Dr. Özge Banu Öztürk Damardan Beslenme
Kişilerin tükettiği besinlerin mineral ve vitamin içeriğinin azalması sebebiyle damardan bu şekilde beslenmeye ihtiyaç duyabileceklerini belirten Uzm. Dermatolog Özge Banu Öztürk; glutatyon, C vitamini, Myers kokteyli ve NAD kullanımını detaylandırıyor.
Neden damardan vitamin ve minerallerle beslenmeye ihtiyaç duyuyoruz? Çünkü yediğimiz besinlerin mineral ve vitamin içeriği azaldı, pestisitler nedeniyle toprakta da azaldı. Besinler yoluyla veya takviyeler şeklinde aldıklarımız da bağırsaktan çeşitli sebeplerle belli oranlarda emilebiliyor. Geçirgen bağırsak gibi bir problem varsa emilim azalıyor. Sağlıklı bireylerde normalde düzenli damardan beslenmeyi gerekli görmüyoruz ancak, ani durumlarda bedeni hızla toparlayabilmek için damardan tedaviler bizim elimizi güçlendiriyor.
Vitaminler, bazı küçük moleküller, antioksidanlar ve mineraller bizi doğal yollardan iyileştirirler. Bunlardan en çok duyduklarınız glutatyon ve C vitamini olmakla beraber; alfa lipoik asit, Myers kokteyli, kolin, NAD ile özel durumlara yönelik vitamin ve mineral kokteylleri de var.
Glutatyon Nedir?
Glutatyon, bedenimizde en çok kullandığımız antioksidanlardan bir tanesi. Hem hücre içinde hem de hücre dışında işlev görüyor. En çok karaciğerde yapılan glutatyon, günlük hayatımızda her türlü stres, enfeksiyon, atık ve toksinin hücrede temizlenmesi sırasında sürekli harcanıyor. Ayrıca yetişkin bir bireyde glutatyon yapımı yaşla beraber giderek yavaşlıyor. Sonuç olarak glutatyon eksikliği ortaya çıkıyor. Glutatyon hücre içinde en çok şeker metabolizması sırasında tüketiliyor. Bu sebeple, glutatyon eksikliğini en çok; şeker hastalarında, kalp hastalarında, nörolojik ve psikiyatrik rahatsızlığı olanlarda görüyoruz.
Dışardan Glutatyon Takviyesi Mümkün mü?
Evet mümkün. Özellikle besinler yoluyla. Kükürt ve sistein içeren brokoli, karnabahar, turp, lahana, sarımsak, soğan, ıspanak gibi yeşil yapraklı otlar ve sebzelerin yeterli miktarda alınmasıyla glutatyon yapımı arttırılabilir. Bir diğer glutatyon miktarını arttıran NAC’dir. N asetil sistein ağız yoluyla veya damardan verildiğinde glutatyona dönüşerek glutatyon eksikliğini giderir. Özetle; serbest radikallerin temizlenmesi, detoks reaksiyonları gibi mitokondri işlevlerinde ve şeker metabolizmasında, demir yapımı ve kan demir seviyesinin düzenlenmesinde, kan beyin bariyerinin işlevselliğinde, bağışıklık sistem hücrelerinin görevlerini yerine getirmesinde, kalp damar sağlığının devamlılığında, ayrıca C ve E vitamininin vücutta işlevsel olabilmesi için glutatyona bol miktarda ihtiyaç vardır.
Ne Zaman Glutatyon Takviyesi Almalıyız?
Eğer şeker hastalığınız varsa, ciddi glutatyon eksikliğiniz vardır. Kalp damar ve nörolojik, psikiyatrik rahatsızlıklarda da glutatyonu mutlaka yüksek tutmamız gerekir. Bunu antioksidanlardan zengin, şekerden fakir, düşük hayvansal proteinli taze sebze ve meyveden zengin bir beslenme şekli ile kısmen yapabiliriz. Glutatyonu arttıran bazı ağızdan takviyeleri almamız yine yardımcı olur. Bu ağızdan takviyeler alfa lipoik asit ve NAC’dir.
Glutatyonu Ne Zaman Damardan Alalım?
Tüm akut enfeksiyonlarda, COVİD gibi veya ağır metal zehirlenmesi gibi akut zehirlenme durumlarında, GGT yüksekliğinde, karaciğer hastalıklarında, diş tedavilerinde, özellikle amalgam dolguların çıkartıldığı dönemlerde, yoğun psikolojik ve bedensel stres dönemlerinde, kalp krizi sonrası kalp damar hastalıklarında, hızlı toparlanmaya ihtiyaç duyduğumuz her zaman, glutatyonu üç ila yedi gün arayla, altı ila on seans damardan takviye olarak alabiliriz. Glutatyonun bedende daha iyi çalışması için yüksek doz C vitamini ve minerallere de ihtiyaç vardır. Bunları da beraberinde ağızdan takviye olarak almamız gerekir.
Damardan Yüksek Doz C Vitamini Tedavisi
C vitamini, bedendeki neredeyse tüm işlevlerin sağlıklı bir şekilde gerçekleşebilmesi için gereklidir. Kolajen gibi birçok proteinin sentezinde özellikle görev alır. Damardan yüksek dozda C vitamini tümör hücrelerini okside ederek öldürebilir. Özellikle kanser hastalarında yüksek doz C vitamini tedavisi vardır. C vitamini düşük dozlarda antioksidan etkilidir; detoksifikasyon da, mitokondri işlevlerinde yara iyileşmesinde, kolajen sentezinde, cilt ve damar duvarının sağlamlaşmasında oldukça etkilidir, bağışıklık sistemini destekler, kronik yorgunluğun giderilmesine yardımcı olur.
C vitaminini üç ila yedi gün arayla, dört ila altı seans, genel vücudun ve bağışıklığın desteklenmesi için düşük dozlarda damardan veriyoruz. Sadece kanser hastalarında yüksek dozlarda C vitamini kullanıyoruz. Günlük hayatımızda da C vitamini iki ila dört gram kadar ağızdan alabiliriz. Düzenli C vitamini kullanmak glutatyona olan ihtiyacı azaltır. Özellikle solaryuma girenlerin, yaz aylarında yoğun güneş banyosu yapanların ve tütün kullananların yüksek doz C vitamini ihtiyacı olduğunu hatırlatmak istiyorum.
Myers Kokteyli Nedir?
İntravenöz vitamin terapisi olarak da bilinen Myers kokteyli (enerji serumu) kronik yorgunluk, fibromiyalji, depresyon, anjin, kas spazmı, akut astım atakları, migren gibi rahatsızlıkların tedavisi için kullanılan bir vitamin terapisi olarak tanımlanır. Genel sağlık fonksiyonlarını iyileştirmek amacıyla kullanılan bir tamamlayıcı tedavi olarak bilinir. 7,5 gr C vitamini, 380 mg magnezyum klorid, 100 mg nikotinamid, 100 mg B5 vitamini, 100 mg piridoksin B6 vitamini, 100 mg tiamin B1 vitamini, 10 mg riboflavin B2 vitamini, 1 mg B12 vitamini metilkobalamin içerir.
Myers kokteyli, medikal tedavilere destek arayan, yoğun ve stresli bir tempoda çalışan veya yeterli vitamin alamayan bireylerde hızlı toparlanma sağlar. Yaşam kalitesini artırır, iyi hissetmemizi destekler. Myers kokteyli, birçok hastalığa karşı da önlem olarak düşünülebilir.
Bağışıklık sistemini güçlendirme, soğuk algınlığı ve grip gibi hastalıklardan korunma, enfeksiyonlarla mücadele direnci kazandırma, fibromiyalji semptomlarını hafifletme, sindirim sorunlarını çözme, kemik sağlığını destekleme, kas spazmlarını azaltma, astım ve alerji tedavilerine katkıda bulunma, migren ağrılarını hafifletme, hormonal dengesizlikleri düzeltme, özellikle sınav yıllarında zihinsel odaklanmayı arttırma, bağımlılık tedavisinde NAD ile beraber, felçli hastaların tedavisi ve rehabilitasyonunda yardımcı olma, depresyon ve anksiyete semptomlarını iyileştirme, kronik yorgunluk ve uykusuzluğa karşı mücadele etme, vücuda canlılık ve zindelik katma, kalp yetmezliğinin önlenmesine yardımcı olma, kardiyovasküler hastalıkların tedavisini destekleme amacıyla yedi ila on gün aralıklarla, üç ila altı seans uyguluyoruz.
NAD Nedir ve Vücudumuz Neden NAD’ye İhtiyaç Duyar?
NAD veya “nikotinamid adenin dinükleotit”; vücudumuzdaki hücrelerin enerji üretmesine yardımcı olan, doğal olarak oluşan bir enzimdir. Mitokondriyal antiaging diyebiliriz. Yani hücrelerimiz için hazır enerji kaynağıdır. Oksijen ve glikoz eksikliği gibi, NAD eksikliği de bir hücrenin ölümüne neden olabilir. Görevi, yiyeceklerden aldığımız enerjiyi hücresel enerjiye dönüştürmek veya hücrelere enerji için hammadde taşımaktır. NAD varsa ATP vardır. Bebeklerde ve çocuklarda NAD yüksektir, bu sebeple enerjik ve neşelilerdir. Vücutta bulunan NAD, dışarıdan gelen besinin enerjisi H ile birleşir NADH olur. Sık ve yüksek kalorili beslendikçe serbest dolaşan NAD miktarı azalır veya tükenir. Buna karşılık NADH artar. Kilo alımı, yağlanma, obezite gelişir. Yaş ilerledikçe NAD/NADH oranı azalır veya bu oran kötü beslenme sebebiyle azaldığı için yaşlanıyoruz da diyebiliriz. Nitekim uzun açlıkta, sirtuins denilen uzun yaşam genleri aktive olur ve bu genler ile NAD miktarı artar. Yine düşük kalorili beslenince aktive olur. Bu sebeple, yaşla azalan NAD’yi arttırmak için ilk şart, yaş aldıkça az yemektir. Bir diğeri de egzersiz yapmak. Egzersizde hareket enerjiye ihtiyaç duydukça, NADH halindeki yiyecek taşıyan versiyondan kurtulup NAD’ye dönüşüm olur ve çoğalır. Yani düzenli fiziksel egzersiz, NAD/NADH oranını arttırır.
NAD varlığı, vücudun tüm rejenerasyon ve antiaging faaliyetlerinin, hücresel kısmını destekler. Vücutta bulunan veya NADH’ye dönüşüm nedeni ile sayıca azalmış NAD durumunda, laboratuvar ortamında üretilmiş NAD verilmesi obeziteden diyabete, ruh sağlığından damar ve sinir sistemi hastalıklarına, travma sonrası iyileşmelere, madde kullanımındaki karaciğer hasarını azaltmaya, kısaca hücre ATP düzeyini arttırarak, hücrenin hastalığa karşı direncini arttırmaya ve vücudumuzun savunma mekanizmasını güçlendirmeye destek olur. NAD, ruhsal düzenleyici olan vücut serotonin seviyelerini arttırır, depresyon ve anksiyete belirtilerini iyileştirmeye yardımcı olur. NAD, madde bağımlılığı ve iyileşmesi için tedavi gören bireyler için faydalıdır. Bu tedavi; istekleri ve yoksunluk belirtilerini azaltır, vücuda enerji verir ve beyin yenilenmesini hızlandırır. Ayrıca NAD, yaşlanmayı geciktirmede önemli bir rol oynar. Vücut doğal olarak NAD üretir; koşmak, zıplamak, dans etmek, trambolin, ossilasyon NAD seviyelerini arttırır; ancak, genel seviye zamanla, yaşlandıkça azalır. Bu durumda destek olarak NAD kür halinde IV uygulanır. Genel prosedür haftada bir, toplam dört ila altı seans şeklinde olup ihtiyaç durumunda uzatılabilir.