Tılsımın Kaynağı
Bitmek bilmeyen enerjisi ve hoş sohbetiyle kendisini iş ve sanat camiasındaki çalışmalarıyla tanıdığımız Melda Kamhi Kosif ile çok beğenilen ilk romanı “Aynalı Tılsımlar Dükkanı” ve yeni başladığı yazarlık kariyeri hakkında keyifli bir röportaj gerçekleştirdik.
Bize kendinizden bahsedebilir misiniz?
İnsanın kendinden bahsetmesi kadar zor bir şey olmasa gerek. Kökü 500 yılı aşkın süredir Türkiye’de olan Musevi bir baba ile yine Fatih Sultan Mehmet’in hocalarından olan ve de İstanbul’un fethi ile İstanbul’a ayak basmış olan Şeyh Sinan Erdebili’nin torunu olan bir annenin yani bu iki kültürü ahenk ve sevgi ile bizlere aşılamış olan bir ailenin büyük kızıyım. Ortaokul eğitimimi St. Michel Fransız Lisesi’nde tamamladıktan sonra eğitimime yurt dışında İsviçre’de Institut le Rosey’de devam ettim. Mimari eğitimimi İngiltere’de Buckinghamshire New University’de tamamladıktan sonra asıl tutkum olan ve bu mecrada altı yaşımdan itibaren gerek Türkiye’de gerekse de yurt dışında belirli yarışmalardan ödüller almış olduğum resim eğitimim için sırasıyla Roma ve New York’ta yaşadım. Yaratmak duygusunun kendimi bildim bileli beni en çok besleyen duygu olmasından ötürü, sanatın diğer dallarını da deneyimlemek, keşfetmek adına her daim kendimi geliştirmek için hala çalışmaktayım. Tabi bütün bu sanat tutkusu iş hayatıma da yansımış durumda. Gerek heykellerimden yola çıkarak yaratmış olduğum mum markam “Tılsım” gerekse de kız arkadaşlarım ile kurmuş olduğum seramik atölyem “Atelier Do Be Mine” bunun en güzel örnekleri. Bütün bu sanat çalışmaları dışında da aile şirketimiz Profilo’da da bir fiil yönetim kurulunda görev almaktayım. Eğitim ve iş hayatım dışında asıl başarım ve de mükafatım olan iki tane pırlanta gibi kızın annesiyim.
Bu yıl ilk romanınız yayınlandı. “Aynalı Tılsımlar Dükkanı” neyi anlatıyor?
Aynalı Tılsımlar Dükkanı, sokakta karşılaşmaları bile imkansız gibi görünen birbirine hiç benzemeyen beş kişiyi, Balat’ta bir mum dükkanında bir araya getiriyor. Adından da belli olduğu üzere bu mum dükkanında tılsımlı mumlar hakkında eğitim görürken kendi gerçekleriyle yüzleşmenin yanı sıra bilumum deneyimlerden geçerek asıl tılsımın kaynağını keşfediyorlar.
Kitabın yayınlandığı tarihten bu yana nasıl geri dönüşler aldınız?
Ne yazık ki kitabımın çıkış tarihi itibariyle gerek ülkemizde, gerekse dünyada talihsizlikler baş göstermeye başladı. Bu zorlu süreçte olmamıza rağmen kitabım çok kısa sürede belirli kitap evlerinin çok satanlar listesinde uzun süreler yerini korudu ve çok kısa sürede beşinci baskıya ulaştı. Okuyucuların evlerine, ruhlarına misafir olabilmek; bir nebze dahi onların duygularına hitap edebilmek; hatta herkesin bildiği, ama hatırlayınca mutlu olduğu düşünceleri kaleme almış olup güzel hislere vesile olmuş olmak beni çok mutlu ediyor. Ne mutlu ki, bugüne kadar hep çok olumlu geri bildirimler aldım.
Yazarlık kariyerinizi yeni projelerle sürdürmeyi düşünüyor musunuz?
Halihazırda üzerinde çalışmakta olduğum bir kitabım daha mevcut. Bu seferki beraber çalışmakta olduğum yayınevim olan Destek’in felsefe serisine ait bir kitap. Umarım okuyucunun beğeni ve takdiri ile bu yeni bebeğim de okuyucuyla tanışma şansına erişir.
Yazmanın zorlukları ve sizi mutlu eden yönleri desek…
Yazmak zor değil de; zor olan, doğru kelimelerle kendini doğru ifade etmek olsa gerek. Yoksa kelimeler, duygular bir şekilde her birimizin içinden, duygu ve düşüncelerinden, ya o ya bu şekilde her daim akıyorlar. Belki de yazdığını başka insanlar ile de paylaşıyor olmak, bu zorluğun ana kaynağı olsa gerek. Zaman zaman yazarken umutsuzluğa kapılsam da, güven eksikliği yaşasam da başladığım işi bitirme azmimden ötürü vazgeçmedim. Sonuçta düşünsenize ürettiğiniz eseri birçok insanın zevkine, yargısına sunuyorsunuz. Bu kadar kalabalık bir jüri karşısına çıkmak çok kolay bir şey değil. Lakin yarattığınız her ne olursa olsun, son halini elinize aldığınızda, harcadığınız emek ve zamanın karşılığı insana inanılmaz bir doyum ve mutluluk yaşatıyor. Ben yaratma içgüdüsü ile doğmuş bir insan olduğum için en azından benim için öyle oldu diyebilirim. Bir de insanların duygu dünyalarında azda olsa bir hareketlenmeye vesile olabilmek çok büyük bir mutluluk.
Kitabınızda da yer alan mumların sizin hayatınızda da ayrı bir yeri var. Mumlar bize ne anlatır?
Daha evvelden de ifade ettiğim gibi sanata ve yaratmaya olan tutkum vesilesiyle “Tılsım” adı altında kendi mum markamı yaratmıştım. Bu mumlarımı da kendi üretimim olan heykellerim ile birleştirdim. Mum eridikçe içinde saklı beş farklı bronz heykelim ortaya çıkıyor. Ateşin dönüştürücü gücü ile bu heykellerin taşımakta oldukları enerjilerin mumun sahibinin hayatında can bulduğuna inanıyorum. Kısacası hayalperest ruhumun sanat ile can bulmuş halleri de diyebiliriz.
Herkesin içine döndüğü, kendisinin farkına vardığı bir süreç yaşadık. Siz bu süreci nasıl değerlendirdiniz?
Dünyaca çok zorlu bir süreçten hala geçmekteyiz. Hayatın koşuşturmasında anın farkındalığını unutmuş olan bizler için belki de bir hatırlatma olan bu sürecin; insanın hayata, doğaya, hatta birbirine olan tutumunu sorgulamasına vesile olduğu gibi bizlere asıl gerçeğimizi de hatırlattığını düşünüyorum. Bizler bizden çok daha büyük bir bütünün parçalarıyız.
Farklılıklarımıza karşı olan ön yargılarımız, ötekileştirme tutkumuz bizlerin hayatta büyümesini engelleyen prangalar. Bakın virüs zengin, fakir, cinsiyet, millet demeden insanoğlunu ayırmaksızın etkiledi. Bunun bizlere ve gelecek nesillere çok büyük bir öğreti olduğunu düşünüyorum.
Hayal kurmaktan, yaratmaktan vazgeçmemek lazım. Tek bir hayal, birçok dünyaların var olmasına vesile olur. Sevgi ve empati ile atılan her adımın ise bizleri her zaman çok daha güzel yarınlara taşıyacağına, hayatta iyilikle yol almamıza vesile olacağına inanıyorum.