Derya Derya Bir Evren Yaratmak
Kendini son derece meraklı, ilgili ve heyecanlı olarak tanımlayan öğretmen, ressam ve yazar Derya Derya, resme ve edebiyata olan ilgisinin öyküsünü anlatırken MAG Okurlarına gelecek sürprizlerinden de bahsediyor.
Derya Derya kendini tanıtacak olsa neler söylerdi?
Ankara doğumlu olsam da, uzun zamandır, güneyin incisi Antalya’da yaşayan, tam bir doğa aşığı biriyim diyebilirim. Gazi Üniversitesi Resim Öğretmenliği bölümünü bitirdim. Evet, resim mezunuyum ama edebiyatla olan bağım her daim devam etti, ediyor, bundan sonra edecek gibi de görünüyor. Öğrenmeyi ve öğretmeyi sevdiğimden, bir süredir ara versem de daha önce gerek hobi grupları gerek güzel sanatlar sınavlarına girmek isteyen öğrenciler yetiştirdim. Karakter olarak son derece meraklı, ilgili, araştırmacı ve heyecanlı bir yapıya sahibim. İnsanları, hayvanları, doğayı, okumayı, yazmayı ve genel olarak sanatı çok önemsiyor ve seviyorum. Hümanist biri olmam dışında oldukça da hareketli bir yapıya sahibim. Yüzme, bisiklet, trekking gibi doğa sporlarıyla amatörce ilgileniyorum.
Eğitimlerinizden bahseder misiniz biraz?
Gazi Üniversitesi Resim Öğretmenliği bölümünü bitirdiğimi söylemiştim. O günden beri devlet okullarında öğretmen olarak çalışıyorum. Antalya’da kişisel bir resim atölyem var, çalışmalarımı orada sürdürüyorum. Antalya başta olmak üzere başka şehirlerde de kişisel resim sergileri açtım, kimi karma etkinliklere katıldım.
Söylediğim gibi edebiyata ilgim her zaman vardı. Bilirsiniz, yazmaya çoğunluk şiirle başlar ve ben de o çoğunluktaydım. Şiirin, edebiyatın en zor alanı olduğunu bilmeden tabii. Yazmayı, daha çok da okumayı seviyorum. Özellikle de yaratıcı edebiyat alanında.
Okumalarımdan beslenerek “hiçbiryerde” adında bir roman yazdım. Bu kitaptan sonra sevgili hocam Semih Gümüş ile tanıştım ve onun Adatepe’deki Yaratı Yazarlık atölyesine katıldım. Elbette bu durum yazma serüvenime olumlu anlamda çok şey kattı ancak, öykü alanına daha çok kaymama neden oldu. Hani şiir, edebiyatın nasıl en zor çocuğuysa, öykü de ikinci belalısı.
Pek çok yerel, ulusal gazete ve dergide (basılı ve dijital) öykülerim, yazılarım yayımlandı. Roman ve öykü alanında eleştiri de yapıyorum. Yazılarımı hem kişisel web sitem
www.deryaderya.com.tr’de hem de Aksisanat dergisinin web sitesindeki köşemde peyderpey yayımlıyorum.
Sizi resme yönelten motivasyonlar nelerdi?
Belki çok klasik olacak ama çocukluktan itibaren motiveydim diyebilirim. Bu tip ilgiler çoğunlukla o yaşlarda başlar. İlkokulda en çok bitirdiğim defter resim defteriydi. Okul ve sınıf panolarına resimlerim asılırdı. Ortaokulda ve lisede resim alanında dereceler alırdım. Tüm bunlar ister istemez sizi bilinç altınızda da yönlendiriyor. Zaten üniversite yıllarına gelince de direkt resmi seçiverdim. Öğretmeyi sevdiğimden de Eğitim Fakültesini tercih ettim. Sanat olağanüstü bir kendini ifade etme aracı. Manevi varlığınızın dışavurumu açısından en etkili enstrümanlardan biri. En azından benim için öyle. Düşünsenize hiç sıkılmadan, hatta farkına bile varmadan, tüm dikkatinizle on yedi on sekiz saat, bilim dışında başka hiçbir şey herhangi bir şeyin başında bu kadar tutamaz sizi. Evet, ben de çalışırken kilitleniyorum.
Resimlerinizde, görüneni resmetmek yerine görünmeyeni anlatmaya yönelik çalışmalar yaptığınız fark ediliyor. Resim yaparken konularınızı nasıl seçiyorsunuz?
Çalışmam eğer bir sergiye yönelikse elbette konularım bir konsept dahilinde şeklini şemalını alıyor. Üslup olarak benimsediğim, dışavurumcu figüratif tarz diyebilirim. Yanı sıra soyut yerine soyutlamayı tercih ediyorum. Çalak fırça denilebilecek bir teknikle çalışıyorum.
Evet, aslında görünenin ötesindeki anlamı arıyorum. Sadece görüneni resmetmek yeterli gelmiyor çünkü. Bu ya bir figürün ifadesinde olabiliyor ya mekânlarda ya da fırça hareketlerinde veya renklerde, değişiyor. Resimde anı dondurduğumuzu sanırız ama bana göre resim, aktarıldıktan sonra da dinamiklerini kendi içinde yaşamaya devam eder. Bir fotoğraf düşünün, o fotoğrafın sizde yansıması öylesine güçlüdür ki üzerine roman yazabilirsiniz, bir film çekebilirsiniz. Bir resme bakarak, zihninizde bir dünya yaratabilirsiniz, çünkü sanatçı bir zemin üzerinde yaşamdan bir kesit sunar ve oradaki karakterler ya da nesneler sizden sonra da yaşamaya devam eder. Siz onlara bir beden, şekil ve hayat vermişsinizdir. Tek boyutlu düzlem de hayattan bir enstantane değildir sadece. Öncesinde var olan, sonrasında da sürecek olan kendi gerçekliği vardır. Bunu bir roman gibi de düşünebiliriz. Yazar; karakterleri, mekânları, süreğenliği yaratır, her okur onları yeniden var eder ve iç dünyasında ete kemiğe büründürür. Bunlar sanatçının anlatmak istediğiyle büyük oranda farklıdır üstelik. Resimde de siz karakterlerinizi bir atmosfer içerisinde yaratırsınız, her izleyici onu zihinsel sürecinde farklı formlarda, mekânlarda yaşatmaya devam eder. Öte yandan eserdeki zaman da bir devinim halindedir. Akış hep devam eder.
Kullandığınız teknik ve malzemelerden bahseder misiniz?
Su bazlı bir boya olan akrilik boya tekniğini tercih ediyorum.
Peki, yazmaya olan ilginizi ne zaman fark ettiniz? Nasıl ortaya çıktı?
Yine aynı şeyi söyleyeceğim, çocuklukta. Yazmak ve resim yapmak bende paralel gelişti. Karalamalarımın yanına resimler de çizerdim. Bugün hâlâ resimlerimde yer yer yazıyı kullanırım. Her zaman dışadönük bir insandım ama sanatla kendimi dışa vurmak daha anlamlı geliyor. Resimde ve edebiyatta karakter, atmosfer yaratmayı, bu evrenlerde gezmeyi, izleyici ya da okuru gezdirmeyi çok gizemli buluyorum. Zihinsel yaratıcılığımın, dahası farkındalığımın ürünsel sonuçlarında başka insanların zihinlerinin de dolaştığını bilmek bana büyük bir haz veriyor. Düşünsenize, yarattığınız gerçeklik, başkalarının da gerçekliği oluveriyor. Bence bu müthiş.
Yazma ritüeliniz var mı?
Sabahın erken saatlerinde ve sessizlikte, kedilerimin pozitif enerjileriyle huzurlu bir ortamda çalışmayı seviyorum. Dört, beş gibi doğayla beraber uyanmak, dinlenmiş zihnin alfa dalgalarıyla kurgulamak çok daha verimli sonuçlar doğuruyor. Yanı sıra üretmek için en uygun zamanda karakterler, atmosferler, evrenler yaratmak, onların kaderlerini belirleyip düşünce ve duyguları üzerinde tepedeki kişi olmak çok büyüleyici. Elinize doğmuş bir hayvanın ya da baktığınız bir çiçeğin büyümesinde önemli bir etkiniz olabilir; ama onlar fiziki varlıklarını size borçlu değildirler, çünkü zaten vardırlar. Doğal süreçlerinde ve ortamlarında bir biçimde büyümeye devam ederler; ama karakterlerin doğumu, tipi, geçmiş ve geleceği, ailesi, yaptıkları, yapacakları hatta ölümü bile size bağlıdır. Her ne kadar sizden sonra var olmaya devam edeceklerse de kaynakları sizsinizdir. Bu olağanüstü değil mi?
Resimde veya edebiyatta yeni çalışmalarınız var mı?
Uluslararası 9. ArtAnkara’da, Zes Art bünyesinde, ikinci kattaki özel sergi alanımızda, “Pamfilya’nın Yeniden Doğuşu” isimli konseptimizle yer alacağız. Yanı sıra resimde büyük bir proje üzerinde zihinsel anlamda çalışmalara da başladık. Bu projenin gerçekleşmesi durumunda başımızı kaşıyacak vakit bulacağımızı sanmıyorum. Edebiyat alanında okurlarıma, “hiçbiryerde” romanımın dil ve anlatım bakımından yeniden gözden geçirilmiş haliyle “hiçbiryerde Yeniden” adı altında ikinci baskısının çıkacağı haberini verebilirim. Öte yandan konu, üslup, dil ve anlatım gibi pek çok açıdan bu romandan ayrılan ve kendi edebi gelişim sürecimin evrimsel bir ürünü olan başka bir roman dosyası da hazır vaziyette bekliyor. Yine tek başlarına bağımsız ama kendi içinde bağlamlı öykü dediğimiz öykülerden oluşan bir dosya da bitmiş durumda. Uygun zemin ve zamanda okurlarıyla buluşacaklarını umut ediyorum.