Caz Masalının Kahramanları
İkincisi düzenlenen Kapadokya Caz Günleri, Türkiye’nin en başarılı caz müzisyenlerini bir araya toplayarak bölgenin havasını değiştirdi, sokaklarını şenlendirdi, insanlarına caz bulaştırdı. Virüsü kapanlardan biri de bendim…
Kapadokya’ya caz çok yakışıyor, herkesin ortak kanaati bu. Ülkemizde “şehirli müziği” olarak bilinen cazın, o büyülü coğrafyada çok daha farklı tınladığı, insan ruhuna derinlemesine tesir ettiği yadsınamaz. 1500 yıl önce kesişlerin ve rahiplerin barındığı, muhteşem akustiği ve dev kubbeleri ile konuklarını büyüleyen Bezirhane’de Ayşe Gencer ve İmer Demirer Quartet’i dinlemenin ya da peri bacaları arasına saklanmış Anatolian Houses’ın mistik atmosferinde Alp Ersönmez’in bas gitarına kulak vermenin hazzı tarif edilemez.
30 Kasım- 4 Aralık 2011 tarihleri arasında ikincisi düzenlenen Kapadokya Caz Günleri’nde bu hazzı doyasıya yaşadık. Tıpkı bir masala kulak veriyormuş gibi, her gece caz melodileri eşliğinde yumduk gözlerimizi. Gündüz kış güneşiyle, gece müzik ve dansla ısındık. Bölgenin dört bir yanına, genci yaşlısıyla tüm insanlarına caz bulaştırdık. Kozmik Müzik’in düzenlediği etkinlik bu yıl çok daha geniş bir seyirci kitlesine ulaşmayı başardı. Bu gidişle sadece Kapadokya’nın değil, ülkenin en heyecan verici müzik olaylarından biri haline gelmesi kaçınılmaz.
Beş günlük caz masalında çok sayıda müzisyenle tanışma fırsatım da oldu. İzninizle bazılarını takdim etmek isterim.
Meltem Ege
Müzik eğitimini Amerika’da tamamlamış bir caz şarkıcısı. Kelimenin tam anlamıyla bir Ankara aşığı. Bir yaptığı müziğe laf söyletmiyor bir de Ankara’ya. İstanbul’dan çok davet almış ama elinin tersiyle geri çevirmiş. Ankara’da her perşembe Ruhi Bey Meyhanesi’nde, her cumartesi ise Cafemiz’de ekibiyle birlikte sahne alıyor.
Kapadokya Caz Günleri kapsamında Ozan Musluoğlu Quartet’e vokalde eşlik eden Ege, şarkı söylemeye başladığı anda tüm salonu hakimiyeti altına alabilecek kadar etkileyici bir sese sahip. Vokal tekniğini ustalıkla kullandığı baladlarda kimsenin çıtı çıkmıyor. Başarılı şarkıcı, sadece müzik dinlemeye gelmiş bir kitle yakalamanın ne kadar kıymetli olduğunun farkında. Elinde içkisiyle zaman öldürmeye çalışan insanlara şarkı söylemekten hiç hoşlanmıyor.
Ozan Musluoğlu
16 yaşında basgitar çalmaya başlayan Musluoğlu’nun bugüne kadar yayınlanmış iki albümü var. Sanatçının Mayıs ayında çıkan “40th Day” isimli albümü, müzik yazarlarının hazırladığı “2011’in en iyi 10 albümü” seçkisinde yer aldı. Genç müzisyenin babaannesinin hastalığı esnasında umutsuzluğa kapılıp yazdığı “Requiem for K.C.” adlı şarkıyı mutlaka dinleyiniz. Hissiyat açısından en sıkı aşk baladlarına taş çıkartır! Hanedan’da verdikleri konserde en çok alkış alan eserlerden biri de buydu nitekim.
Ozan Musluoğlu hakkında ilginç bir detay daha verelim. 2003-2007 yılları arasında Athena grubu ile çalışmış, hatta grupla birlikte Eurovision şarkı yarışmasında da sahne almış. Ağırbaşlı duruşuyla tanınan Musluoğlu’nun zamanında ska ve punk rock yaptığına inanmak güç!
Alp Ersönmez
İsim birçoğunuza daha tanıdık gelebilir çünkü Alp Ersönmez, Tarkan ve Nil Karaibrahimgil’in bas gitaristi; ayrıca Kangroove, Quartet Muartet ve İstanbul Sessions gibi grupların da üyesi. Kısacası pek çok yerde karşımıza çıkan, başını kaşıyacak vakti olmayan müzisyenlerden. “Yazısız” isimli solo albüm projesiyle Kapadokya Caz Günleri’ne katılan Ersönmez’in İlhan Erşahin ile birlikte kurdukları İstanbul Sessions grubunun yeni albümünden çaldığı parçalar seyirciden büyük ilgi gördü. Başarılı müzisyen etkinliğin son gününe kadar Kapadokya’dan ayrılmadı, tüm konserlere katıldı. Konser sonrası verilen partilerde ise danslarıyla dikkatleri üzerine topladı.
Eğlenmeyi seven 123 kişi aranıyor
İstanbul’da Eelence, Piyasa ve Olimpia gibi mekanların başlattığı 90’lar ağırlıklı Türkçe pop müzik furyasının Ankara’ya sıçraması kaçınılmazdı. Nitekim beklenen de oldu. Şehirde önce Türkçe pop konseptli partiler düzenlendi, çok geçmeden sadece Türkçe pop müzik çalan mekanlar açıldı.
İçlerinde yıldızı en çok parlayan, İran Caddesi’nin gözde gece kulübü Hoks’un alt katında açılan 123. Mekana neden bu ismin verildiğini merak edenleri aydınlatalım. 123’ün giriş kapısında içeri alınan müşteri sayısını hesaplayan bir numeratör bulunuyor. Gece boyunca içeriye yalnızca 123 kişi kabul ediliyor. 124. müşteriyi üzülerek geri çeviriyorlar. Kimin yakını ya da nerenin patronu olursanız olun bu kural değişmiyor. İçeri girebilmek için şanslı 123 kişiden biri olmanız şart!
123’ün iç mekan tasarımı İstanbul’un meşhur kulüplerinden Piyasa’yı anımsatıyor. Orta alana konumlandırılan uzun masa ve dekorasyondaki ayrıntılarda bu benzerliği gözlemlemek mümkün. Çalınan şarkılar da aynı olunca, Piyasa’nın Ankara şubesindeymiş gibi hissedebilirsiniz.
Mekanın müziği YOU’daki başarılı performanslarından tanıdığımız DJ Can Karabulut’a emanet. Karabulut, DJ’likteki iddiasını Türkçe müzikte de sürdürüyor. Türkçe popun güncel hitlerini doksanlı yıllarda iz bırakan şarkılarla harmanlıyor; aralara Bülent Ersoy vb. sürpriz isimleri sıkıştırarak geceyi renklendiriyor. Ancak 90’lar Türkçe pop dinleyicisini tatmin etmek kolay değil. Bu nedenle herkesin bildiği, hep bir ağızdan eşlik edilen şarkılar çalmakla yetinmeyip arşivleri karıştırmasını, “vay be” dedirtecek keşifler yapmasını tavsiye ederim.
123, müziği ve ambiyansıyla eğlence garantili bir mekan. Son zamanlarda “Ankara’da eğlenmek için nereye gitmeli” sorusuna vereceğim ilk cevap. Bir ev partisi ortamında, aynı masanın etrafında toplanmış onlarca insanla birlikte dans etme fikri kesinlikle heyecan verici!
Usta DJ’in Jennifer Lopez sürprizi
Genç kuşak DJ’lerin saygıda kusur etmediği usta müzik adamı Suat Ateşdağlı, dünya çapında ses getirecek bir proje için kolları sıvadı. Ateşdağlı, hazırlıklarını sürdürdüğü yeni albümünde birlikte çalışmak için dünyaca ünlü şarkıcı Jennifer Lopez ile görüşüyor. Lopez kabul ederse, başarılı DJ ile yepyeni bir şarkı kaydedecek. Müziği ve düzenlemesini Suat Ateşdağlı’nın yapacağı parçaya, J Lo vokaliyle eşlik edecek.
[nggallery id=880]