Özlem M. Çölkesen – Her Evde Homeopati
Bach çiçekleri terapisi, çakralar, aromaterapi, homeopati, sarkaç ve thetahealing gibi konulardaki uzmanlığıyla bilinen eğitim kurumu Trio Akademi’nin kurucusu Ecz. Özlem M. Çölkesen, son kitabından da bahsederek homeopati hakkında MAG Okurlarını bilgilendiriyor.
Yeni kitabınız, 392 sayfadan oluşan “Her Evde Homeopati”, bu yöntemi hayatına dâhil etmek isteyen kişilere oldukça başarılı bir rehber niteliğinde. Henüz bilmeyenler için kitabın içeriğinden bahseder misiniz? Okurlar içeride neler bulacak?
Bu kitabı, homeopati eğitimi almış olanlardan, hiç eğitim almamış hatta homeopatiye dair hiçbir bilgisi olmayan kişilere kadar herkesin homeopatiyi hayatlarına dâhil edebilmeleri için yazdım. Homeopati her evde bilinsin istiyorum, çünkü bu yöntem basit ama oldukça etkili, ucuz ama güçlü. Doğayla ve vücudunuzla birlikte çalışan doğal bir sağlık metodu. Son beş yıldır, çeşitli online kurslarla beraber, acil durum remedilerini anlattığım homeopati eğitimleri veriyorum. İnsanların, evlerinde acil durumlarda kullanabilmeleri için homeopati bilgisine sahip olmalarını çok önemsediğimden bu kitabın adı “Her Evde Homeopati”. Homeopatiyi bilen bilmeyen herkes için bu kitabın bir başucu kitabı olmasını hedefledim, çünkü farklı bir bakış açısı yerleştirmek istiyorum.
Zihin, beden ve ruh birbirinden ayrılamaz bir üçlüdür; sağlığımızın temel taşlarını oluşturur. Bedenimiz fiziksel varlığımızı temsil ederken; zihin, düşüncelerimizi ve algılarımızı şekillendirir; ruh ise duygularımızı, derin içsel bilincimizi ve yaşam enerjimizi taşır. Sağlığa bütüncül bakış, sadece fiziksel belirtilere odaklanmak yerine, bu üç alanın dengede ve uyum içinde olmasını hedefler, çünkü zihinsel stres bedeni etkiler, ruhsal huzursuzluklar hem zihni hem bedeni yıpratır. Bu nedenle gerçek şifa, zihin, beden ve ruhun birlikte ele alınmasıyla mümkündür. Ancak bu şekilde dengeye ve uyum hâline kavuşabiliriz. Bu denge ise uzun vadede sağlık ve yaşam kalitesi demektir. Tüm bu sebeplerle Trio Akademi’nin sloganı “Zihin-Beden-Ruh” genel bir sağlık ifadesidir ve hem bütüncül bakış açısında hem de homeopatide çok önemlidir. Önce burayı anlamamız gerekir. Genel olarak sağlıklı olmak nihai hedefimizdir ve sadece beden sağlığını konuşmak veya önemsemek bu hedefe bizi taşıyamaz. Tam bir sağlık halinden söz edebilmek için üçünün de ayrı ayrı sağlıklı olması gerekir. Bu üçü birleşerek, sahip olduğumuz yaşam gücünü oluşturur. Sağlığımızın ne durumda olduğunun en önemli belirteci işte bu yaşam gücüdür. Bir hastalığa yakalandığımız zaman ne kadar zamanda iyileşebileceğimiz; bir travma veya can sıkıcı bir olay yaşadığımızda kendimizi ne kadar zamanda toparlayabileceğimiz bu yaşam gücünün “gücü” ile ilgilidir. Yaşam gücü söz konusu olduğunda ise homeopati çok etkilidir.
Tüm bu bilgilere ek olarak, kitabın son bölümünde geniş kapsamlı bir indeks bölümü hazırladım. Herhangi bir acil gelişen durum veya bir fiziksel semptom varsa, bu bölümden o durumda kullanılacak olan remedinin/remedilerin adını bulmak okuyucu için heyecan verici olacak.
Homeopatiye yeni başlayacak biri için temel bir ev seti oluşturulacaksa, içinde mutlaka neler olmalı?
Yaralanmalar ve akut hastalıklar, doğaları gereği, öngörülemeyen zamanlarda meydana gelir. Eczane nöbetlerinde gece en çok satılan ilaçlar çocuk hastalıklarına karşı olan ilaçlardır. Bu nedenle, “hazırda” tam bir remedi yelpazesine sahip olmak iyidir. Trio Akademi’de birçok remedi seti mevcut. En çok satılanı yirmi iki remediden oluşan minik setimiz. İçinde burkulma ve düşmelere karşı kullanılan Arnica’dan, ishal ve gıda zehirlenmelerinde kullanılan Arsenic’e, çocukların ani ateşlerinde veya korku, panik durumlarında kullanılan Aconite’den, ıslak saçla sokağa çıkınca hastalananlar için olan Belladonna’ya kadar çok önemli remediler var. Ne kadar çok remediniz varsa, semptomlar ve onları iyileştirebilecek remedi arasında en iyi eşleşmeyi yapmak o kadar kolay olacaktır. Hele ki tatile gidiyorsanız, bu setleri yanınıza almayı sakın unutmayın… Yeni kitabımda bu remediler hakkında bilgi edinebilir ve hatta iki akşamlık bir eğitim alarak hayatınıza homeopatiyi kolaylıkla dâhil edebilirsiniz.
Evde homeopatinin riskleri var mı? Dikkat edilmesi gereken noktaları paylaşır mısınız?
Önemli bir bilgi şudur: Eğer akut rahatsızlığınız tekrar ediyorsa kronikleşmeye gidiyor demektir. Yani ani başlayan sistit veya ishal homeopatiyle tedavi edilebilir; ancak, bir türlü geçmiyorsa veya devamlı tekrarlıyorsa artık kronik hâle gelmiştir. Kronik hastalığı homeopatide tedavi eden ise bir homeopatın yapacağı “kronik tedavi”dir. Kişi güçsüz, takatsizse, çok ameliyat geçmişi varsa böyle bir durumda kullanılacak akut remedi, tedavi etmeye yetmez ama hastayı rahatlatır. Ciddi hastalıklar ve acil müdahale gerektiren durumlar bu kitabın kapsamı dışındadır ve bu kişiler tıbbi yardıma ihtiyaç duyarlar. Kitap boyunca, bunun ne zaman gerekli olduğunu belirten uyarılar yer alıyor. Bazı durumlar açıktır: Hiç kimse evde kanser, felç, astım veya yüksek tansiyon gibi kronik hastalıkları tedavi etmeye çalışmamalıdır. Akut hastalıklar ve ani gelişen durumlarda homeopati muhteşem bir ilk yardım sunar bize.
Acil durum remedilerini çalışırken en sık karşılaştığınız şikâyetler neler oluyordu?
Sınav kaygısı (Gelsemium); arı, böcek sokması (Apis); yoğun pişikler (Sulphur); bıçak, makas kesiği veya ameliyat yaraları (Staphisagria); yas ve yoğun üzüntü, özlem (Ignatia); kuru öksürük (Bryonia); bebeklerin ve çocukların diş çıkarma problemleri (Chamomilla); çivi batması ve hayvan ısırıkları (Ledum); çok veya karışık yemekten kaynaklanan sindirim problemleri (Nux-Vomica); kas zedelenmeleri, tutulmalar (Rhus-Tox); bulantı ve kusma, araç tutmaları (Ipeca).
Homeopati deyince, kimileri “placebo etkisi” şeklinde karşıt bir görüş belirtiyor. “Placebo etkisi” eleştirilerine nasıl yanıt veriyorsunuz? Sizce homeopati neden bazı çevrelerde hâlâ yanlış anlaşılıyor?
Homeopatinin plasebo etkisi olduğu maalesef yaygın bir inanıştır; bu hem homeopatiyi hem de plasebonun iyileşmedeki rolünü görmezden gelmeye yönelik yanlış bir düşüncedir. Oysa homeopatinin bebeklerde, çocuklarda, hayvanlarda ve hatta bitkilerdeki etkinliği, homeopatinin plasebo olmadığını bize kanıtlar. Plasebo etkisi, pozitif düşünceden çok daha fazlasıdır. Bir tedavinin veya prosedürün işe yarayacağına inanmak, işin en önemli kısmıdır. Beyin ve vücut arasında daha güçlü bir bağlantı yaratmak ve bunların birlikte nasıl çalıştıklarıyla ilgilidir; kişiyi psikolojik olarak rahatlatır ve iyileşme beklentisi yaratır. Bir plasebo; şeker hapı, su veya tuzlu su enjeksiyonu veya sahte bir cerrahi işlem bile olabilir.
Homeopati ise, plasebo değildir. Kaldı ki plasebo, bebeklerde, hayvanlarda ve bitkilerde çalışmaz. Oysa hem homeopati hem de Bach çiçekleri terapisi bebeklerde, hayvanlarda ve bitkilerde çok daha güzel çalışır, çünkü onlarda, şifaya karşı bilinçaltından gelen bir direnç yoktur. Sahip olduğumuz bazı inançlar -bazen ister klasik tıp ister tamamlayıcı tıp olsun- tedavilerimizi etkileyebilir. Neden yanlış anlaşıldığına gelirsek; homeopati, fitoterapi, diyet ve beslenme derslerini öğreten okullar, 1910 yılında Amerika’da değişen sağlık ve eğitim sisteminden dolayı finansman eksikliği ve doğal ilaçlara karşı yapılan korku tacirliği/karalama kampanyaları nedeniyle teker teker kapandı. Bunun sonucunda maalesef, doğru beslenme, bitkisel ilaçlar ve homeopatik bilgileri eksik olan ve yediklerimizin bizi iyileştirebileceği veya hasta edebileceği fikrini, yani binlerce yıllık insanlık mirasını göz ardı eden bir sistem ortaya çıktı ve sadece düzenli ilaç kullanımına indirgenen klasik tıp, aradan geçen yüz yılda, geçerli tek metot hâline geldi. Diğer tüm metotlar ise “alternatif” adı verilerek değersizleştirildi. Bugün bile maalesef tıp eğitimi bu doğrultudadır. Dilerim homeopatiyi hayatlarınıza dâhil etme sürecinize bir katkım olsun.