Geleceğin Yıldızı
İlk olarak “Yeter Anne” dizisiyle görmeye başladığımız İlker Kızmaz’ı daha sonra “Aslı ile Kerem”, “Candan Öte” ve “Duvar” dizileriyle tanıdık. Şimdilerde ise herkesi ekran başına kilitleyen “Aşk-ı Memnu”daki Nihat rolüyle gönlümüze taht kurdu.
Genç, yakışıklı, başarılı, farklı bir yetenek İlker Kız-maz… Son dönem çok konuşulan fakat hala vizyona girmeyen “Nefes” adlı sinema filminde rol alan ve yakın geleceğin yıldızı olarak görülen oyuncuyla bu ay çok keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik…
Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?
İlker Kızmaz: 1975 yılında İzmir’de doğdum. İlkokul, lise, üniversite hayatım İzmir’de geçti. Yaklaşık beş yıl öncesine kadar hep İzmir’de yaşadım şimdi de İstanbul’da yaşıyorum.
Oyunculuk, hayatınıza tesadüfen mi girdi yoksa siz oyuncu olmak istiyor muydunuz?
İ.K: Benim için başlangıç, tesadüf oldu sayılır. İlkokul birinci sınıfa giderken sınıf öğretmeniz 23 Nisan törenlerinde büyük sınıflardan şiir okuyacak bir öğrencinin hastalanması üzerine bana bir saat içinde bir monolog ezberletip sahneye çıkardı. Benim için o yaşlarda başıma gelen en heyecanlı şeydi sanırım. Daha sınıf arkadaşlarımın adını bile bilmiyorken bütün okul gözünü dikmiş bana bakıyordu. Gözüme perde inmişti herhalde ki ne okuduğumu, nasıl okuduğumu hala bilmiyorum. O tesadüfen gelişen heyecanlı an, benim sonradan peşinde yıllarca koştuğum oyunculuk maceramın başlangıcı olmuş farkında bile değildim.
“Aşk-ı Memnu”dan önce hangi projelerde yer aldınız, bunlardan bahsedebilir misiniz?
İ.K: Televizyon anlamında ilk deneyimim “Yeter Anne” dizisiyle oldu. Dizi çekimleri için İzmir’den gelmiştim. Zaten severek izlediğim bir diziydi. Dizinin başrollerinde Suna Pekuysal, Toron Karacaoğlu, Derya Baykal, Özkan Uğur vardı. Benim hayatımın en güzel günlerinden biriydi çünkü adını saydığım bu ustalarla daha hayatımın ilk televizyon işinde aynı sahneyi paylaşacak kadar şanslıydım. Ondan sonra “Aslı ile Kerem” ve birkaç yıl sonra da “Candan Öte” dizilerinde rol aldım. “Candan Öte”de insanları birbirine düşüren patronun kızına aşık, kötü bir karakteri oynuyordum. Benim için değişik bir deneyimdi. Oyunculuk anlamında kendi sınırlarımı genişletmemde katkısı oldu. Bundan sonra da “Duvar” isimli dizide bir taksi şoförünü oynadım. Bu dizilerden sonra daha vizyona girmemesine rağmen aylardır çok konuşulan “Nefes” adlı sinema filmine başladım. Yaklaşık dört yüz elli gün bu projede çalıştım. Filmin bitmesine yakın da benim daha çok tanınmamı sağlayan “Aşk-ı Memnu” dizisi başladı.
Sinemadaki ilk filminiz sanırım “Nefes”, bundan biraz bahsedebilir misiniz? Nasıl bir deneyimdi sizin için?
İ.K: Sinema anlamında ilk filmimdi “Nefes”, doğru. Aynı zamanda da hayatımın en önemli ve en doğru işiydi. Filmde otuz kişilik bir komando timinin içinde bir çavuşu oynuyordum. Oradaki arkadaşlarımla dört yüz elli gün adeta askerlik yapıyormuşçasına beraber yaşadık. Filmin İstanbul çekimlerinde plato olarak kullandığımız mekanda konaklamamız için ve çekimlerde kullanmak için bir askeri koğuş hazırlanmıştı. Elli gün boyunca o koğuşta yatıp kalktık. Hep bir aradaydık. Sanki gerçekten askerlik yapıyorduk. Birbirimizin ailesinden arkadaşlarına kadar her konuda fikir sahibi olduk. Bu da yanında çok sıkı temellerle bağlanmış dostluklar getirdi. Tabi bunların oluşumunda en büyük katkı sahibi, bizi bir araya getiren ve bu yola çıkarken hepimizi inandıran, motive eden Levent Semerci ve ekibidir. Filmdeki arkadaşlarımın birçoğuyla hala görüşüyoruz, kopamadık. Antalya çekimleri de tam anlamıyla bir doğa mücadelesi olarak geçti bizim için. İki bin üç yüz altmış beş metrede kar ve fırtına içinde hem çekim yapmaya hem de yaşamaya çalıştık. Çok zor zamanlardı ama bir daha kimsenin parayla bile sahip olamayacağı bir ayrıcalıktı bizim için. Bizi zorlayan uzunca bir dönemin sonunda filmi tamamlayıp İstanbul’a döndük. Ama hala aklımız dağda. Oranın başka bir yeri var bizim için.
“Aşk-ı Memnu” dizisine nasıl dâhil oldunuz anlatır mısınız?
İ.K: Yapımcımız Kerem Çatay, “Nefes” filminin teaser’larını izlemiş. Orada beğendiği birkaç arkadaşımla beni görüşmeye çağırdı. Bir kaç kez toplantı yaptık. Hangi rolü oynayacağım konusunda cast ajansım Don Kişot ile anlaşmaya vardıktan sonra filmin bitmesine üç ay kala çekimlere başladık.
“Aşk-ı Memnu” ve Nihat karakterini nasıl değerlendiriyorsunuz? Seyirci gözünde değil de sizin gözünüzden nasıl görünüyor?
İ.K: Seyirci, Nihat’a biraz önyargılı yaklaşıyor anladığım kadarı ile. Karısının Behlül ile olan ilişkisi konusunda fazla esnek davrandığını düşünenler var. Babasına karşı pısırık olduğunu düşünenler var. Kayınvalidesine karşı sessiz kaldığını düşünenler var. Nihat aslında karısını seven sadece onunla ne şartlar altında olursa olsun mutlu olmaya çalışan; gerekirse bunun için babasını, kayınvalidesini karşısına alan, babasına boyun eğmeyip Adnan’ın yanında çalışmak pahasına kendi ayakları üstünde durmaya çalışan bir adam. İyi bir adam aslında… Ben şimdiye kadar bir kötülüğünü görmedim. Ama ilerde yoldan çıkmayacağının da garantisini veremem.
Diziden sonra başka dizi veya sinema teklifleri geldi mi? Gündemde olan projeleriniz var mı?
İ.K: Dizi, neredeyse bütün vaktimi alıyor. Çok yoğun çalışma tempomuz var. Başka bir diziden teklif bile gelse değerlendirmek şu aşamada çok zor. Ama kariyer açısından programım uyduğu sürece sinema filmi yapmak istiyorum. Bu sezon sonunda çekilmek üzere cast ajansım Don Kişot ile üzerinde çalıştığımız bir proje var. Umarım her şey iyi gider ve gerçekleştirme şansımız olur.
Set ortamı nasıl? Aranızda anlaşmazlıklar yaşandığı oluyor mu?
İ.K: Benim içinde bulunduğum en güzel dizi seti diyebilirim. Yönetmenimiz Hilal Saral ve yardımcısı Barış Yöş inanılmaz kontrollü ve profesyonel insanlar. Hilal Hanım yıllardır kendi yetiştirdiği, uzmanlaştırdığı ekibiyle bu projede bulunuyor. Herkes işini layığıyla yapınca da set güzelleşiyor, problemler en aza indirgeniyor. Oyuncular arasında da samimi ve egoların çok düşük ama beklentilerin yüksek olduğu bir üretme gayreti var. Bu projede kendini defalarca ispat etmiş duayenlerle çalışma şansına eriştim. Onlarla aramda o kadar büyük bir saygı duvarı var ki onu yıkıp onlarla anlaşamama ihtimalim sıfırın da altında.
“Aşk-ı Memnu” neler kazandırdı size? Kariyeriniz için nasıl bir adım oldu?
İ.K: Bana kazandırdığı en bariz şey derseniz yolda yürürken ve çalıştığımız piyasa içinde tanınırlığımı arttırması oldu. Ama kazandırdığı en önemli şey derseniz kariyerim adına çok büyük bir tecrübe ve kendimi biraz daha geliştirme şansını elde etmem derim.