilendiğiniz modacılar var mı?
Geçen senelere oranla, her sene yeni ve genç tasarımcılar ortaya çıkıyor. Ben ilk jenerasyondan sonrakilerin içinde yer alıyorum. Bizden önceki jenerasyondan çok sevdiğim, çok takdir ettiğim isimler, bana yol veren, el veren isimler var. Öncelikle Ümit Ünal, hem tasarım değeri hem de insanlık değeri benim için çok yüksek olan bir kişidir. Bana yardımlarının yanı sıra, tasarımcı duruşuyla benim en çok ilham aldığım kişi Ümit Ünal’dır.
Kendi jenerasyonuma baktığım zaman, bütün arkadaşlarımı takdirle anıyorum. İstanbul Fashion Week’te yabancı basın şöyle bir konuyu haber geçti; biz kendi jenerasyonumuzdaki tüm tasarımcılar, birbirimizin defilelerini hep en ön sırada izledik ve ayakta alkışladık. Bunun üzerine yabancı basından bir temsilci bana şöyle bir soru sordu; “Ne kadar enteresan, biz Avrupa’da böyle birşey görmeyiz, siz aslında rakipsiniz. Nasıl birbirinizi ayakta alkışlıyorsunuz?”. Ben de, rakip olmadığımızı düşünüyoruz ve birbirimize destek veriyoruz diyerek, başarılardan keyif aldığımızı belirttim.
Bizden sonra gelen jenerasyondan Zeynep Tosun ve Gamze Saraçoğlu ise kendi tarzlarında iddialı ve çok değerli bulduğum isimler…
Hepimiz çok başka tarzlarda tasarımcılarız. Başka dokularda hazırladığımız koleksiyonlar başka başka kişilere hitap ediyor… En güzeli, özeli ve başarıyı getiren de bu bence.
Peki, yurt dışından etkilendiğiniz tasarımcılar var mı?
Tabi ki yurt dışından birçok tasarımcıyı, atılımlarını ve koleksiyonlarını takip ediyoruz. İlham aldıklarımız var. Hollanda’dayken yanlarında çalıştığım ve stajımı yaptığım iki önemli isim vardı. Biri Hollandalı, biri Türk olan Oscar ve Süleyman. Onlar bana çok değerli şeyler öğretmiş isimlerdir.
Bugüne dek tasarladığı öne çıkan koleksiyonları :
“Kalıpsızlığın Saydamlığı”
“Zaman”
“Makaralardan Kopardığımız Masallar”
“Şaman Kadınları”
“Attarti Ana”
Sizi keyifle izlediğimiz Fashion Week’ten biraz bahsetmek istiyorum. Neden öyle bir kreasyonla çıkmak istediniz?
Ben sezonun genel trendleri değil, kendi koleksiyonlarıma yönelik seçimlerde bulunuyorum ve daha çok hikaye anlatmayı seviyorum. Zaten beni ben yapan şeyin de, bu hikayeler ve çok sevdiğim konsept tasarımcılığı olduğunu düşünüyorum. Bu yüzden bir defileyi hazırlarken, sunumun koreografisinden müziğine, davetiyesine kadar her şeyi, iyi bir konsept halinde oluşturmaya çalışıyorum. Kendimi ancak böyle tamam hissediyorum. Bu sene de Fashion Week konseptimizde yeni bir hikaye oluşturduk ve bir kadını anlattık. Genelde geçmişten kadınların hikayeleri benim için daha özel ve kadını anlatmayı seviyorum. Zaten bu defilede de eskiden okuduğum bir hikayedeki kadından esinlendim. Bu bir kabile kadını ve gücünü çıplaklığından, saçındaki örgüsünden, güzelliğinden alıyor. Bir yandan da, yitirdiği kabilesi ve toprakları için savaşçı ruhuyla ağıt tutuyor. İçindeki savaşçı ruhu hiç kaybetmeyen kadını anlatmayı seviyorum. Ben bir kadını çok güzel göstermeyi değil; kadındaki farklılıkları ön plana çıkarmayı seviyorum. O yüzden de koleksiyonlarım biraz daha farklı çıkıyor. Tasarımlarım deri ağırlıklı olması zaten herkese daha çekici geliyor. Deriden bir gece elbisesi ve defilenin sonunda deriden bir gelinlikle kapanış yaptık mesela… Bu oldukça dikkat çekti.
“Konsept tasarımcılığını çok seviyorum..”
Ara renkler çalışıyorsunuz. En çok hangi renkleri kullanmayı seviyorsunuz?
Ben aslında çok renkli bir tasarımcı değilim, canlı renkleri pek kullanmıyorum. Benim olmazsa olmazım beyazım, ekrum, siyahımdır. Genelde siyah, beyaz, gri, lacivert, kahve, bej ve toprak tonları kullanıyorum ama tabi yaz geldiğinde bu durum biraz değişiyor. Narçiçeği ve yeşiller de kullanıyorum sık sık.
“Deri olmayan bir ürünüm yok!..”
Peki, Simay Bülbül deyince en çok hangi malzeme öne çıkıyor?
Simay Bülbül deyince akla ilk gelen en önemli kelime “deri”. Deri olmayan bir ürünüm yok! Bir t-shirt dahi olsa yakasında ya da işlemesinde mutlaka deri vardır. Onun dışında tekstille birleştiğinde, ipekten tutun trikoya kadar, şifon ve her türlü kumaşla koleksiyonumuzu tamamlıyoruz. Daha günlük kıyafete inen, daha giyilebilir bir deri koleksiyonum var. Zaten insanların dikkatini çeken de ipek bir kumaşla birleşen deriler, kemeri deri olan keten bir pantolon gibi parçalar oluyor. Sizin üzerinizdeki ipek-deri karışımı tasarımım gibi…
Aksesuarlarla aranız nasıl? Önümüzdeki yıllarda Simay Bülbül takılarını görebilecek miyiz piyasada?
Evet, planımda var. Her defilemde kıyafete hazırlık yaptığımız kadar takılarına da hazırlanırız. Styling benim için çok önemlidir. Bir kıyafeti tamamlayıcı unsurlar; ayakkabısı, takısı, çorabıdır. O yüzden her koleksiyona özel, biraz show amaçlı birazda kıyafeti tamamlayan takı tasarlıyoruz. Bu defilemdeki kabile kadını zaten takıyı çok seviyor. Benim koleksiyonlarımda en çok konuşulan konulardan biri de takı-aksesuarlardır. Ne zaman satışa sunacağımızı çok soruyorlar, biz de çoraptan ayakkabıya, takıya, çantaya da girerek bir koleksiyon hazırlıyoruz.
“Vintage da seviyorum ama her yerde satılabilen kıyafetleri giymem!..”
Şu anda her zamanki gibi çok şıksınız. Gece çıkarken veya bir davette ve günlük hayatta giyinmek için Simay Bülbül neyi tercih ediyor?
Günlük kıyafetimde biraz daha rahat ve sportif giyinmeyi seviyorum. Çünkü gerçekten çok yoğun tempoda bir işimiz var. Bir kadının feminenliğini ve her zaman şık olması gerektiğini de unutmamamız gerekiyor. Ama bir davete gittiğim zaman yine kendi koleksiyonumdan ya da tasarımcı arkadaşlarımdan almış olduğum kıyafetlerden seçimler yaparak giyinmeyi seviyorum. Bazen birbirimize hediyelerimiz de oluyor. Yaşam tarzımda eskiyi seviyorum çünkü yaşanmışlıkları seviyorum. Bu nedenle eski kıyafetleri de çok seviyorum. İkinci eli, vintage dediğimiz kavramı da seviyorum. Sevmediğim şey, her yerde olan ve her yerde satılabildiğini bildiğim kıyafetler… Bunları tercih etmiyorum.
Dekolte seviyor musunuz?
Severim ama ben her şeyin bir dozajı olduğuna inanırım. En çok, sırt dekoltesini severim. Göğüs dekoltesine göre daha çok tercih ederim. Yere kadar uzun, kapalı bir elbise ama bele kadar açık bir dekolte giyerim. Çok mini elbisedense, uzun ama derin yırtmaçlı bir elbiseyi daha çok severim. Günlük kıyafetimde dozunda ve şık dekolteyi seviyorum. Doğal makyajı ve abartısız takıları tercih ederim ama koyu renk ruj çok severim. En çok kırmızı ruj sürerim.
“11 yıldır saçlarımı kesmiyorum, taramıyorum ve kuaföre hiç gitmiyorum…”
Saçlarınız benim hayatımda gördüğüm en ilginç ve en uzun saç.. Boya olmadığını zaten görüyorum. Bu saçlar nasıl bu hale geldiler?
Saçlarıma hiçbir müdahale yapmıyorum. Boya yok ve kendi kendine kıvrılıyorlar çünkü taramıyorum ve kesmiyorum hiç! On bir senedir hiç kuaföre gitmedim! Benim saçlarım doğal rasta! Kendi kendine bu hale geldi… Bu saç hiç taranmıyor! Bir sene boyunca hiç taranmayan saçların kıvırcığı kendi içinde keçeleşmeye başlıyor… Saçlarımı sadece yeşil sabunla yıkıyorum.. İsterseniz saçlarınıza kuaförde bir günde rasta yaptırabilirsiniz ama benim rastam doğal! Kendi halinde kullanıyorum, beş dakikada topuz yapabiliyorum. Kendim saçlarıma değişik tarzlar veriyorum. Tam on bir senedir saçlarım hiç makas, tarak, kuaför görmedi!
“Şamanlarla tanışıklığım vardır…”
Biraz da özel hayatınızdan konuşalım istiyorum. Simay Bülbül yalnız mıdır yoksa hayatınızda biri var mı? Hayat tarzınız nasıldır?
Tabi ki konuşabiliriz. Hayatımı paylaştığım birisi var, Umut Eker. Çok güzel bir şey ki, aynı sektördeyiz. O da erkek üzerine tasarımlar yapıyor ve çok iyi bir styling değerlendiricisi. Benim bütün defilelerimin çekimlerini ve stylingini kendisi yapıyor. Onunla beraber birçok ünlüyle çalışıyoruz. Klip, album, dergi çekimleri yapıyoruz. O yüzden onunla çok güzel bir ekip oluşturduk.
İngiltere’de yaşadığım süre içersinde, orada tanıştığım Güney Afrikalı ve gezgin diye nitelendirdiğimiz dünyayı gezen insanlarla tanıştım. O zamanlardan beri normal şehir hayatımın dışında ayrıca birde doğada uzun süre kalan, kamplara giden bir hayatım var. Şamanlarla tanışıklığım vardır. Bu tarzdaki hayatı, hint ve doğa felsefesini çok fazla seviyorum.
“ Aşk Tesadüfleri Sever filminde Belçim Bilgin’in kostümünü ben tasarladım..”
“Aşk Tesadüfleri Sever” filmini izlediniz mi? Bu sayıda filmden konuklarımızda var…
Evet, izledim. Aynı zamanda filmdeki Belçim Bilgin’in giydiği önemli bir kostümü ben tasarladım. Filmin sonuna doğru giydiği beyaz bir kostüm var, o benim… Filmin en önemli kostümlerinden biriydi, onu tasarlamış olmak beni çok mutlu etti. Bana teklif gelince ben çok sevindim. Belçim’i de çok severim, çok tatlı bir insandır…
Bir dünya starı olan Brooke Shields’i giydirmişsiniz, bu nasıl oldu?
O aslında tesadüfen gerçekleşen ama bizim için çok gurur verici bir proje oldu. Brooke Shields’in İstanbul’a gelen çok yakın arkadaşlarından biri Galata’da gezerken bizim mağazamızı ziyaret ediyor. O kadar çok beğeniyor ki, Brooke Shields için bizden birçok elbise satın alıyor. Sonra elbiseleri Brooke Shields’e hediye ediyor. Brooke Shields elbiseleri o kadar beğeniyor ki, o dönem içerisindeki bir galaya benim kıyafetlerimle gidiyor. Daha sonrasında bana bir teşekkür mesajı atıyor. Çok gurur duyduk ve kendisine teşekkürlerimizi ilettik. İlerideki çalışmalarında da Brooke Shields’e kıyafet gönderiyor olacağız inşallah… Daha sonra da ona büyük ihtimalle pek çok kıyafet göndereceğiz.
Önemli bir tanıtım olmuş gerçekten… Ben bir de aynı adla “Simay Bülbül MODA” gazetesi çıkardığınızı duydum. Bu, aylık mı acaba?
Yok, aylık değil. Sezonluk çıkartıyoruz. O sezonda benim neler yaptığıma ilişkin çalışmalardan ve sezon içerisinde ve bugüne kadar hangi işlere imza attık onlardan bahsediyoruz… “Sırada neler var” ile ilgili bir görsel ilerleme malzemesi bizim için.
“Tasarım yapmasaydım, sadece yemek yapar dans ederdim..”
Peki, kalan boş zamanlarınızda ne yapıyorsunuz? Modacı Simay’ın dışındaki Simay’ı analatır mısınız?
Takdir etmek sizlere kalır ama yemek yapmayı çok seviyorum… Modacı-tasarımcı olmasaydım yemek yapabileceğim bir iş yapmak isterdim. Bu yüzden hafta sonları en büyük keyfim, enteresan yemekler yapıp, dostlarımızı çağırmak ve ev ortamında bulunmaktır. Bunun dışında iki hobim daha var. Son bir senedir işlerin yoğunluğundan eskisi kadar ilgilenemediğim “dans etme” tutkum var. Ben “modern dansçı”yım. Yıllar önce gruplarla dans ettim. İngiltere’de yaşadığım süre içersinde “ateş dansı”nı öğrendim ve on sene önce Türkiye’de ateş dansını ilk yapanlardan birisiyim. Juggling yapıyorum, çok uzun süre de Cirque du Soleil ile birlikte çalıştım. Bunlar hobilerimdi, mesleğim ağır bastıkça yavaş yavaş bıraktım. Arada bir yapıyorum tabii… Önümüzdeki yıllarda tekrar bunlara zaman ayırıp, vücudumu ve benliğimi hatırlayacak şeyler yapacağım.
Bundan sonraki sizi ilk görebileceğimiz projeniz nedir?
Ben de bundan bahsetmek isterim ki, İstanbul Fashion Week kapsamının önemli çıktılarından biriydi. Biz tasarımcılar Türkiye’deki güzel işlere imza atabilmek adına, sektörle aynı çatı altında işbirlikleri yapabiliyor olmamız lazım. Destek alıyor olmalıyız. Bu sene ilk kez özel bir projeye başlandı. Aynı zamanda İstanbul Fashion Week’te de ana sponsorum trendyol.com oldu. Trendyol.com internetten alışverişin önde gelen isimlerinden birisi. Trendyol.com sayaesinde koleksiyonum hemen ilk gün bitti! Bu çok önemli birşey. Şimdi de onlarla beraber özel bir marka projesine başladık. Önümüzde lansmanı yapılacak en önemli proje bu.
Son olarak MAG Dergi okuyucularına ne söylemek istersiniz? Twitter ve Facebook‘ta var mısınız?
MAG takip ettiğim bir dergi, okuyucularıyla ve seninle her projemde buluşmak isterim. Beni www.sim-ay.com’dan ve blogum www.sim-ay.com/blog/’dan takip edebilirler.. “simay bulbul” olarak Twitter’da varım. Facebook hesabım da var biliyorsun ama kendi oluşturduğum bir hayran sayfası değil. Sizinle her zaman görüşmek isterim ben de…