İlker Karagöz ile Babalar Günü
Baba olmak Sunucu İlker Karagöz’ü tatlı bir serüvenin içerisine sürüklemiş. Eşi ve oğullarıyla birlikte mutlu ve keyifli bir hikayenin kahramanları olmuşlar.
Baba olduğunuzda hissettiğiniz ilk şey neydi?
Orada bütün duygular var. Mutluluk da, korku da… Şaşkınlık da, kaygı da…
Planlamıştık. Doğuma ben de girdim. Ameliyathane kıyafetlerini giydim. Damla’nın yanına oturdum. Ben mi elini tuttum güç verdim ona, yoksa Damla mı beni sakinleştirdi bilemiyorum. Sımsıkı tutunduk birbirimize. Ve Can… Onu görür görmez kalp atışım değişti. Çok heyecanlandım, çok!.. “Haydi bakalım şimdi sizi dışarı alalım” denildiğinde bizimkilerle, büyüklerle, arkadaşlarla ameliyathane kapısında buluştuk. İçeriyi, Can’ı, Damla’yı anlatırken ağladım. Ve sonra Deniz… İlk çocuktan sonra alışıyor insan, deniliyor ya; bende öyle olmadı. Kucağınızda yepyeni bir dünya, sizden bir parça. Bir hayat. İşte şimdi tamamız dedim. Dördümüz… Deniz de ağlattı beni.
Genelde birçok erkek, baba olmadan önce baba olmaktan korkar. Sizin çekinceleriniz var mıydı?
Hiç öyle bir endişe büyümedi içimde. Çocuk sahibi olmayı zamana bıraktık sadece. Kendimizi, evimizi, evliliğimizi tarttık ve vakti geldi onlara iyi bir gelecek sunabiliriz dedik. “Onlara” diyorum, çünkü hiç tek çocuk olsun demedik. Kardeş olmak, ağabey ya da abla olmak da mucizevi bir bağ.
Kendi babanızın size davranışlarıyla sizin çocuklarınıza karşı davranışlarınızı kıyasladığınızda gördüğünüz en büyük fark nedir?
Baba olmayı babanızdan öğreniyorsunuz. Kimileri işte tam böyle baba olunur deyip babasını kopyalıyor, kimileri böyle olunmaz deyip tam tersini yapmaya çalışıyor çocuğuna. Ne mutlu ki ben “Baba böyle olunur.” diyebileceğim bir rol modele sahibim. Babamdan çok şey öğrendim. Mesela fedakarlığı… Evine, çocuklarına adanmayı; eğlencelerine, üzüntülerine, derslerine olduğu kadar isteklerine de yetişmeye çalışmayı. Sonra koruma içgüdüsü… Hal, tavır, üslup… Şahinleşilecek yer, durulacak yer. Zaman-dönem farklılıkları var elbette, ama benim hissettiğim ile oğullarımın hissettikleri arasında bir fark yok diye düşünüyorum.
Bir gün babamla birlikte olduğum küçüklük fotoğrafıma baktım ve dedim ki:
“Ve ben artık babamdım.
Oğlum ben,
Babam dedem.”
Hayat nasıl da maceralarla dolu bir yolculuk…
Baba olduktan sonra hayatınızda neler değişti?
Çabam değişti. Dikkatim, özen gösterdiklerim, ilgi alanlarım değişti. Zihin acayip çalışıyor. Kucağınıza aldığınız anda o bebeğin ağırlığı 3 kilo 500 gramdan bin kat ağır oluyor. Ve hayat kurgunuz; çocuklarınız nasıl daha iyi bir eğitim alır, ilerleyen yıllarda nasıl önlerindeki engelleri hızlı aşar düşüncesi ile örülüyor. Çocuğunuza burada bir hayat biçmiyorsunuz ya da onu bir kalıba yerleştirmeye çalışmıyorsunuz, ama mutlu olabileceği hayatın dizaynı için de bir uğraşınız oluyor. O büyürken siz de kendinize sorular soruyorsunuz: “Acaba bundan sonra onu ne mutlu eder?” ve “Bu gelecekte yolunu nasıl tayin eder?”
Çocuklarınızla yapmaktan en keyif aldığınız aktivite nedir?
Her şeyden önce ailece vakit geçirmeye bayılıyoruz. Oyun oynarken kendimizi kaybediyoruz. Biz şanslıydık. Sokakta büyüdük. Gece yarılarına kadar oyunlar, mahalle maçları, saklambaçlar, gazoz kapakları, bilyeler… Şimdi ne sokak aynı sokak, ne de oyunlar aynı oyun… Bir de yüzyılın salgınına denk geldiler. Ama bir yolunu buluyoruz. Bazen evde maç yaparken, kovalamaca oynarken kan ter içinde kalıyoruz. Ya da yapbozları birleştirirken hem sabırlı olmayı, hem de birlikte bir şeyi inşa etmeyi deniyoruz. Çocuğa oyun deyin, keyfi gözünde görürsünüz.
Çocuklarınızla arkadaş gibi mi, yoksa baba-çocuk çizgisinin keskin olduğu bir iletişimi mi tercih ediyorsunuz? İlişkinizi nasıl tanımlarsınız?
İkisi de. Belli bir denge içerisinde. Hep öğreten, her şeyi bilen bir tavır sıkıcı bence. Üstelik her şeyi de bilemezsin. Bazen 4 yaşındaki bir çocuk da size hayat dersi verebilir. Sen bildiğini zannederken o kendi zihin örgüsü ile öğretilmiş duvarların ötesine geçirebilir de. Bu yüzden kalın çizgili ilişkiler değil de; alışverişi olan, paylaşımı olan ilişkiler kıymetli bence. Ayrıca benim 7 yaşında da bir arkadaşım olabilir. Onun arkadaşlığı benim dünyama mutluluk verir.
Çocuğunuzun kariyerini oluşturma sürecinde nasıl bir etkiniz var? Tercihlerini tamamen kendisine mi bırakıyorsunuz?
Bizim için henüz erken. Can 7, Deniz 4 yaşında. Şimdilik kariyerlerini değil de; hangi gün, hangi oyunu oynayacaklarını tasarlıyorlar. Bu evrede istediklerini yapabilirler. Kariyer konusunda düşüncemiz belli. Mutlu olacakları bir hayat rotaları olsun istiyoruz. Bunun gerçekleşmesi için de elimizden geleni yaparız.
Bugüne kadar aldığınız en güzel Babalar Günü hediyesi nedir?
İki kere muhteşem hediye aldım. Babalar gününe denk geldi gerçekten. İlk kez bir minik bana “Baba” dediğinde ben yurt dışında bir görevdeydim. Damla görüntülü mesaj gönderdi. Can 8 aylıktı, “Bap ba ba baaaa” diyordu. Bin kere falan izledim galiba. Nasıl heyecanlandığımı, nasıl mutlu olduğumu, kendimi nasıl özel hissettiğimi, ne kadar uğraşsam da anlatamam galiba.
O size “Baba” dediğinde çok daha net anlıyorsunuz baba olduğunuzu. Deniz’in ilk “Baba” deyişi de Babalar Günü’ne yakındı. Klişe olacak belki ama hayatın bana verdiği en güzel hediyeler onlar.