Evlilik Zayıflık Değildir
Evlilikle ilgili en büyük ön yargılardan ve yanlış inanışlardan biri evliliğin zayıflık olduğuna inanmaktır.
Evlenmek demek, kişisel özelliklerinizden vazgeçmeniz ve boyunduruk altına girmeniz demek değildir. Dolayısıyla herkes kendi evliliğini yaratır ve yönetir. Bireysel yalnızlıkların giderilmesi, manevi dayanak sahibi olmak, aşkı aynı çatı altında sürdürmek, paylaşımları düzenli hale getirmek, sağlıklı cinsellik ve elbette neslin sürmesi için evlilik önemli. Ancak insan sürprizlerle dolu ve maalesef bu sürprizlerin bir kısmı tatsız. Dolayısıyla evliliklerde şans faktörü inkâr edilemez. Bu noktada biz kadınlar ve erkekler üzerimize düşeni yapmalı, sahici ilişkiler kurmalı, fedakarlığa açık olmalı ve sorumluluk almalıyız. Yaşanacak olanlar hiçbirimizin bilgisi dahilinde değil, ancak bu bizi korkutmamalı. Aşk, her şeye değer. Evlilik, elini taşın altına sokmakla eş değer.
Evlenmeden önce hayatımızdaki şu 3 maddenin yanına bir tik atmalıyız; bunlar bizim evlilik yaşamına hazır olduğumuzun işaretlerindendir:
- Fiziksel ve sosyal olarak yeterli birikim, deneyim ve olgunluğa sahip olmak.
- Ekonomik özgürlük ya da ekonomik planlama yetisi kazanmış olmak, henüz değilse bile buna meyilli olmak.
- Kriz yönetimi anlayışına sahip olmak ve uzun vadeli saygı-sevgi ilişkisine inanmak.
Bana kalırsa bunları anlıyor, uygulamanın önemine inanıyor ve kendimizi bunlara uygun buluyorsak evlilik için adım atmaya hazırız demektir.
Evlilikle ilgili her dönem tartışılan, sıcaklığını hiç kaybetmeyen konular vardır.
Bunlardan biri; evliliğin modern yaşama aykırı olduğu. Buna katiyen katılmıyorum. Evlilik de bekarlık da medeniyet göstergesi değildir. Hayatın doğal akışı içinde deneyimlerimiz, şansımız, tercihlerimiz ve değer yargılarımız bizi bunlardan birinde karar kılmaya iter ve bu kararlar zamanla değişebilir.
Evlilik bazılarının savunduğu gibi bir belediye onayı da değildir. Evet evlenmeden de birbirinizin hayat arkadaşı olabilirsiniz, ancak evliliğin psikolojik etkileri de yadsınamaz. Yani birlikte yaşamakla evlenmek arasında da kişiler üzerinde gözlenebilen farklar vardır. Bu farklar elbette toplumdan topluma da değişiyor. Örnek vermem gerekirse; yabancı filmlerde görüyoruz ki bir ilişkinin ciddiye binmesini “bana taşın” cümlesiyle ifade ediyorlar. Bizde ise bu, aileleri tanıştırmayla sembolize edilebilir. Ya da uzun bir ilişki sonrası erkeğin ya da kadının “evlilik gündemimde yok” demesi düşündürücü ve kırıcıyken başka toplumlarda bir şey ifade etmeyebilir. Dolayısıyla evlilik kurumunu kendi toplumumuza göre değerlendirmemiz en sağlıklısı. Öyle ya; başka ülkelerde çiftin nerede, hangi eşyalar üzerinde oturacağı, tüylü terlikli çeyiz alışverişi buradaki kadar önemli değil. Dolayısıyla evet bizim ülkemizde evlilik başka bir şey.
Evlilik bekarlıktan farklı mı? Burada evet. Ama bu demek değil ki evlenelim, kendimizi unutalım, eşyanın kaygısına hapsolalım, bireysel zamanımızdan feragat edelim ve eşimizi kendimizden çok düşünelim. Alışkanlıklarımızı bırakmak zorunda değiliz mesela, hobilerimizden vazgeçmek zorunda da değiliz. İyi ve sağlıklı bir evlilik için doğru planlama kâfi. Birbirimize zaman ayırmayı ve paylaşımları artırmayı önemsemek varsa içimizde ve kendimizi unutmuyorsak, evlilik de birey kalmak da bir arada son derece kolaylaşır bizim için.
Sosyal yaşantısında sorun olmayan, ekonomik planlaması müsait, ilişki yürütme ve geliştirme kabiliyeti olan, ruhsal açıdan zengin, anne, baba olarak hayal edilmesi keyifli kişilerin evlilik için biçilmiş kaftan olmasının yanı sıra, evliliğe çok uzak olanlar da var. Peki kim bunlar?
- Bireysel yetkinliklerine güven duyulmayan, anne – babaları tarafından aşırı sahiplenilmiş, anne babalarını başkasına yer bırakmayacak kadar aşırı sahiplenmiş kişiler duygusal baskı hisseder ve hayatlarında evliliğe yer açamazlar.
- Maddi kazançları, manevi kazançlar yanında çok daha önemli bulanlar ve empati yeteneğinden yoksun olanlar da değer verme olgusuna dair sorunlar yaşar ve evliliğe adapte olamazlar.
- Hayatını tek başına planlama ve sürdürme yetisi kazanamamış ve daima bir yardımcıya ihtiyaç duymuş olanlar, dış görünümleri konusunda takıntılı olanlar, flörtleri evlilik ve aynı evde yaşama zeminine taşımak istemezler.
- Takıntı derecesinde titiz, didikleyici ve seçici olanlar, karşılarındakini beğenme konusunda büyük zorluk yaşarlar. Kendi beklentilerini yükselterek yaşar giderler ve kusur bulma işinde gün geçtikçe uzmanlaşırlar.
- Ekonomik şartlarını iyileştirmede başarısız olanlar ve ümitsiz kalanlar isteseler de kendilerini evliliğe hazır hissedemezler.
- Paylaşma isteği zayıf olanlar, sorumluluk almayı ve planlı olmayı sevmeyenler evlenmeseler daha iyi ederler ki genelde bekar kalmayı seçerler.
- Kendine sürekli hedefler belirleyenler ve evliliği o hedeflerin sonrasında gerçekleşecek bir mantıksal eylem olarak değerlendirenler, ya karar verdiklerinde doğru insanı bulmakta zorlanırlar ya da o hedefler daima artar ve evlilik vakti gelmez.
- Güvensizler, kararsızlar, evhamlılar ve şüpheciler zor evlenirler.
- Gayrı meşru yaşam sürenler ve yasalardan kaçanlar evlenme konusunda engellerle karşı karşıyadırlar.
Üstünlük kurma tutkusu olan ve aşağılık kompleksinden sıyrılamayanların evlenmesi mucizeye benzer.
- Korku ve baskı altında büyümüş, sevgisiz bireyler evlilik fikrini bırakın, yoluna bile uzaktırlar.
- Özgürlüğüne aşırı düşkün olanlar, evliliği kelepçe sayanlar tercihlerini yalnızlıktan yana kullanırlar.
- Geçmişinde kötü evlilik hikayeleri dinlemiş, yaşamış, aile içi şiddete maruz kalmış kişiler evliliğe inanmazlar.
- Kazancını paylaşmak istemeyenler ve bireysel yaşamı daha faydalı bulanlar, eş edinmek istemezler.
- Çocukları sevmeyen ve çocuk sahibi olmayı düşünmeyenler de evliliğe uzak durup ilişkiyle yetinebilirler.
Özetlemek ve duygularımı katmak gerekirse evlilik, doğru zamanda, doğru insanla yapılırsa yaşam için yeni bir ilham kaynağıdır.