© Copyright 2018 Mag Medya
Başa Dön

İlk Albümü Annesi Engelledi, İkincisini Aşk… O İse Hiçbirinden Vazgeçmedi…

İlk Albümü Annesi Engelledi, İkincisini Aşk… O İse Hiçbirinden Vazgeçmedi…

Pınar Ayhan 2000 yılında Eurovision’da Türkiye’yi temsil ederken henüz 28 günlük anneydi. “Ne lağusalığı anlayabildim ne de başarımın yeterince keyfini sürebildim o esnada” diyerek anlatıyor o günleri. 

Şimdiyse; “Duyuyor musun kırgın sessizliğimi sustuğum anda?
Kapıyor musun hala bana gözlerini, yorgunum anla…” diyerek başlıyor söze. Yıllardır profesör eşi, iki çocuk annesi olarak sessiz sedasız sürdürüyordu müzik aşkını.  Şu aralar yeni albümünün heyecanıyla gözleri parlıyor.

Öncelikle seni tanıyalım biraz? Niye şarkıcı oldun? 

Diyarbakır eski milletvekili ve avukat bir baba ile şu an ZİÇEV (Zihinsel Yetersiz Çocukları Koruma ve Yetiştirme Vakfı) Başkanı  olan bir annenin iki erkek çocuktan sonra doğmuş kızıyım. Hacettepe Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı mezunuyum. Daha iki yaşındayken duvara yaslanıp yan komşumuzdan gelen piyano seslerini dinlermişim. İlkokul birinci sınıfta öğretmenim beni sınıf sınıf dolaştırıp “Nasıl Geçti Habersiz” şarkısını söyletirdi. Kader öyle istemiş bence.

 

Ailede senden başka sanatçı var mı?

Babamın sesi güzeldi ama kendisine sakladı. Abilerimden biri meğilliydi ama onunki de okul korosuyla sınırlı kaldı. Hatta gitarı vardı o da bana miras kaldı.

 

Peki nasıl başladın bu işe? Karşı çıkan olmadı mı?

Ailem, baştan beri müzik tutkumun farkındaydı. Annem ilkokuldan sonra konservatuvara gitmem gerektiğini düşünüyordu. Babam “önce bir mesleği olsun, sonra müziği yapar” demiş. Ortaokul, lisede okul koroları, Milliyet’in düzenlediği yarışmalarda derece derken amatörce devam ettim müziğe. Üniversiteye başladığım yıl  anneme sahneye çıkmak istediğimi söyledim. Babamı yeni kaybetmiştik.  Annem önce “hayır” dedi. Ne var ki içimdeki istek bastırılacak gibi değildi. Zamanın iyi barlarından birinden teklif gelmişti. Tutturdum… Annem engel olamayacağını anlayınca “bari şöyle bir büyük otelde falan çık” dedi. Aslında farkında olmadan çıtamı yüksek tutmam konusunda bana yol göstermiş oldu. Bardaki ilk sahnemde maaile herkes oradaydı. Mesaj şuydu: “Takiptesin Pınar”… Annemin Allah’a yolladığı mesajlar öyle yerini bulur ki, bir ay sonra Ankara Hilton Otel’in solistiydim, arkamda beş kişilik orkestra vardı.

 

2000 yılında Eurovision temsilcimizdin, o zamana kadarki ikinci büyük dereceyi aldın. Sonra kayboldun. Tam bir düzine sene nerdeydin?

Eurovision’da Türkiye’yi temsil  ederken henüz 28 günlük anneydim. Hazırlanma sürecimi düşünürsen çok bunalımlı bir dönemdi. İki keyfi de yeterince yaşayamadım. Bir çocuğun annesine en çok ihtiyaç duyduğu yıllar, oğluma öncelik verme hakkımı kullandım. Sonra kızımız Yağmur dünyaya geldi. Müziği bırakmadım ama amatörce devam ettim.

 

Bu arada hiç albüm teklifi gelmedi mi? İçin gitmedi mi?  

Albüm teklifleri daha çok önceden iki kez gelmişti. İlki RAKS’tan, Oğuz Elbaş,  annemle görüşmek üzere evimize geldi, henüz 19 yaşındaydım. Oğuz ağabeyin anneme, benim çok para kazanıp, zengin olacağımı söylemesiyle konu kapandı. Annem zaten müzik yapmam konusunda endişeliydi. Üstüne bir de zenginlik, para konuları girince korkularına yenik düştü.  İkinci teklif Vedat Sakman’dan gelmişti. Ben Ankara’daydım, anlaştık, albüm için İstanbul’a gideceğiz ama içim rahat değildi. Çünkü eşimle tanışalı bir hafta olmuştu ve ondan ayrılmak istemiyordum. Sonunda “ben gelemiyorum Vedat abi” dedim. Halbuki bana, sonradan Leman Sam’a ve Hümeyra’ya söylettiği İlla İlla, Her Neyse gibi şarkıları söyletmişti ve onlarla çıkacağım yolda başarılı olacağım kesindi. Ama yüreğimin sesi Vedat Ağabey’in sesini bastırdı ve ben Ankara’da, sevgilimin, ileride çocuklarımın babası olacak kişinin yanında kalmaya karar verdim.

 

Ya bir-iki ay sonra onun yanlış adam olduğunu anlasaydın? Kaçırdığın fırsata üzülmeyecek miydin?

Onun evleneceğim adam olduğunu biliyordum. Babasını çok genç yaşta kaybetmiş kızlara yürekleri yanlış yaptırmaz.

 

Bunca yıl ona hiç “senin yüzünden ünlü olmaktan vazgeçtim” demedin mi?

Neslihan’cım bu Sühan’ın (eşim) isteğinden ziyade benim tercihimdi. Müziği bırakmadım, düşük profilde giden bir sahne hayatımız oldu. TV programları yaptım. O dönemde aynı yol üzerinde olduğum herkes bir şekilde ünlü oldular ama bugün, benim şu an sahip olduklarım için ciddi uğraşlar veriyorlar.  Bu yüzden, aslında belki de her şeyi sırasıyla yapmışım galiba.

 

Kocanla beraber sahneye çıkıyorsun değil mi? 

Zaman zaman evet. Kocam da en az benim kadar sanatçı; ancak o yoğun çalışan ve büyük sorumluluklara sahip bir cerrah olduğu için sahneye fazla zaman ayıramıyor. Albümümdeki şarkıların yarısı ona ait. Albüm sürecinin başından sonuna her şeyin içinde. Zaten bizi bir araya getiren şey müzik. Harcımız müzik ile karıldı.

 

Müzikten para kazandın mı bu süreçte?

Piyasada ünlü olmadığınız için, cep harçlığı olabilecek ücretlerle sahneye çıktık. Önce hoş geldi, çünkü eğleniyorduk bir yandan. Ama bir süre sonra motive olmak zorlaşıyor, çünkü her emeğin hak ettiği bir karşılığı vardır.

 

Bundan dolayı mı albüm yapmaya karar verdin?

Kafamda hep vardı ama bir yandan da çekiniyordum. Öte yandan da kendime ve yeteneğime haksızlık ettiğimi düşünüyordum. Bu kadar yoğun sevgim olan bir şeyi amatörce yapmak yetmemeye başladı.

 

Bu arada annenin otellerde şarkı söylemenden sonraki ikinci dileği de oldu, onu anlatır mısın bize? 

Ya sorma Neslihan cım, o ayrı bir olay… Annem sürekli olarak “bir doktorla evlensen,” diye tutturuyordu. Ortada kimse yok, durup dururken diline dolamış. Ben de “anneciğim, benim Ankara Tıp Fakültesi bahçesinde konser vermekten öte bir tıp çevrem yok ki” diyordum.  Tıbbın ağır dünyası benden çok uzaktı. Karşıma bir doktor çıkması da bir o kadar uzak bir fikirdi. Ancak sonunda ikimizin de dediği oldu ve ben 1996 yılında ilk katıldığımız Türkiye Eurovision çalışmaları esnasında hem doktor hem de müzisyen olan eşimle tanıştım.

 

İşte ben de bu yüzden şu gördüğün kırmızı keseye iki-üç dilek yazdım, annene iletmeni rica edeceğim. 

(Gülüyoruz) Aynen ileteceğim ve emin ol çok içten dua edecektir senin için.

 

1996’da Türkiye’yi siz temsil etmediniz ama değil mi?  

Maalesef ikinci olduk. Sonra 1997’de terar seçmelere katıldık, o yıl nişanlıydık Sühan’la, gene ikinci olduk. Son olarak kendi bestemizle ve oğlumuz doğduğunda katılınca kazanıp birinci olduk.

 

Can Bonomo hakkında ne düşünüyorsun?

Genç ve modern bir müzisyen. Sesi de müziği de gayet iyi. Gerek duruşuyla, gerek müziğiyle bizi iyi temsil edeceğine inanıyorum ben.

 

Tekrar katılmak ister miydin? Şimdi olsa neler değişir? 

O dönemde bebeğimi doğurur doğurmaz çok hummalı bir hazırlık sürecine girdiğim için hala üzülürüm. Şimdi olsa çok daha özgüvenle gider, çok daha fazla tadını çıkarırdım.

 

Başarılı bir babanın kızısın, kocan profesör, ünlü bir estetik cerrahı, iki harika çocuğun var. Niye kariyer yapıp çocuklarına sebze haşlarken şarkı söylemekle yetinmiyorsun?  

Akademik kariyer yapma yeteneğine sahip değilim. Bu beni hiç heyecanlandırmadı ayrıca. Ailemin ve sevdiğim adamın başarılarıyla hep gurur duydum. Ama bununla yetinip oturmak Koç Burcu özelliğimden belki, bana göre değil. Ailemin başarılarında payımın olması hoşuma gider ama onların yaptıklarından pay çıkarmak zayıflıktır bence.

 

Bildiğim kadarıyla halihazırda TRT Okul kanalında bir programın var. O nedir? 

Neredeyse 20 senedir, TRT’de çeşitli programlar yaptım. İlk adımımı attığım program, zamanında herkesin bayılarak izlediği Kokteyl Programı’ydı. Program solistiydim orada. Şu anda da TRT Okul’da hafta içi 14:30- 15:30 arasında Günlük Rehber adlı programı sunuyorum.

Albüme dönersek, kaç şarkı var? Kaçı senin besten?

Albümde toplam dokuz parça var. İkisi bana ait. Dördünün besteleri eşime, sözleri bana ait. Birinin bestesi eşimin, sözleri Ferhat Göçer’in. İki tanede remix var.

 

On yıl önce albüm çıkarsaydın artılar eksiler ne olurdu?

Bugün daha kuvvetli bir sese sahibim, daha olgunum ve daha kontrollüyüm. En önemlisi tadını daha çok çıkarıyorum. Ya da ben buna inanmak istiyorum.

 

Bu albümle kimleri hedefledin? 

Herkesi. Çünkü albümde, latin, caz, türkü, pop, tekno ve chill-out da var… Hem doğu, hem batı kültürü almış ailelerin çocuklarıyız. Müziğin her türlüsü ruhumuzu okşuyor.

 

Ne olacağını öngörüyorsun? Patlama mı yapacak albümün? Şarkılarından birkaçı ağızlara mı dolanacak? Kulüplerde mi çalacak?

Valla iyi şeyler öngörüyor olmasam bu kadar büyük bir işe kalkışmazdım. Tabii kesin bir şey söylemek imkansız. Anneme bir soralım, tam olarak ne diledi acaba? (Gülüyoruz)

Arkası gelecek mi? Yoksa “bir albüm çıkartayım da öbür dünyaya gözüm açık gitmesin mi” dedin?

Valla Allah’ın işi bilinmez elbet ama öbür dünya yatırımlarına başlamadım henüz. İkinci albüm şarkıları hazır bile. Ayrıca senin de tanıdığın Astrolog Sevda Dorkip, 80 yaşına kadar şarkı söyleyeceksin demişti bana. Bakalım önümdeki 40 yıl bana neler hazırlamış.

 

İlerde çocuklarına “ben sizin için kariyerimden vazgeçtim” diyemeyeceğini biliyorsun di mi?

Tersini söylemek onlara daha az zarar verecektir. Kompleksli, hayatta var olma amacını gerçekleştirememiş ve bunun suçunu da çocuklarına yüklemiş bir anneden daha antipatik bir anne düşünemiyorum. Kaldı ki artık büyüdüler ve her şeyin farkındalar.  Hiçbir şeyden vazgeçmiş değilim. Çocuklarıma sebze haşlarken şarkı söylemek de güzel, sahnede gözlerinin içine bakarak şarkı söylemek de. Benimle gurur duyduklarını biliyorum. Hem karınlarını, hem de ruhlarını doyurduğuma inanıyorum.

 

ZİÇEV (Zihinsel Yetersiz Çocukları Koruma ve Yetiştirme Vakfı) için de çalışmaların var diye biliyorum. 

Lise günlüğümde şu cümle var: “Tanrı bana bir yetenek verdi. Bunun mutlaka bir bedeli olmalı. Minnettarlığımı, ileride bu yeteneğimi bir vakfın, bir derneğin yararına kullanarak göstermeliyim”. Annemin Başkanı olduğu ZİÇEV’in  Genel Kurul Üyesiyim. 30 senedir, beden yaşı benimle, akıl yaşı bir bebeğinkiyle olan kardeşlerim için şarkılar söylemeye, konserler vermeye devam ediyorum.

 

Bir de meme kanserine dikkat çekmek için kurduğunuz “Farkındalık Korosu” var. Onu sen kurdun değil mi?

Eşimle birlikte ama kendi alanlarında önemli insanların destekleriyle kurduk. Meme kanseri geçirmiş kadınlardan oluşan, yaklaşık 40 kişilik bir koro. Amacımız, erken tanı konusunda bir farkındalık yaratmak. Rotary’nin bir projesiyle yola çıktık. Herkes inanılmaz destek oldu. Üç yıldır devam ediyor.

 

Pınar, içten sohbetin için teşekkür ederiz. Yolun açık olsun, albümün çıkışı isminin anlamı gibi olsun. 


Röportaj: Neslihan Özyükseler

[nggallery id=939]

Yazar Hakkında /

2003 yılından bu yana, hedef kitlesi AB ve A+ olarak belirlenmiş bir çok baskı, web, pr, organizasyon işinde başarılı projelere imza atmış olan MAG hayatın her alanında en iyi olmayı hedefleyen, sosyo-ekonomik seviyesi yüksek, özel zevkleri olan ve hobileriyle yaşamını renklendiren, sosyal sorumluluklarının bilincinde olan, belirli kesimden kabul ettiği müşterilerine yıllardır sağlamış olduğu yüksek başarı grafiği ile doğru planlanmış bir büyüme ile sektöründeki hayatına devam etmektedir.

Yorum Bırakın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.