Sanat Prensesi
İKSEV’ i tamamen bir yaşam biçimi olarak tanımlayan Eczacıbaşı, yerel yönetimlerle işbirliği yaparak kurulacak Müzik Müzesi ile vakfın çalışmalarını bir adım öne çıkaracaklarına inanıyor. Filiz Sarper Eczacıbaşı ile İKSEV’ de buluştuk…
İzmir Festivali’nin bu yıl yirmi ikincisini düzenlediniz. Sonuç nasıl oldu?
Filiz Eczacıbaşı Sarper: Sonuçtan çok memnunum. Bu yıl belki de daha küçük mekanlarda da yapılan etkinliklerin etkisiyle çok ciddi yoğunluk yaşanıyor. Yurtdışında buraya daha önceden gelmiş sanatçıların çok iyi izlenimlerle ayrıldığını biliyoruz. Sunulan tarihi mekanların ve imkanların bundaki önemi büyük… Yirmi iki yıllık bir deneyim var. Çok üst düzey sanatçılar geldi, onlarla birebir çalışma şansımız oldu. Tek yapılması gereken kentin belli karar mekanizmalarının finansal kaynaklarının bu doğrultuda harekete geçirilmesi. Gerçi ciddi destek alınıyor, bakanlığın katkısı sürekli, çok da müteşekkiriz. Bütün bunlar festivali ayakta tutuyor.
İKSEV’ in önündeki en büyük proje nedir?
F.E.S: Festivalin yanı sıra bir caz festivali, senfonik dalda ilk ve tek. Sürekli olarak düzenlenen bir beste yarışması var, bir akademisi var. Bütün çalışmaların doğal sonucu olarak bir müze çalışmamız var. Vakfın Müzik Müzesi’nin hayata geçmesi için çok fazla desteğe ihtiyacı var. Eğer her şey planlandığı gibi olursa Müzik Müzesi 2009’da açılacak. Şu anda içinde bir kütüphane olması da planlanıyor. Bu kütüphane için Muşkara ailesi tarafından Türkiye’de ilk beş içine girebilecek bir taş plak koleksiyonu bağışlandı. Celafi Muşkara’nın koleksiyonuydu. Güner Usta’nın da yaklaşık üç yüz otantik Türk sazından oluşan koleksiyonu vakfa verildi. Envanter çalışmaları yapıldı, sazların bakımı yapılıyor. Bahçe tanziminden iç mekan donanımına kadar yeni bir proje çiziliyor. Bu yıl hepsi tamamlandığı zaman bina müze olarak çalışmaya başlayacak. Geçtiğimiz yıl İzmir Festivali’ni burada açmıştık. Ardından bina İzmir’in çeşitli kurumlarının desteklediği Port İzmir Çağdaş Sanatlar Festivali’ne ev sahipliği yaptı. Bu yıl da 4 Temmuz’da trompetçi Maffy Falay’ın, beşlisi ile bir konseri oldu. Şimdiden binayı böyle etkinliklerle canlı tutmaya çalışıyoruz. Müzik Müzesi çok önemli, büyük bir proje. Vakfı epey meşgul edecek. Daha önceden düzenlediğimiz kültür kongrelerin devamı isteniyor. Farklı alanda festivallere açılmak söz konusu olabilir. Burada akademik bir oluşum var. Yirmi altı çocuk arasından seçilen üç üstün yetenekli çocuk var; keman sınıfında. Bütün bunlar gurur verici…
İzmir Festivali kentin geçmişinde görmediği birçok dünyaca ünlü sanatçı ağırlıyor. Bu organizasyonda siz de sahnedesiniz. Her zaman çok sakin bir duruşunuz var. Bu kadar önemli bir işin içindeyken sinirlerinizi nasıl kontrol altına alıyorsunuz?
F.E.S: Yaptığım işe çok inanıyorum. Her şeyin iyi bir diyalogla çözüleceğine inanıyorum. Hepimizin çok sıkıldığı, üzüldüğü dönemler oluyor. Bu vakıf çalışmaları ve festival hayatımın çok önemli parçasını oluşturuyor. Yirmi iki yılda yaşadığım tecrübelerle bunları çok doğal görüyorum. Sakin durup çözüme gitmenin daha akıllıca olduğunu düşünüyorum. Ama tabi ki etkilenmemek mümkün değil, çok ciddi problemler olabiliyor.
Biraz yalnız kalıp düşünüyorum galiba. Her şeyin bir çözümü mutlaka oluyor. Çok zor bir çalışma aslında. Dışarıdan bakınca belki öyle görünmüyor, bir kere her şeye sahip değilsiniz. Çok güzel bir konser ya da bir proje üretmek istiyorsunuz. Zaman zaman birilerinden yardım bekliyorsunuz, bir şey tasarlıyorsunuz. Söz gelimi “Tanıtım için ne önerirsiniz?” diyorsunuz. Hemen karşınıza ilk olarak “Bütçe nedir?” sorusu geliyor. Bizde hiçbir zaman o bütçe olmuyor. İnsanlar hiçbir oluşmuş kaynak olmadan, bir şeyi hayal edip onu gerçekleştirmek üzere var güçle çalışıp o işi sonuçlandırmaya inanamıyorlar. Bazen ben bile tereddüde düşüyorum. İzmir Festivali, Avrupa Festivalleri içinde saygın bir yere sahip bunun sonucunda da bu yıl festivaller birliği üyesi bir-iki festivalden, kendi festivallerine konuk olmak üzere kimi önerebileceğimizi bize sordular. Demek ki ciddi bir güven var. Gerek sanatsal bakışımız gerek yaptığımız iş olarak bize bir güvenin göstergesidir bu.
İKSEV sizin için iş mi, hobi mi?
F.E.S: Ne hobi ne de iş olduğunu düşünüyorum. Benim için tamamen bir yaşam biçimi. Bütün yaşamımı buradaki çalışmalara göre planlıyorum. Belli dönemde burada bir şey yapılması gerekiyorsa, o dönemde ben başka bir şey yapamam. Buranın gidişatıyla yaşamım yönleniyor. Ben esasında bir sanatçıyım. İcra edemedim. İki yıl İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nde çalıştım. İzmir’e döndükten sonra vakıf çalışmaları başladı. Sanata uzak bir yerden gelmiyorum. Aileden de gelen bir yakınlık var festivale…
Sanatın en zor tarafı nedir, siz neden sanatınızı icra etmediniz?
F.E.S: İstanbul’dan İzmir’e taşınma durumum oldu. Burada bir altyapı oluşmamıştı. Vakıf açılınca tercih kullandım. Aynı anda birçok işi yapamam. Yaptığım işe çok konsantre olduğum için iki yönlü çalışamam diye düşündüm. Vakfın çok iyi bir yerde olduğunu görüyorum. Vakıf uzun süreli olmayabilirdi, bu festivalle başlayan çalışma, sanatın çeşitli dallarında İzmir’i temsil etmek için çalışmalara yöneldi.
İzmir’in kültür sanat hayatını geliştirmek adına daha neler yapılabilir?
F.E.S: Yirmi iki yıllık bir geçmişi var bizim festivalimizin ve vakfın. İKSEV kurulduğu yıl bu festivali yaptı. Büyük bir ilerleme var. Bu anlamda “İzmir geride” gibi söylemleri ben kabul etmiyorum. Senfoni orkestramızın, devlet opera ve balemizin, tiyatromuzun, 9 Eylül Konservatuarımızın ve vakfın birçok çalışması var. Bunun dışında da pek çok çalışma var, bunların sanatsal anlamda göz ardı edilemeyecek çalışmalar olduğunu düşünüyorum. Bugün kentin birçok yerinde sanatsal etkinlik düzenleniyor. “Kentin nüfusuyla orantılı olarak salonları azdır. Kapasitesi azdır” gibi şeyler söyleniyor. Tabi ki çoğalması iyi olur ama hiç yok da değil. Kültür ve sanatta ileri bir kent olarak kendimizi görmek isteme kararı çok önemli. Eğer karar verilirse bu yönde el birliğiyle çalışmalar yapılabilir.
Festivalin tanıtımı sizce yeterli mi?
F.E.S: Tanıtımın sonu yok. Bu vakfın başında, festivale emek veren biri olarak her dakika festivalle ilgili şeyleri görmek istiyorum. Her gazetede programı görmek istiyorum. Bir sanatçıyla ilgili üç-dört yazı çıksın istiyorum. Bu mümkün olamıyor belki ama yetersiz olduğunu kabul etmem de mümkün değil. Belediyenin katkılarıyla kentin her yerinde “İzmir’de festival var” bayrakları asılı. Bu bir coşkudur, sahiplenmedir. Tabi ki daha da iyi olabilir.
Tanıtımı her şeyiyle beğeniyorum. Bu yılki programın çok iyi ve etkili olduğunu düşünüyorum. İzmir olarak biz her zaman arkada mütevazı duruyoruz ama bu yılki programda üç tane dünya prömiyeri var. Program anlamında festival çok iyi.
Bunları İstanbul’da yapsanız first lady olurdunuz. İzmir’de biraz daha geri planda mıyız?
F.E.S: Çalışmalar çok takdir görüyor. Ben de zaman zaman diyorum “Tanıtım biraz daha olsun” diye, bazen hiç ilgisi olmayan insanlar oluyor “Duymadık” diyorlar. Herkesin festivale gelmesini bekleyemeyiz. Bu yıl yapamadık ama her yıl meydan konseri yapıyoruz. Ben yıllarca mutlulukla şahit oldum; insanlar geliyorlar, bizim klasik anlamdaki konserimizi dinliyorlar. İstanbul ise çok büyük bir şehir… Farklı bir şehir, imkanları farklı… Ancak İzmir’in de kendi yaptığımız çalışmalar anlamında İstanbul’un gerisinde olduğunu düşünmüyorum.
Bu işin kırmızı çizgileri nedir?
F.E.S: En iyisini yapmak lazım her zaman. Hiçbir zaman belli bir çizgiden, belli bir seviyeden ödün vermemek lazım. Ayakta durmak için o gerekiyor. Dürüst olmak da çok önemli. Uluslararası bağlantılarda sözünü yerine getirmek çok önemli. Yirmi iki yıllık çalışmalarda sözünün arkasında durmanın artılarını gördüm. Gösteri anlamında, sanatçı anlamında belli yerlerdeki sanatçılar olmalı, yapmış olduğumuz hizmetin de belli bir düzeyin üzerinde olması gerek.
İzmir’in izleyici profili nasıl?
F.E.S: Bizim etkinliklerimize kentin çeşitli kesimlerinden katılanlar var. Festivale destek olan kesim var; tabi ki devlet kesiminden de katılım oluyor, gerçekten sanatla ilgilenen kişiler ve turistler geliyor. Festivalin turizmin yoğun olduğu dönemde yapılması çok önemli. Yabancı turistler geliyor. Bu yıl çok telefon aldık mesela.
Sanatın dışında, İKSEV’in dışında neler yaparsınız?
F.E.S: O kadar yoğun bir çalışma ki pek bir şey yapmıyorum. Tabi ki ailem çok önemli, vakıfla olan çalışmalara bakınca, ailemin vaktinden buraya kaydırdığımı düşünüyorum. Eskiden piyano çalıyordum, artık çok boş vaktim yok. Tatilim çok az. Tatilde bile yine sanatsal aktivitelere katılıyorum.