Sadece Modacılara Özel PR
Feride Tansuğ 1976’da İstanbul’da doğdu. Ortaokulu Saint Benoit’da bitirdikten sonra Strasbourg Lycée International’de başlayan eğitimini Paris’te İşletme lisansı ve Sorbonne’da Uluslararasi İlişkiler Lisansüstü dereceleri alarak tamamladı.
Kariyerine bankacılık sektöründe Washington DC, World Bank’te başladı. Daha sonra üç yıl boyunca Paris’te Banque Populaire’de çalıştı.
Bankacılıktan sonra uluslararası ihracat konusunda uzmanlaşmak üzere Peugeot Citroen firmasında iki sene çalıştı.
İş hayatında edindiği finans ve ihracat tecrübesi, ailesinin ona çocukluktan itibaren verdiği estetik anlayışıyla birleşince kendisini moda dünyasının çekimine bırakmasına neden oldu.
Sektöre ilk adımını Peclers (trendleri belirleyen bir şirket) firmasının Türkiye pazarını geliştirmeyle attı.
TUVANAM markasının Avrupa’da lansmanı ve pazarlanması için Paris Montmartre’da, A46 mağazasını açtı. Markanın bugün Avrupa ve Ortadoğu pazarlarında tanınmasında rol aldı.
Bu deneyimleri sayesinde İstanbul’daki potansiyeli ve ihtiyaçları gözlemleme fırsatını buldu.
2007’de de Paris’in önde gelen Fashion PR ofislerinden L’Appart PR Paris’in sahibi Marck RONZIER ile bu konsepti Türkiye’ye taşımaya karar verdi. Kedisinin adı COCO (ne yapalım Coco Chanel senesi bu sene).
Sevgili Feride L’Appart PR nedir bize anlatır mısın?
Feride Tansuğ: Sadece moda sektörüne hizmet veren bir PR ajansı. Tasarımcıların her türlü derdine çözüm getirip onların kendi pazarlarında ve uluslararası platformda bilinirliğini sağlamak amaçlı çeşitli hizmetler verir. Öncelikle kimlik oluşturmalarında katalog çekimlerinden, web sitelerinin tasarımına kadar danışmanlık yapar. Daha sonra onların başında sürekli yer almalarını sağlamak için showroom formatında olan ofisinden tüm moda sektörüne ürünlerini tanıtır ve çekimlerde kullanılmalarını sağlar. Daha sonra da satış noktalarının fazlalaşıp daha fazla satış yapmaları için yurtiçi ve yurtdışında çeşitli hizmetler verir. Tasarımcının defile organizasyonlarını yapar.
Farklı ülkelerdeki (Paris, Lizbon, Porto, Beyrut, Moskova, Pekin, Shanghai gibi) fuar veya moda haftası organizasyonlarını yapar. Ünlülerle çalışır, onları giydirir.
Mesela son dönemlerde popüler bir çok diziye de kıyafetler veriyorsunuz? Ezel, Aşk-I Memnu gibi..
F.T: Demek istediğim bu tasarımcılarımızın kıyafetlerini her alanda tanıtımını sağlıyoruz. Tabii popüler diziler de tasarımcıların tanıtımı için çok iyi bir reklam aracı.
Fransa ve NYC’den sonra İstanbul’a gelen şirketin İstanbul’u seçme nedeni nedir?
F.T: Herhalde en büyük neden benim. İstanbul’a geri dönüp burada sektöre yeni bir açılım getirmek isteme hevesimden İstanbul fikri doğdu. Ortağım Marck Ronzier’yi İstanbul’un dinamizmine ve enerjisine inandırdım. Burada bir ilk olarak çok güzel işler yapabileceğimizi düşünüp inandığım için İstanbul oldu. Özellikle genç jenerasyonun enerjisine ve yeteneğine çok güveniyorum. Çabamız artik Türkiye’den de dünyaya kendini duyurabilen bir tasarımcı çıkartmaktır.
Sence İstanbul moda sektöründe nasıl bir konumda?
F.T: İstanbul bugün sadece moda sektöründe değil sanatın tüm farklı branşlarında çok önem kazanmakta olan bir şehirdir. Özellikle son bir yıl içerisinde 2010 yılının hazırlıkları çerçevesi içerisinde de yurtdışının gözleri bizlere çevrilmiş olduğunu gözlemliyorum. Moda sektörünü ele alırsak, bugüne kadar üretim konusunda kendimizi fazlasıyla ispatlamış olup, dünyada hala çok kaliteli ve uygun fiyatlarda tekstil üreticisi ülkelerin en başlarında gelmekteyiz. Ne yazık ki yeterince hızlı bir şekilde bu avantajlarımızı değerlendirmeyi başaramadık. Ve şu anda Türkiye’den birçok marka çıkabilecek durumda iken, bir tane bile zorlukla sayabiliyoruz.
İstanbul’un bundan sonraki senelerde moda konusunda isminin daha fazla geçeceğini düşünüyorum. Devlet bu konuda destekler vermekte ve İstanbul’un da bir moda başkenti olma potansiyelini elde etmesi için fırsatlar sunmaktadır.
Tasarım senin için ne ifade ediyor?
F.T: Tasarım benim için hayat, hayal gücü, hayallerimizin dışa yansıması…
Sen gerçekten moda konusunda sessiz sedasız önemli adımlar atıyorsun… Vogue Paris editörlerinden Sonia Racheline’i İstanbul’da sen ağırladın. Vogue Paris bir sayısında İstanbul’a tam sekiz sayfa ayırdı ve İstanbul’un bir moda şehri olduğunu tüm dünyaya ilan etti. Bu gerçekten çok önemli bir girişim…
F.T: Teşekkürler. Ama İstanbul’un gelişimi için elimizden ne geliyorsa L’Appart Pr olarak yapıyoruz.
Yaptığınız iş Türkiye’ de bir ilk. İlk olmanın zorlukları neler?
F.T: İlk olmanın hem zorlukları oldu hem de tabii ki birçok avantajı da var doğru söylemek gerekirse. TR’de henüz Fashion PR ve showroom anlayışı tam olarak oturmamış durumda. Fashion PR’ı bir iş branşı olarak görmüyorlar, o yüzden ilk günden beri yaptığımız isle ilgili farklı tanımlar üretmeye çalıştık. Bence isimizi de en iyi tanımlayan moda konusunda bir nevi menajerlik yapıyoruz.
Sizinle çalışacak tasarımcıları neye göre seçiyorsun?
F.T: Bu çok zor bir soru çünkü tabii ki bazı kriterlerimiz var ama sanırım katı kurallarımız da yok. Tasarımlarını beğendiğimiz deneyimimizi paylaşıp tasarımcıya veya markaya yenilik ve ilerleme getirebileceğimizi düşündüğümüz tasarımcıları seçmeye çalışıyoruz.
Dikkat ettiğimiz kriterler arasında tasarım anlamında farklılık dışında, üretim konusunda da biraz oturmuş (yani belli siparişleri aldığında onlara cevap verecek ve zamanında teslim edebilecek kapasitede bir üretim düzeni olması) bir isim tercih etmeye çalışıyoruz.
Onun dışında görüşü ve vizyonu bizimle paralel isimler olmasına da dikkat ediyoruz.
Sana gelecek vaat eden tasarımcılar kimler?
F.T: Genç jenerasyonda çok başarılı ve yetenekli isimler var. Eminim çok yakında Türkiye’den de uluslararası anlamda ses getirecek tasarımcılar ve markalar çıkacak…
Dünyadaki tasarımcılardan beğendiklerin kimler?
F.T: Belçikalıları çok seviyorum. Dries Van Noten ve Martin Margiela gibi. Onun dışında Joseph Font, Haider Ackermann, Alexander Mcqueen bir diğer çok beğendiğim tasarımcı.
Son günlerde gerçekten çok konuşulan bir konu stil ikonu olmak… Sence stil ikonu kimlere denir?
F.T: Stil ikonu bence sadece moda sektöründen değil her türlü kendine göre tarzı olan, modadan beslenip kendine has bir tarz yansıtanlara denir.
Türkiye’den ve dünyadan örneklesek…
F.T: Türkiye’de belki Ajda Pekkan. Dünyadan örnekler arasında; Tilda Swenton (Viktor ad Rolf sadece onun üzerinde bir defile yaptılar), Anna Wintour (her zaman bir referans olarak kalacak), Karl Lagerfeld
Türkiye pazarına en çok hitap eden yabancı tasarımcı kimler olabilir?
F.T: Marc Jacobs
Tasarıma ilgi ülkemizde git gide artıyor. Spor kulüplerindeki alışılmış forma renklerinin dışına çıkmaktan, soda şişelerinin dizaynına kadar… Bu gerçekten çok önemli… Artan bu ilginin sebebi ne olabilir?
F.T: Artık ülkemizde de tasarımın hayatımızın her yerinde olduğunu anlamaya başladılar. Yurtdışında uzun zamandır başlamış olan bu akımı artık Türk markaları da yavaş yavaş başlattı. Bu gerçekten ülkemizin tasarım sektörü için çok önemli..