2023’e Hikayeler Modanın Çağırdığı!…
1978’den beri yılda iki kez koleksiyon sergilemekte olan Yıldırım Mayruk Moda Laboratuvarı, 1997’den günümüze dek gelenekselleşen tematik sunumların ardından “2023’e Hikayeler” ile Cumhuriyetimizin 100. yılına dek sürmesini hedeflediği yeni formatına MAG Dergi’yi tanık ediyor!
Çağdaş, global ve alımlı Türk kadınının güncelleşen formatını 10.
yıllarında ve 20. bölümde “görünüm”, “renk”, “dokuma”, “süsleme ve bezeme”
tarifleriyle sunuyor…
Yıldırım Mayruk projesinin çılgın ve yakışıklı stratejisti Barbaros
Şansal nam-ı diğer “YAMAK” ile hem karada hem havada uzun, tatlı sohbetler
ettim.
2010’nun en son hikayesini sizlerle birlikte İstanbul ve Ankara defilelerinde
izledim… Ama ben bu defileler için sorularımı taa Paris’te sormaya
başlamıştım Sevgili Barbaros’a… Zekası yüksek, kafası iyi çalışan, hızlı
düşünen, kalbi çiçek bir insan Barbaros Şansal!… O’na her şeyi
sorabilirsiniz… Sanki her şeyi biliyor…
Barbaros Şansal ile Paris’te birlikte alışverişteyiz… Barbaros
Türkiye’deki defilelerin ve siparişlerin kumaş seçimi turunda! Yamak anlatıyor,
ben öğreniyorum!… “Bu dokumaları Türk Kadını için seçiyorum… İlkelerinden
ödün vermeyen Türk Kadınının duruşu için…” diyor.
Şansal, kaşmirden çift-yüzlüye, kreplerden örgülere dek doğal
yünlüler seçiyor önümüzdeki kış için… Her tür göz alıcı ipeklere dokunuyoruz
ve kadife, tül, ipek jorjet, müslin organza tafta, lureks brokar dokumalar
satın alıyoruz Paris’ten… Şansal’ın ve Mayruk’un aklındaki Türk Kadını için…
Şansal; gipür, dantel ve saçakların Cumhuriyet sürecini anlatan en hareketli öğeler
olduğunu söylüyor…
Paris’teki bu güzel iki günden sonra Barbaros Milano’ya geçiyor ve
ben ise İstanbul’a dönüyorum…
İstediğinizde sizin de dokunabileceğiniz, tartışabileceğiniz
Yamak, son defilenin ardından çeşitli konferanslar ve üniversiteler için, siz
bu satırları okurken üç kez daha Başkent Ankara’ya geliyor olacak!…
PODYUMA ODAKLANAN GÖZLER NELER GÖRDÜ?
On
yedi yıldır Yıldırım Mayruk ile birlikte çalışan YAMAK, bu kez defilelerin
kulislerine de çağırıyor bizi… Uğurkan Erez’in sunumuyla hazırlanan ünlü
modeller; Alona, Bilge Kara, Ebru Güzel, Ebru Öztürk, Ebru Ürün, Ece Akmert,
Nur Gümüşdoğrayan, Özge Ulusoy, Sema Şimşek Hakkı, Seda Erten, Sanela Kopreva,
“Lale Devri” dizisinin yıldızı Serenay Sarıkaya ve jübilesini yapan Tuğba Özay
da olmak üzere; son derece disiplinli saçlar, albayrak kırmızısı dudaklar ve
platformlu, parlak kalın topuklu ayakkabılarla podyumda günlük yaşamdan geceye
dek uzanan yeni kreasyonu sundular.
Keskin
ve usta makas darbeleri, esnek bellerdeki kuplar ve pensler, mini eteklerden
şortlara boylar, şaşırtan kotion şapkalar, deri ve ipek saten eldivenler ve
geceleri ise kuyruklarla bezenmiş görünümdeki showda; siyah ve beyaz, ekru, gri,
kahve ve sepia, Karadeniz laciverti, mor, nefti ve fıstık yeşili ile pembe ve
gün batımı korali renkler hakimdi…
Altın,
gümüş ve bronz metal ışıltıları taşlarla yansımaktaydı…
“YAMAK’TAN İNCİLER…”
Yamak
az gelir yeteneklerden… Konuşması nakışlı, dikişli, çengelli.. Hayatta olan
biteni iğneliyor, biçiyor… İşini öyle seviyor ki terminolojisini gündelik
yaşamda benzetmelerle kullanıyor. Bu sebeple onun konuştuklarını yazdıklarını
başka bir dile çevirmek detay ister.
Korkmayın,
anlaşılıyor…
Barbaros Bey, 2010/2023’e Hikayeler kapsamında Kasım ayına üç büyük
defile sığdırdınız. Bunların ikisi çok konuşulmakta… Açılış İstanbul’da
Cumhuriyet Kadınlarını bir araya getirirken çok fazla seçkin ismi de bir araya
getirdiniz. Kapanışı da Ankara’da Swiss Otel’de yaptınız. Sizin defilerinizin
hep bir farkı olmuştur… Türkiye’nin en ünlüleri sizinleydi. 2023’e hikayelerde
başrolde kimler var? Türkiye’de olmasına rağmen podyumda Türk Bayrağı hep
kullanıyorsunuz ve Ankara Defilesi neden 10 Kasım’da oldu?
2023’e hikayeler bu yıl “Onuncu Yılı”nı
doldurdu ve “yirminci bölüm”üne ulaştı. O yüzden “Üç Ayaklı Gösteri” olarak
planlandı. İlki, 6 Kasım 2010 tarihinde İstanbul Pera Palas Oteli’nde yapıldı.
Lale Belkıs’dan Suna Selen’e, Başak Gürsoy’dan Merih Akalın’a, Fatoş Hataylı’dan Füsun Öztaş’a kadar
Cumhuriyet Kadınlarını da barındırarak son yılın koleksiyonlarıyla başladı.
Daha sonra yurdumuzun en ünlü mankenleriyle YILDIRIM MAYRUK MODA LABORATUVARI’nda 8 Kasım 2010 günü yine ATATÜRK
HAFTASI’nda “2010- 2011 Kış Koleksiyonu”nu sınırlı sayıda davetliye ulaştırarak
devam etti. Ve “GALA”sını ise ANAÇEV ve İNÖNÜ VAKIFLARI’na da destek sağlayarak
10 Kasım günü Ankara Swiss Hotel’de seçkin davetlilere sundu. Türk bayrağımız
Atatürk Haftası’ndan başka daimi Cumhuriyetimizle ilgili elbette…
BİZ KADIN TERZİSİ’YİZ!
Sizin ve Yıldırım Bey’in çocuk ve hayvanlara olan sevginizi tüm
sevenleriniz ve yakınlarınız dile getiriyor. Bu defilelerde de elde edilen
gelirden Anaçev Vakfı aracılığı ile sayısız öğrenciye burs sağladığınızı biliyoruz.
Bununla da kalmayıp üniversitelerde moda ve ilgili bölüm öğretmen ve
öğrencilerine ücretsiz kontenjan sağlayıp “Yıldırım
Mayruk Defileleri”ni seyretme imkanı tanıyorsunuz. Halbuki çoğu öğrenci “Moda Haftası”günleri ve etkinliklerine
bile ücretsiz giremiyor… Diğer meslektaşlarınız defilelerde ünlü isimler
ağarlarken siz neden yanısıra öğrencileri tercih ediyorsunuz?
Öğrenciler ve hastalar bu ülkenin en
çaresiz unsurları haline geldi. Alışveriş merkezlerindeki taksitle satılan “hazır
giyim” ürünleri dışında ARGE ve URGE’ye ulaşamıyorlar! Oysa YILDIRIM MAYRUK
KOLEKSİYONLARI’nda dünyanın en yeni ve en kaliteli malzemeleri ve usta makas
darbeleri ve dikiş teknikleri mevcut! Gençlerin bunu görebilmeleri için her
koleksiyonda konuyla ilgili eğitim gören yüzlerce genci konuk ederek YÖK’ün ve
MEB’in yetersiz kaldığı bu faaliyetlere ciddi destek vermiş oluyoruz. Diğerleri
zaten modacı! Bizi ilgilendirmiyor… Biz
KADIN TERZİSİ’yiz!
“FELSEFE TERZİHANESİ”
Türkiye’deki tüm üniversitelerden konferans, sempozyum, work-shop’lar
için davet alıyorsunuz çok yoğun tempoda çalışmanıza rağmen mutlaka vakit
yaratıp birikimlerizi ve datalarınızı koşulsuz paylaşarak Türkiye’nin bir ucu
olsa kendi imkanlarınızla katılıyorsunuz ve şimdi de Ankara’da Başkent Üniversitesi Moda Tasarımı Bölümü’nde “Moda
Laboratuvarı Bölümü”nü kurup burda da eğitim vereceğinizi öğrendik. Peki
diğer Moda Enstitüleri’nden farkı ne olacak?
Bu bir “Felsefe
Terzihanesi” olacak! Arşivlerimizi ve kütüphanemizi de barındıracak.
Sınırlı sayıda öğrenci ön koşulsuz olarak özel bir sınavla kabul edilecek. Ve
bu ekibin %25’i burslu olacak. Üç aylık bloklar halinde çalışacak gruplar
sertifikalarını aldıktan sonra da yıllarca bilgi havuzunda hem katkı sağlayacak
ve hem de gelir bulacaklar.
YEMEKTEYİZ YOLUYLA SESLENİŞ!
Şimdiye kadar sizi jüri üyesi olarak bir yarışmada ya da
bir reklam filminde görmedik gelen tüm teklifleri reddettiniz. Fakat Show Tv’de
yayınlanan “Yemekteyiz” adlı yarışma
programına ünlülerle katıldınız. Bu kuralı yıkan şey neydi?
Biliyorsunuz ülkemizde Türk Ceza Kanunu,
hayvanları ‘eşya ve mal’ olarak tanımlıyor. O yüzden ‘5199 no’lu Kabahatler
Kanunu’nda hayvanlara şiddet ve tecavüz uygulayanlar elini kolunu sallayarak,
ufak bir idari para cezasıyla aramıza dönüyorlar. 2010 Ağustos ve Eylül ayları
boyunca TUNA ARMAN önderliğinde ülke genelinde topladığımız “iki yüz elli bin imza”yı ‘Kanunlar
Daire Başkanlığı’na zaten teslim etmiştik. Ben “Yemekteyiz” adlı programda
popüler kültürden faydalanarak, ülkenin bu kamburunu tüm Türkiye’ye duyurmayı
hedefledim. Ve sanırım başardım! Reklam; özürlü ve bozuk malın teşhiri demektir
bence. O yüzden “sunum ve tanıtıma evet
ama reklama hayır!” derim.
Jüri üyesi meselesine gelince; akıllı
insanlar oturup vakitlerini ahmakları ve yeteneksizleri seyrederek ve yererek
harcamamalıdır, diye düşünüyorum.
“100@100”
Düzenli olarak hurriyet.aile.com’da yazmaya başladınız. Tüm sosyal paylaşım
sitelerinde en çok okunan yazarlar arasındasınız konu başlıklarınız el yakan
cinsten… Yakında da yeni kitabınız “100@100”
çıkacak piyasaya. Kitabınızın ismi oldukça ilginç bir önceki kitabınızın
sloganı “Düşündüğün dilde seviş-düşmanının
dilinde savaş” idi. Bu kitabınızın akılda kalacak olan sloganı nedir?
Birinci kitap, “Üçüncü Sınıf Hamur Kağıda
Matbaa Mürekkebi Hayatlar” adını taşıyordu. Musa Doları Yeşili mürekkeple
basılmıştı. Ve elinizi sayfalar sürünce Washington Portakalı kokuyordu. Bu kez
patlıcan moru mürekkep kullanılacak ve kavun kokacak! Artık neresi koklanıp
okunur bilemem… Bu kez “İkinci Sınıf
Aynı Sizler” adlı kurgu anlatacaklarını gerekli yerlere ücretsiz olarak
ulaştırmayı planlıyor.
ÇAĞDAŞ TÜRK KADINI MAYRUK GİYİNİR!
Barbaros Bey sizin kalıplarınızda
Türkiye’de iyi giyinen kadınlar
kimlerdir? Size herkes mutlaka nasıl giyinmesi gerektiğini danışıyordur… Bizim
size sorumuz şu; “ sizce kadınlar nasıl
giyinmemeli”?
Pardesu ve eşarpla moda olmaz! Polyester
çöplüğüne dönen ülke artık moda trenini kaçırmakta… İsim olarak ne Türk ne de
dünya kadını beni ilgilendirmiyor. Tek ilgilendiğim Atatürk’ün yolunda giden,
çağdaş, küresel ve alımlı Türk Kadını olan ve bizi tercih eden hanımefendiler.
Adı Türkçe olmayan birşey ile Türk Modası olur mu?!
“YILDIRIM MAYRUK RETRO SERGİ”
2010 kapanışını Ankara’da
AnkaMall Alışveriş Merkezi’nde bir ay sürecek olan “Yıldırım Mayruk Retro Sergisi”yle yapıyorsunuz. 2011 “Yıldırım
Mayruk ve Terzi Yamağının Atölyesi”nden çıkıcak birkaç projeyi bizimle paylaşır
mısınız?
2011’de 21. yüzyıla hitap edilen yeni
projeler elbette var. Anadolu’yu da kapsayan retrospektif sergiler, “2023’e
Hikayeler”in 10. yıl kitabı, üzerinde
çalıştığımız yeni bir televizyon programı, eğitim kapsamında konferans,
çalıştay, sempozyum, ve work shoplar ve de araştırmaya, öğrenmeye, kaydetmeye
ve sunmaya devam edecek her tür buluş ve yatırımlar…
Setenay Naz Demirezen ile ilişkiniz olduğu ve de aldatıyorsanız
kuyruğunuzun çıkacağı söyleniyor… Setenay Hanımı ne kadar çok seviyorsunuz?
(gülüşmeler..) Ve son olarak Mag Dergi okurları için ne söylemek istersiniz?
Biz çocukken kurtların kuyruğu var
denilirdi. Setenay’ı falan aldattığım yok… Düğünümüze de bekleriz Mag
Dergi’yi!.. Okurlarına da güzel editörüne de senin arcılığınla sevgilerimizi
iletiyoruz…
Peki, beni seviyor musunuz?
Her zaman. Biliyorsun zaten…
PETEK ESKİOĞLU
MAG OCAK 2011