Yaratıcı ve Sağlıklı Tarifleri ile Yusuf Adem Uzun
Sağlıklı tarifleriyle hem özel beslenme gereksinimi olan hem beslenmeye önem verenlerin hayatına dokunan Yusuf Adem Uzun, yeni projelerinin de müjdesini vererek merak edilen soruları yanıtlıyor.
Geliştirmiş olduğunuz sağlıklı tariflerle sosyal medyada muhteşem bir kitle sizi takip ediyor. Sağlıklı yaşam, aşçılık gibi bir eğitiminiz var mı? Kendinizi bu konuda nasıl geliştirdiniz?
Mutfakla ilk ilişkim beş yaşımda başladı. Annemin sabah kahvesi arkadaşı Fatma teyzeye sürpriz yapıp tarçınlı Türk kahvesi hazırlamıştım. Buz gibi, köpüksüz kahvem berbattı eminim ama “Yusuf’um kahve yapmış, ne kadar lezzetlidir kim bilir; hem zehir olsa içmez miyiz!” deyip annem de Fatma teyze de bir yudumda bitirmişti o kahveyi. Hâlâ o mutluluğumu anımsayabiliyorum. O gün bugündür kendimi en iyi hissettiğim yerlerden birisidir mutfak. Diğer yandan, başlangıçta sağlıklı tarifler üzerine eğitim alma şansım olmadı. Bu alanda okumalar yaptım, çok araştırdım, globalde olup bitenleri sürekli takip ettim. Yüzlerce tarif denedim, yanıldım, başardım, usanmadan kendimi geliştirmeye devam ettim. Yıllar içerisinde bilgim, becerimle buluştu; sağlıklı tarifler üzerine oldukça deneyim kazandım. Aynı zamanda kendimi eksik hissettiğim alanlarda, özellikle glütensiz ve vegan tarifler için, profesyonel okullardan eğitimler aldım.
Sağlıklı yemeğin lezzetsiz olduğuna dair genel bir algı var. Bu konuda ne düşünüyorsunuz? Tariflerinize lezzet dokunuşlarını nasıl yapıyorsunuz?
Bir de benim tariflerimi mi deneseniz? Şaka bir yana, biliyor musunuz, bu algı bende de vardı. Bir şey hem sağlıklı, hem de lezzetli nasıl olabilir diyordum. Yıllar içinde margarine, rafine şeker ve şuruplara, işlenmiş unlara, rafine yağlara, yapay katkı maddelerine ve renklendiricilere o kadar alıştırıldık ki, damak tadımızın bu tür maddeleri içeren gıdaların dışındaki şeyleri kabul etmemesi olağan geliyordu bana. Bu algıyı önce kendimde değiştirmeye başladım, çünkü buna önce ben inanmalıydım. Geliştirdiğim tariflerde yanıldığım çok oldu. Hiç yiyemediğim, başkasının tadına bakmasından utandığım, çöpe dökmek zorunda kaldığım çok tarifim oldu. Zamanla üstesinden geldim. Sihirli olan şey uyumdu. Sağlıklı gıdaların birbiriyle uyum içinde dans etmesini başardığımı düşünüyorum.
Tariflerinizi oluştururken ilham aldığınız şefler ya da kültürler var mı?
Biz Terekeme’yiz. Yüzyıllar önce Kafkasya’dan Anadolu’ya göç etmişiz. Çeşitli tahıllar, süt ve et ürünleri, yabani otlar başta olmak üzere yemeğe çok fazla ilgimiz var. Aynı zamanda zengin ve lezzetli bir mutfağa sahibiz. Kültürel olarak bu kadar zenginliğin ve birikimin yanı sıra iyi ve lezzetli yemek yapmayı doğrudan annemden öğrendiğimi söyleyebilirim. Çocukken o mantıyı açar, ben kapatırdım. Ayran aşı kesilmesin diye dakikalarca ben karıştırırdım. Çirişi annem ayıklar, ben kavururdum. Yani benim yemek konusundaki en büyük ilham kaynağım ve öğretmenim annem Suna Hanım’dır. Bugün ise internetin ve sosyal medyanın katkısıyla dünyanın birçok yerinden şefleri takip etme olanağımız var. İçlerinden birisini paylaşmak isterim. Yaratıcılığından ilham aldığım Katarina Cermelj’in glütensiz ve vegan tariflerine bayılıyorum.
“Mutfakta Sen Varsın” isimli bir yemek kitabınız var. İçeriğinden kısaca bahseder misiniz?
Gazeteden kupon biriktirerek yemek kitabı almış birisi olarak söylüyorum ki “Mutfakta Sen Varsın”, benim çocukluk hayallerimden birisiydi. Bu hayalimi gerçekleştirme olanağı bulduğum için kendimi gerçekten çok şanslı hissediyorum. Her ne kadar yüzümüz dijitale dönük olsa da, ben kitaptan okuyarak tarif yapmayı çok seviyorum. Bu yüzden tariflerimi fiziksel olarak da bir arada görmeyi çok istedim. Atıştırmalıklar, pratik yemekler, kurabiyeler, kekler, tatlılar, ekmekler, içecekler, soslar olmak üzere farklı kategorilerde tamamı glütensiz, bir kısmı vegan, bir kısmı rafine şekersiz olmak üzere seksen dokuz tarifimi bu kitapta bir araya getirdim. Beni takip eden kişiler de bu süreçte en az kadar benim kadar heyecanlıydı. Kitabım satışa çıktıktan sonra ilk yirmi dört saat içinde ilk baskıyı bitirmiştik. İnsanların evlerine girmeyi ve hayatlarına dokunmayı başardığım için çok mutlu hissediyorum.
Yeni projeleriniz olacak mı?
Yaklaşık iki aydan beri Londra’dayım. Hem yeni eğitimler alıyorum, hem de İstanbul’da açmayı plânladığımız kafenin ön hazırlıklarını yapıyorum. Kafenin yanı sıra 2025 yılı içerisinde sağlıklı ve lezzetli ürünler çıkarmak ve beni takip edenlerle buluşturmak için tüm gücümle çalışıyorum.
Kendinizi mutfakta hangi üç kelimeyle tanıtırsınız?
Mutfakta “dağınık”, “çalışkan” ve “yaratıcı” bir Yusuf var.
Bugüne kadar en gurur duyduğunuz tarifi paylaşır mısınız?
Bir gün bir mesaj aldım. Bir takipçim “Yusuf Bey, oğlumun okulunda bir veli, öğrencilere lavaş ekmek arası sandviç yapıp getirmiş. Benim oğlumun çoklu besin alerjisi olduğu için o arkadaşları ile yiyememiş. Akşam eve geldiğinde çok üzülmüştü. Acaba hem glütensiz, hem vegan, hem de mayasız nasıl lavaş yapabilirim?” diye sordu. Benim asıl hikâyem bir annenin, çocuğuna glütensiz lavaş yapamamasıyla başladı. O tarifim daha sonra birçok kişinin hayatını öyle kolaylaştırdı ki. Sadece lavaş değil, onunla pizza, lahmacun, pide, gözleme, Kayseri yağlaması bile yaptılar. Bir nesneyle gurur duyulur mu hiç? Beslenmede özel gereksinimi olan kişilerin hayatını kolaylaştırdığı için, insanlara bir fayda sağladığı için onunla gerçekten gurur duyuyorum.