UZAY YOLU ORYANTAL MÜZİĞİ BaBa ZuLa
Tarzlarını “Uzay Yolu Oryantal Müziği” olarak adlandıran başarılı grup BaBa ZuLa’nın ortaya çıkış hikayesi
ve güncel müzik hakkında ritim dolu bir röportaj gerçekleştirdik…
BaBa ZuLa nasıl ortaya çıktı? Grup nasıl bir araya geldi?
1996 yılında okuldan arkadaşım Derviş Zaim; “Tabutta Rövaşata” filmine müzik yapmam için benimle bağlantıya geçti. O sırada bizim başka bir grubumuz vardı . Ama bazı grup elemanları filmi beğenmediler. Biz üç kişi filmi çok beğendik ve bu filme müzik yapmak için başka bir grup kuralım dedik. Grubun ismini de BaBa ZuLa koyduk. Aslında bu filmin müziğini yaptıktan sonra da dağılmayı düşünüyorduk ama film çok başarılı oldu, müzikleri de çok beğenildi. Sonrasında başka teklifler gelmeye başladı. Tiyatro, film, konser müzikleri yapmamızı istediler ve BaBa ZuLa devam etti, günümüze kadar da geldi.
“BaBa ZuLa”nın anlamı nedir?
“Baba” kelimesi Hititler’e uzanan bir kelime, “Zula” da gizli, saklı, sizin için değerli olan bir şeyi sakladığınız yer anlamına geliyor. Bu ikisi birleştiğinde benim aklıma “Büyük sır” geliyor. Kızılderili kültüründe de büyük sır, hayatın kendisi aslında. Ben de böyle düşünüyorum.
Kendinizi “Uzay Yolu Oryantal Müziği” olarak tanıtıyorsunuz. Bunun nedeni nedir?
Biz geleneksel müziğe karşı çok saygılıyız ve oradan besleniyoruz. Fakat kendi parçalarımızı yapıyoruz. Eserlerimizi özgün bir şekilde kendimiz oluşturuyoruz. Gelenekesel müzikten sadece yapı olarak etkileniyoruz. Örneğin makamlar ya da ritimler olarak etkilendiğimizi söyleyebilirim. Başkalarının bestelerini tekrarlamıyoruz ve yaptığımız şeyin özgün olması da 21. yy’dan yararlanmamız. ve 2012’de yaşayan müzisyenler olmamızdan kaynaklanıyor.
Bize göre uzay çağı gerçekten dünyanın teknolojik buluşlarla çalkalandığı ve bilinen dünyanın bitmekte olduğu hatta belki de dünyayı terketmemiz gereken bir çağ. Uzaya doğru yönelmeliyiz bence.
Tarzınız alışık olduğumuz müzik tarzlarına benzemiyor. Türkiye’de ve dünyada kendi tarzınıza yakın bulduğunuz birileri var mı?
Malesef yok. Aslında olmasını çok isterdik. Bizim gibi olmasa da etkilendiğimiz pek çok sanatçı var elbette. Aşıklar geleneğini sürdüren ve halk müziği sanatçılarını beğeniyoruz. Bunun yanında 1960’larda ortaya çıkan Anadolu Rock müzisyenlerini beğeniyoruz örneğin Barış Manço, Cem Karaca ve Moğollar’ı çok beğeniyoruz. Tarzımızda onlarla ilgili şeyler var ama onlar 1960’ların müzisyenleri… Biz de onlardan farklı olarak modern elektronik sesler de var.
Eserlerinizin enteresan isimleri var bunlardan bahseder misiniz?
Biz yalnızca müzisyen değil aynı zamanda hikaye anlatıcılarıyız. Eserlerimiz enstrümantal bile olsa mutlaka bir hikayeleri oluyor. Hikayesi olmayan bir eser albüme girmiyor veya konserde çalınmıyor. Her hikayenin de değişik ana fikirlerini eserin ismi olarak belirliyoruz. Böylece ilginç isimleri olan parçalarımız ortaya çıkıyor.
Oldukça farklı enstrüman ve kostümler kullanıyorsunuz. Bunlardan bahsedebilir misiniz?
Enstrümanlarımız aslında daha çok geleneksel; kaşık, saz, darbuka gibi. Ama elektro saz bize göre çok ilginç bir çalgı. Modernize edilmiş tek Türk enstrümanı olduğunu söyleyebiliriz. Elektro olmuş vaziyette yani gitar gibi elektro versiyonu var. Aslında bu küçümsenen bir çalgı ama yeni bir enstrüman olduğu için hiç yapılmamış müzikleri yapabiliyorsunuz. Biz de bu yüzden tercih ediyoruz. En son teknolojinin müziklerini de mutlaka kullanıyoruz. Dokunmadan çalınan çalgı theremini de Türkiye’de ilk kullanan biziz. i-Pad, akıllı telefon gibi araçları da kullanıyoruz. Her BaBa ZuLa konseri törensel bir anlam taşıyor.
Gelen seyirciye saygı söz konusu. Mutlaka günlük giysilerimizden farklı giyiniyoruz ve giydiğimiz kıyafetleri kendimiz tasarlıyoruz. Benim giydiğim alevi-bektaşi üç eteğini herkes çok ilginç buluyor mesela. BaBa ZuLa grubu pek çok sanat dalını içinde barındırıyor; resim, müzik, tiyatro, şiir, dans…
Yurt dışında da oldukça ilgi görüyorsunuz. Bize yurt dışı deneyimlerinizi anlatır mısınız?
Bir zamanlar Türkiye’den daha çok yurt dışında etkinlik yapıyorduk. Şimdi bu durumu biraz daha dengeledik diyebiliriz. Yurt dışında insanların okuma ve araştırma alışkanlığı çok daha yüksek. Türkiye’de ise daha çok TV ve internet kültürü hakim. Avrupalı insanlar yeniliklere çok açık gibi geliyor bize. Batı kültürünün sanat olarak kendini tükettiğini ve tekrar ettiğini düşünmekteyiz. Bu yüzden bize olan ilgilerinin fazla olduğu kanısındayız. Türkiye de mükemmel bir coğrafyada müthiş bir kültürel mirasa sahip, inanılmaz zenginlikleri olan bir ülke. Şiir geleneğine veya halk oyunlarına baktığımızda çok geniş bir tarih görüyoruz. Doğu ile batının birleştiği noktada olduğumuz için grup olarak Türkiye’nin Atatürk’le beraber gelen batılılaşma sürecinde, bu iki noktayı birleştirebilen bir grup olduğumuzu düşünüyorum. Yurt dışındaki insanların Türk kültürüne çok çabuk geçiş yapabildiklerini görüyoruz ve bizde tanıdık melodiler buluyorlar. En önemli nokta da Babazula’nın özgün olması. Bizim için her türlü eleştiriyi yapabilirsiniz fakat orijinal olmadığımızı, taklit olduğumuzu söyleyemezsiniz.
Yakın zamandaki projelerinizden bahseder misiniz?
2013’te yeni bir albüm çıkarmayı düşünüyoruz. Parçaların alt yapıları tamamlandı. Ardından 2012 Aralık ayında Hindistan turnemiz var. Mart ayında Avrupa turnemiz var. 2013 Eylül’de de Japonya’ya gideceğiz.