Prof. Dr. Zekeriya Ülger Ozon Tedavi ve Kullanım Alanları
İç Hastalıkları ve Geriatri Uzmanı Prof. Dr. Zekeriya Ülger, pek çok hastalıkta kullanılabilen ozon tedavisi hakkında MAG Okurlarını bilgilendiriyor.
Ozon, triatomik oksijen adı verilen üç atomlu bir bileşendir. Genel olarak dünyada güçlü oksidatif özellikleri ile makro moleküllerin yıkılması esasına dayanan prensiplerle içme suyu dezenfeksiyonunda ve tıbbi aletlerin sterilizasyonunda kullanılıyor. Tıbbi olarak kullanılması Christian Friedrich Schönbein adlı Alman kimyagerin 1840’lı yıllarda yaptığı çalışmaların akabinde başlıyor. Birinci ve İkinci Dünya Savaşları sırasında ilaç endüstrisinin seri üretimdeki yetersizlikleri sebebiyle, yaralı askerlerin kronikleşmiş açık yara tedavilerinde aktif şekilde kullanımına geçiliyor.
Oksijen döngüsünün insan metabolizmasının temel gereksinimlerinden biri olduğu aşikâr. Yetersiz ve kalitesiz respirasyon, metabolizmada kalıcı hasarlara sebep olup vücutta serbest radikalleri ortaya çıkarmaktadır. Ozon tedavisinde temel prensip, metabolizmadaki çözünmüş oksijen oranın arttırılmasına dayanır ve lise ikiye kadar biyoloji görmüş her insan, vücut içerisindeki bu çevrimleri kolaylıkla anlayabilir. Tıbbi ozonun bakteri, mantar öldürücü ve virostatik özellikleri olduğu bilinmektedir. Enfekte yaraların temizlenmesinde, bakteriyel ve viral hastalıklarda yaygın olarak kullanıma geçilmiş durumdadır.
Dolaşımı uyarıcı etkisi dolaşım bozukluklarında kullanılmasını sağlar ve bu nedenle organik fonksiyonları canlandırma açısından çok değerlidir. Düşük konsantrasyonda uygulanıldığında organizmanın kendi direncini harekete geçirir; ozon bir nevi, bağışıklık sistemini yeniden aktive eder. Kronikleşmiş rahatsızlıklarda bağışıklık sisteminin durumu içselleştirmesinden mütevellit enfeksiyona reaksiyon süreci bir süre sonra yavaşlayıp tamamen durma noktasına gelmektedir. Ozon, tetikleyici misyonu sayesinde bağışıklık sisteminin reaktivasyonuna inanılmaz boyutlarda etki eder ve metabolizma, kronik rahatsızlığa sebep olan molekülleri tekrar antijen olarak kabul edip tedaviye başlar. Bu aktivasyona yanıt olarak vücudun bağışıklık hücreleri sitokin denilen özel taşıyıcılar üretirler. Bunlar da diğer bağışıklık hücrelerini bilgilendirerek büyük bağışıklık sistemi boyunca bir dizi pozitif değişim yaratırlar.
Tıbbi ozon terapisinin, bağışıklık sistemi zayıflamış hastaların immün aktivasyonu açısından son derece yararlı olduğu görülmektedir. Hastanın kanının alınıp ozon bombardımanı akabinde tekrar hastaya verilmesi (majör otohemoterapi) yoluyla düşük konsantrasyonlarda uygulanan ozon, vücudun kendi antioksidanlarını ve radikal skavengerlerini harekete geçirir.
Uygulama açısından; solunum yoluyla penetrasyon, ozonun yıkıcı özellikleri sebebiyle günümüz itibarıyla tercih edilen bir yöntem olmaktan çıkmıştır. Ozonun tartışılagelen yan etkileri zaten bu metot üzerinden devam etmektedir. Yaptığım birkaç araştırmayla, yakın bir geçmişe kadar Amerika Birleşik Devletleri’nde Florida haricinde ozon tedavisi yasaklı tedaviler arasında yerini almaktaymış. Buna dair şöyle bir hipotez kurulmakta: “Dış gelirlerinin büyük kısmını uzay teknolojileri ve ilaç, biyomedikal endüstrilerinin ihracından elde eden ABD, ozon terapi gibi ucuz ve seri bir tedavi yöntemi ile ekonomik olarak sekteye uğrama korkusuyla ozon terapiyi eyaletlerinin birçoğunda yasaklılar listesine eklemiştir; lakin şu anda elli iki eyaletin on üç kadarında yasal sıkıntı yaratmayacak şeklide kullanımı serbest bırakılmıştır.
Günümüzde sosyal devlet anlayışının gelişmiş olduğu ülkeler yıllardır ozon tedavisini aktif bir şekilde kullanarak ilaç harcamalarını yüksek oranda kısmış bulunmakta. Küba, Almanya, Japonya ve Rusya bunların başında gelen ülkeler.
Ozon terapinin, bağışıklık sistemi reaktivasyonu haricinde;
ï Hepatit gibi karaciğer ile herpes kökenli virütal hastalıklarda,
ï Yanık ve enflamasyonlu deri problemlerinde,
ï Dolaşım bozuklukları ile geriatri alanında,
ï Kanser tedavilerinde yan uyarıcı ve tedaviyi hızlandırıcı olarak,
ï Anti-aging, yorgunluk, bitkinlik ve büyük şehir hastalıklarında,
ï Bağırsak problemlerinde,
ï Görme dejenerasyonlarında,
ï Romatizma, artrit rahatsızlıklarında aktif olarak kullanılabildiği bilinmekte ve yüzde seksen üzerinde, tedavilere olumlu sonuç alınmaktadır.
Ozon terapi, bilgi sahibi olmadan göz ardı edilemeyecek kadar değerli bir tedavi yöntemidir. Ucuzdur, basittir ve tedavi sonrası komplikasyon oranı kullandığımız birçok ilaca nazaran çok daha düşük yüzdelerde seyretmektedir. Daha detaylı ve tıbbi bilgi almak isteyenler Renate Viebahn-Haensler’in yazdığı “Ozonun Tıpta Kullanımı” adlı kitabı okuyabilirler. Kitabın Türkçe baskısı da bulunmakta.