Tansel Saatçioğlu Kadınlar Günü Özel
Eğitime önem veren bir ailede büyüyen, Büyük Kolej Yönetim Kurulu Üyesi ve Genel Müdür Yardımcısı Tansel Saatçioğlu; kadınların, kariyer sahibi olmalarının önemini ve iş hayatında karşılaştıkları zorlukları aktarıyor.
Eğitimin çok önemsendiği bir evde ve eğitim sektöründe yer alan bir ailede doğup kariyer olarak da yine eğitimi seçtiniz. Sizin ve ailenizin hikâyesi de pek çok ilki içinde barındırıyor. Örneğin; Türkiye’nin ilk dershanesi gibi.
Eğitimin çok önemsendiği bir ev ortamına doğdum. Ailem eğitime çok inanırdı ve kariyer olarak da bunu seçtiler. Aslında kendi tutkularını işe çevirdiler diyebiliriz. Babam Hikmet Doğay’ın 1951 yılında kurduğu Büyük Dershane, Türkiye’nin ilk dershanesiydi. Ben de her aşamasında bulundum, tabiri caizse orada büyüdüm. Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesinden mezun oldum ancak, mezun olduktan sonra ne iş yapacağımı düşünmem gerekmedi, uzun yıllar her ikisini de birlikte yürüttüm. Dershanemiz yıllarca Ankara’da hizmet verdikten sonra 1986 yılında Büyük Kolej olarak yoluna devam etti. Gaziosmanpaşa Kampüsü’nün açılmasıyla beraber benim de kariyerim tamamen eğitim sektörüne yöneldi. Kurulduğumuz günden itibaren sanat, spor ve yabancı dil alanlarına büyük önem verdik. Kısa sürede Ankara’nın köklü okulları arasında yerimizi aldık. Millî sporcular yetiştirdik, akademik alanda başarılara imza atmış öğrencilerimiz oldu. Yurt dışına giden mezunlarımızla Türkiye’yi en iyi şekilde temsil ettik. Marka değerimizi her zaman, verdiğimiz eğitim olarak gördük. O yüzden büyük emek verdik. Büyük Kolejin ve öğrencilerimizin Türkiye’de ve yurt dışında doğru temsili için elimizden gelen tüm imkânı kullandık. Sonunda uzun yıllara yayılan bir saygınlık ve marka değeri kazandık.
İki kariyeri bir arada yürütmek aynı zamanda planlı bir hayat da gerektiriyor. Nasıl bir çalışma rutinine sahipsiniz?
Daima güne erken saatlerde başlarım. Yapılacak işler listem vardır ve ona sadık kalmaya çalışırım. Para kaybedilir ve tekrar kazanılır ancak, harcanan zaman geri kazanılamaz. 24 saati 25 saat yapamayacağımın farkındayım ve bu yüzden enerjimi verimli kullanmaya çabalarım. Sevdiklerime zaman ayırmak konusunda çok hassasım. Bunun için de planlı olmak ayrıca önemli. İşlerimi düzenler ve sevdiklerime de vakit ayırırım. Tabii spor, olmazsa olmazım. Yürüyüş, tenis ve kayak sporlarını aksatmadan yapmaya devam ediyorum.
Kadınların kariyer sahibi olması, günümüzde daha da büyük önem kazandı. Artık kendi ekonomilerini yönetebilen güçlü kadınlar, toplumun olmazsa olmazları arasında. Uzun yıllar çalışma yaşamının içinde bir kadın olarak tavsiyeleriniz nelerdir?
Ben çok şanslıyım ki kadına değer verilen bir ailede büyüdüm. Mustafa Kemal Atatürk’ün “Kadınlarımız ilim ve fen sahibi olacaklar ve erkeklerin geçtikleri bütün öğretim basamaklarından geçeceklerdir. Kadınlar toplum yaşamında erkeklerle birlikte yürüyerek birbirinin yardımcısı ve destekçisi olacaklardır. Ey, kahraman Türk kadını! Sen yerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde yükselmeye layıksın.” düsturunu edinmiş olan ailem, hem okul hayatımda hem iş hayatımda her zaman destekçim oldu. Bugün hâlâ kadınların iş hayatındaki yerini konuşuyor olmak çok can sıkıcı aslında. Eğitim sektöründe olmanın en güzel yanı bu. Hem çocukları hem aileleri kadının toplumdaki yeri hakkında bilinçlendirme fırsatımız oluyor. Kadına yönelik ayrımcılığın son bulması, kadınların güçlü, ayakları üzerinde duran, hakkını arayan, savunan, cinsiyet ayrımcılığı yapılmasına müsaade etmeyen bireyler olması için çok küçük yaşlardan itibaren eğitimler veriyoruz. Kariyer planlamalarında yanlarında yer alıyoruz.
Beni umutlandıran gelişmeler de var. Biliyoruz ki kadınların iş hayatındaki yeri her şeye rağmen gün geçtikçe sağlamlaşıyor. Yapılan araştırmalara göre, hem kadınların iş hayatına katılmasında hem de kadın yönetici kademesinde ciddi oranda artış olduğu gözleniyor. Kadınların iş hayatında etkin olduğu ülkelerde, büyüme hızı da o oranda artıyor. Bunun için yıllardır çalışan bir kadın olarak iş hayatına atılan tüm kadınlara şunu söylemek istiyorum: “Yılmak yok, bu ülkenin bizlere ihtiyacı var.”
Yılmak yok, derken yaşanan sorunlara da dikkat çekiyorsunuz. Kadınlar iş hayatında nasıl zorluklarla karşılaşıyor? Örneğin; kadınları görmeye daha çok alışkın olduğumuz eğitim sektörü bu noktada nasıl bir yerde?
Eğitim sektöründe çalışan bir kadın yönetici olarak kadın istihdamına ağırlık vermeye çalıştığımızı söylemek isterim. Kurumumuza başvuru yapan kadınlarla yaptığım görüşmelerde, eğitimde eşitsizlik ve sosyokültürel engeller, işe alımlarda ve iş bölümünde toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılık, ücretlendirmede farklılık, çalışma hayatında doğurganlık ve hamilelik dönemleri, kadınların ev ve aile yaşamında üstlenmeleri gerekli görülen ev işleri, çocuk ve yaşlı bakımı gibi konular neticesinde ortaya çıkan iş-aile çatışması, kadınların yükselmelerindeki sorunlar arasında bulunan engel, psikolojik taciz (mobbing) ve cinsel tacizi; kadınların çalışma hayatında karşı karşıya kaldıkları başlıca sorunlar olarak gözlemliyorum.
Türkiye aslında seçme ve seçilme hakkını dünyada ilk tanıyan ülkeler arasında. Şu anda halen bu sorunlarla uğraşıyor olmamızı nasıl açıklayabilirsiniz?
Bu hakları hayatımıza adapte edememiş olmakla açıklayabiliriz. Çağdaşlığı yakalamalıyız. Benim çağdaşlık denince aklıma Atatürk gelir. Atatürk’ün çağdaşlık anlayışı ile dünyanın birçok ülkesinden önce, Türkiye’de kadına seçme ve seçilme hakkı tanınmış, Medeni Kanun ile erkeğin çok eşlilik ve tek taraflı boşanma hakkına ilişkin düzenlemeleri kaldırılmış ve kadınlara boşanma, velayet ve malları üzerinde tasarruf hakkı verilmiştir. Böylece kadınlar aile ve toplum hayatında erkeklerle eşit bir statü kazanmıştır. Çağdaş bir kadın yaratmak için, çağdaş bir anne-baba olmak gerekir. Bunun en önemli unsuru eğitimdir. Eğitimle bilinçlenen her birey, çağdaşlık yolunda önemli bir adım atmış olur. Çağdaş kadın, Atatürk ilke ve inkılaplarını kendine ilke edinen kadındır.
Çalışma hayatıyla sosyal hayat arasında dengeyi kurmak da hassas bir denge. Siz bu dengeyi nasıl sağladınız hayatınızda?
Atalarımız ne güzel söylemişler: “İşleyen demir ışıldar.” Üretmek, gelişmek, geliştirmek bir kadının yaşam motivasyonudur. Sadece kendi hayatımıza değil, başkalarının hayatlarına da dokunduğumuzu bilmek, çalışmayı daha da önemli kılıyor. Bir zincirin halkası gibi, herkesle beraber ilerlemek ve gelişmek zorundayız.
Çalışmayı çok seviyorum. Bahsettiğim gibi işin mutfağında, çok küçük yaşlardan itibaren yer aldım; dolayısıyla çalışmak benim hayat tarzım oldu da diyebiliriz; ancak, yapım gereği çok sosyal ve dışa dönük biriyim aynı zamanda. Sevdiklerime zaman ayırmayı, spor yapmayı ve sanatsal faaliyetlerde yer almayı çok önemsiyorum. Fırsat buldukça yurt dışına gitmeye, farklı kültürleri keşfetmeye özen gösteriyorum. Şimdilerde torunum Arya ile keyifli aktivitelerde bulunmaya başladık. Arya bana yeni bir motivasyon kaynağı oldu.
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü; kadınların gücünü, birliğini ve etkinliğini göstermesi açısından önemli bir gün. Toplumda aktif rol alan bir kadın olarak bu güne dair ne söylemek istersiniz?
1857 yılında Amerika’da bir tekstil atölyesinde başlayan grevde, kadınlar daha iyi çalışma koşulları istiyorlardı. 8 Mart, kadın işçilerin işten çıkarılmalarını ve düşük ücret verilmesini protesto etmek amacıyla ilk kez direndikleri ve greve gittikleri tarihtir. Bu grevde maalesef yüz yirmi dokuz kadın işçi, çıkan yangında hayatını kaybetti. O ölümler, dünya kadınlarının seslerini duyurabilmesi için yakılan ateşin ilk kıvılcımı oldu. Kadınlar dayanışmanın bilincine vardı. Nazım Hikmet’in dediği gibi: “Sen yanmazsan, ben yanmazsam, nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa?” Karanlıktan aydınlığa açılan umudun kapısı olan bu günün mimarı tüm kadınların Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü sevgiyle kutluyorum.