Funda Meşeli Türker Bireyselleştirilmiş Gençleşme
Kendi uzmanlığıyla tamamlayıcı tıp eğitimlerini harmanlayan ve hassas tıp ile hekimlik kariyerinin dönüm noktasını yaşadığını belirten İç Hastalıkları Uzm. Dr. Funda Meşeli Türker, bireyselleştirilmiş gençleşme ve yaşam uzatma tedavileri alanında MAG Okurlarına bilgiler veriyor.
Öncelikle eğitim ve çalışma alanlarınıza da değinerek kendinizden bahseder misiniz?
İstanbul’dan Ankara’ya 1991 yılında üniversite eğitimim için gelerek Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, ardından da Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi “İç Hastalıkları” ihtisasımı tamamladım. Önce kamuda, ardından da farklı bakış açıları kazanmak için kamudan ayrılarak global ilaç firmalarında üst düzey yöneticilikler yaptım. Bu esnada Washington Üniversitesinde sağlık ekonomisi alanında yüksek lisansımı tamamladım. Sağlık Bakanlığı tarafından verilen geleneksel ve tamamlayıcı tıp eğitimlerini uzmanlığımla harmanlayarak bütüncül bakış açımı genişlettim. İlaç firmasındaki görevim esnasında Türkiye lideri olarak adım attığım oldukça heyecan verici bir alan olan “precision medicine” yani “hassas tıp” ise benim hekimlik kariyerimde bir dönüm noktası oldu. Hem tıp dünyasının bakış açısını ters yüz eden hem de öncelikle onkoloji hastalarının kaderini değiştiren bir kavram olarak, hassas tıbbın tüm dünya ile aynı anda Türkiye’de de uygulanmasını sağladım. Bir yandan Sağlık Bakanlığı ayağını bir yandan da hekim farkındalığını ve hasta ayağını yönettim ve bu yoğun uğraşlar sonucu Türkiye’den de birçok hasta tüm dünya ile aynı anda tedaviye kavuşma şansı elde etti. Precision medicine; yeni jenerasyon gen analizleri, “big data” ve yapay zekâ ile harmanlanmış yepyeni bir yaklaşım modeli aslında. Bu alandaki deneyimimi uzun ve sağlıklı yaşam tedavilerine yönelterek Türkiye’de yine bir ilki başlatmış oldum. İstanbul’da çok sayıda yurt içi ve yurt dışı hasta ve danışanlarım ile çalışmalarım devam ederken ilk göz ağrım Ankara’yı da unutmadım ve Ankara’yı da bu konsept tedavi ile tanıştırmak için kolları sıvadım.
Bireyselleştirilmiş gençleşme ve yaşam uzatma tedavileri alanında, hangi genetik faktörlerin yaşlanma sürecini en belirgin şekilde etkilediğini söyleyebilirsiniz?
Aslında genetik kodlarımız hem yaşlanma sürecini hem de yaşlanma hızını belirliyor. Öte yandan yaşlanma karşıtı olan genlerin varlığı da –örneğin; yeni keşfedilen FOXO3 geni- bu süreci tersine işletiyor. Genetik faktörler açısından bakacak olursak da inflamasyon sürecini hızlandıran her hastalık yaşlanma sürecini de hızlandırır. Mesela şeker hastalığı, kalp ve damar hastalıkları, böbrek hastalıkları gibi. Spesifik genler dışında yaşam tarzımız da bu sürece önemli katkıda bulunuyor. O yüzden zaten “yaşlanma bir aşamaya kadar önlenebilir bir hastalıktır” diyebiliyoruz.
Gen analizi, moleküler analiz ve metabolik analizlerin tanımlarına da değinerek bunların, bireyselleştirilmiş gençleşme ve yaşam uzatma tedavilerinde nasıl kullanıldığını kısaca anlatır mısınız?
Bireyselleştirilmiş gençleşme tedavisi dediğimizde öncelikle metabolik analizler ile sizin biyokimyasal süreçlerinizi anlamaya çalışıyoruz. Mevcut durumunuzu ve hastalıklarınızı ortaya koyuyoruz. Moleküler analiz ile de epigenetik risk faktörlerinizin hücresel yaşlanma üzerindeki etkilerini ve antioksidasyon kapasitenizi belirliyoruz. Gen analizi ise sizin DNA’nızdaki varyasyonları ortaya koyarak size özel uzun yaşam ve hastalık kodlarının neler olduğunu anlamamızı sağlıyor. Tüm bu testler sonucunda risk faktörlerinizi yönetebiliyoruz, ilerleyen dönemde ortaya çıkma olasılığı olan bazı hastalıkları önleme şansını elde edebiliyoruz. Ayrıca sağlıklı ve uzun yaşam için size özel bir tedavi protokolü oluşturabiliyoruz. Özetle bir kişide hangi antioksidanın fayda göstereceğine genlerimiz karar verir. Bir hasta için magnezyum faydalıyken bir başkası için zararlıdır. Detoksifikasyon kapasiteniz iyi değilse erken yaşlanırsınız. Kolajen üretiminiz sınırlıysa ve biz bunu engelleyemezsek cilt yaşlanması kaçınılmazdır.
Rejeneratif ve rejuvenatif tedaviler arasındaki fark nedir ve nasıl çalışırlar?
Rejeneratif tedaviler hasarlanmış, yaşlanmış, eski gücünü kaybetmiş tüm doku ve hücreleri iyileştirmeye yönelik tedavilerdir. Yani mevcutta hücrelerinizin azalmış potansiyelini artıran ya da yavaşlayan iyileştirme kapasitenizi eski hızına kavuşturan tedavilerdir. Aslında insan vücudu kendini yenilemeye programlıdır ve mucizevi şekilde kendini iyileştirme gücü vardır. Rejeneratif tedaviler tam da bu gücü size hatırlatmak için yapılır. Tüm hücrelerin maksimum güçte çalışmasını uyaran tedavilerdir. Mesela kök hücre… Doku mühendisliği neticesinde elde ettiğimiz kök hücre ve büyüme faktörleri tedavileri rejeneratif tedavilerin göz bebeğidir. Rejuvenatif tedaviler ise; gençleştirmeye ve yenilemeye yönelik yapılan tedavilerdir. Yaşlanma karşıtı olarak uyguladığımız her rejeneratif tedavi aslında bir rejuvenatif tedaviyken, her rejuvenatif tedavi rejenerasyon özelliği taşımaz.