Yeni nesil Afrika
Bir dünya müziği yıldızı olarak şarkılarındaki melodik zarafeti ile eleştirmenlerin yere göğe sığdıramadığı Nijerya asıllı Fransız şarkı yazarı ve şarkıcı Asa, Türkiye’deki ilk konserini vermek üzere 7 Mayıs’ta İş Sanat Sahnesi’ne geliyor.
Şarkılarında caz, soul ve kendi köklerinin melodilerini beraber sunan Asa, hem melankolik hem de mutluluk hissi veren şarkılarıyla sahnelerdeki en enerjik dünya müziği yıldızlarından biri. Son albümü “Bed Of Stone” ile kendi kişisel hikayelerinden de ipuçları hissettiren Asa, yeni neslin en güçlü Afrikalı şarkıcılarından biri olarak anılıyor.
BBC’nin, “Batı’nın ve Afrika’nın müziklerini 21.Yüzyılın Bob Marley’i gibi ustaca harmanlıyor” diyerek övdüğü genç şarkıcı ve şarkı yazarı 7 Mayıs’ta İstanbullu dinleyicilerle buluşacak. İlk albümü yayınlanır yayınlanmaz, Fransızların meşhur müzik ödülü, Prix Constantin-Constantin Ödülü’nü kucaklayan Asa’nın müzik ortaklığını yürüttüğü ünlü prodüktörler arasında Lilly Allen gibi isimlerle çalışan Blair MacKichan de var. Beyonce gibi müzik endüstrisinin dev isimlerinin konserlerinde de sahne alan Asa ile şarkılarını, son albümünü, Paris’i ve nelerden ilham aldığını konuştuk.
*İlk albümünüzün ünlü Constantin Ödülü’nü kucaklamasının üzerinden tam yedi yıl geçmiş; peki bir sanatçı olarak yıllar içinde neler geliştirdiğinizi söyleyebilirsiniz?
Evet, tam olarak yedi yıl oldu. Hem kişisel olarak hem de sanatçı olarak büyüdüm diyebilirim. Kendimi geliştirebildim ve ikinci albümde çok daha olgun şarkılar yazdığımı düşünüyorum ve artık üçüncü albümüm piyasada.
*Birçok eleştirmen müziklerinizdeki zarafeti övüyor ancak kendi müziklerinizi siz nasıl tanımlıyorsunuz?
Müziklerimi tarif etmek hiçbir zaman kolay olmadı. Ruh halimle ilgili şarkılar yazıyorum, seyahatlerimle ilgili ve seyahatlerimde tanıştığım yeni insanlarla ilgili yazıyorum ve bazı tanıştıklarım şarkılarda kendi hikayelerini de bulabilirler. Tek bir müzik türü tüm bunları ve insanlara farklı şekillerde dokunmayı kısıtlayabilir. Müziklerim farklı etkilerden ortaya çıkıyor ve ruhumdan söylüyorum.
*Çarpıcı bir şekilde şarkılarınız melankoli ve düşler üzerine; peki şarkılarınızdaki niyeti siz nasıl açıklarsınız?
Şarkılarımın niyeti, dilini anlamasanız bile duygularla ilişki kurmak… Müzik bunu çok iyi beceriyor. Şarkılarımla çok da vaaz vermeden mutluluktan, aşktan, hayal kırıklılıklarından ve politikadan konuşmak istiyorum.
*Sahnede enerjik bir sanatçı olarak biliniyorsunuz; günlük hayatınızda da aynı şekilde enerjik biri misiniz?
Tüm enerjimi sahneye bırakıyorum, bazen kendimi tanımakta zorlanan biriyim. Sahnede farklı bir dünya oluyor. Günlük hayatımda, ağırkanlı ve oldukça utangaç biriyim.
*Bu arada sahne adınız Asa anadiliniz olan Yoruba dilinde “Şahin” anlamına geliyor; neden şahin ismini seçtiniz?
Asa, küçük bir çocukken hiç de hoşlanmadığım bana takılan bir lakaptı. Çocukken çevik biriydim ve bu yüzden öyle bir lakabım vardı.
*Son albümünüz “Bed Of Stone” şarkılarınızın kişisel hikayelerinizle derinden ilgisi olduğunu hissettiriyor; şarkılarınızda gerçekten de sizin hayatınızla ilgili ipuçları var mı?
Evet! Çok fazla derine iniyorum, kişisel bir yolculuk gibi oluyor ve hepsini yazıyorum. Bed Of Stone albümümde kırılganlıklarımı göstermeye izin verdim. Bir noktada artık şarkı söylemezmişim gibi hissettiğim de oldu; müzik endüstrisi beni deli ediyor. Ama albümümle çok mutluyum.
*Bir sanatçı olarak kariyeriniz Paris’te başladığına göre Paris size bir sanatçı olarak nasıl bir ilham veriyor?
Hiçbir zaman kariyerimin Paris’te başlayacağını düşünmemiştim. Evet, Paris’te dünyaya geldim ama sadece bebeklik dönemimde ordaydım. Paris’in sanatçı özgürlüğü bana hayat veriyor. Kendimi ifade etmek konusunda sınırsız ve korkusuz hissediyorum.
*Paris ‘te en çok neleri seviyorsunuz?
Paris’te çok güçlü enerjik bir kültür ve güçlü bir bireysellik hissedebilmeyi seviyorum. Paris çok stili olan bir şehir ve tarz konusundaki kıskançlığı öyle bir sağlama alıyor ki, aynı tarzda iki kişi bulamazsınız. Koca binalarını, küçük sokaklarını ve kafelerini seviyorum. Paris çok güzel ve ilham verici bir şehir…
*İstanbul’da ilk kez sahneye çıkacaksınız; peki İstanbul hakkında neler biliyorsunuz?
Çok heyecanlıyım. Kafamda birkaç imaj var ancak Türkiye hakkında çok fazla bilgim de yok. Yakın bir arkadaşım geçenlerde İstanbul’dan geldi ve harika fotoğraflarını gördüm, ayrıca haberlerden bildiğim bir Türkiye ve İstanbul var ve sanırım bir ülkeyi tanımanın en iyi yolu değil… Ziyaret edip, İstanbul’u ve insanlarını keşfetmeyi dört gözle bekliyorum.
*İstanbul konserinizde seyircileri sahnede nasıl duygular bekliyor?
Tüm duygular sizi bekliyor. Gülüp dans edeceğiz. Sahnede hepsine cüret ediyor olacağız. Hikayelerimi paylaşabilmek ve bağ kurabilmek için gerçekten çok sabırsızlanıyorum.