Bir Rüyanın Sayfalarında Seyahat
Kapağını açtığınız anda size dünyaya açılan bambaşka bir pencere sunan yayınevi Assouline Türkiye’nin Marka Sahibi ve Madame Malachite’nin Kurucusu İrem Kınay, Assouline Türkiye’nin ülkemiz adına yüklendiği misyon ve bunun gerçekleşmesi için kendisinin bizzat yönettiği projeler hakkında sorduğumuz soruları yanıtladı.
Öncelikle bize kendinizden bahsedebilir misiniz?
2010 yılında Assouline’in dünyadaki ilk lisanslı ortağı oldum ve Türkiye’deki marka sahibiyim. Wharton Üniversitesi’nde Finans ve Yeni Girişim Yönetimi eğitimi aldım ve uzun seneler Yatırım Bankacılığı ve Finans geçmişimden sonra, Assouline ile her zaman tutkum olan kitap ve tasarım dünyasına geçiş yaptım. 10 senelik bu serüvende Assouline Türkiye olarak 9 tane kitap yarattık. Her kitabın tüm projelendirilmesini üstlendim. En son çıkan “Turquoise Coast” kitabının da ayrıca yazarı oldum.
Yayıncılık işiyle ilgilenmeye nasıl başladınız? Ne zamandır profesyonel olarak bu işi yapıyorsunuz?
2010’dan beri profesyonel olarak bu işi yapıyorum. Hayattaki en büyük felsefem merakımın peşinden gitmek oldu. Ve bir Assouline tutkunu olarak sosyal bir ortamda tanıştığım Prosper Assouline’i, sohbet esnasında Türkiye’ye gelmeleri konusunda ikna ettim. Fakat lisanslı ortak olmam için teklif onlardan geldi.
Assouline hangi başlıklar altında yayınlar yapıyor?
Moda, sanat, fotoğraf, seyahat, yemek vs. gibi koleksiyon kitapları. 21. yüzyıl görselliğin çok önem taşıdığı bir dönem. Assouline’in eserlerinin her birisi kitaptan çok “objects of art” diye tanımlandırdığımız koleksiyon objeleri esasında.
Bebek’te bir butik mağazanız var. Assouline Boutique’i normal bir kitapçıdan ayıran tam olarak nedir?
Burası kapısından girdiğiniz anda yansıtmak istediğimiz dünyayı bütün detaylarıyla deneyimlediğiniz bir alan aslında. Görselliğinden, kokusuna, çalan müzikten aydınlatmaya kadar, bizi en iyi yansıtan ortamı deneyimlemenizi sağlıyor.
Assouline’in “coffee table book” tarzı Türkiye’de nasıl bir karşılık buldu? Okur kitlenize iletmek istediğiniz bir mesajınız var mı?
İlk günden beri çıkış noktam kitabın en güzel hediye oluşuydu. Seneler geçse de değerini hiçbir zaman kaybetmeyecek, vazgeçemediğiniz kitaplar. “Kitaba saygı” olarak tanımlandırdığımız bu tecrübeye ilk günden beri çok önem verdik. Bebek mağazasına geldiğinizde mekanın kokusundan size ikram edilen kahve servisine kadar tüm detaylarla bu tecrübeyi zenginleştirdik. Mağazayı kitap dışında bir hazine avı olarak da kurguluyorum. Assouline, kültür ve yaşam tarzının birleştiği ilk lüks markası olarak biliniyor. Kitaplardan yola çıkan ve onları tamamlayan özel aksesuarlar da Assouline dünyasının önemli yapı taşları. Kırmızı paketin içinden çıkan her kitap ve aksesuarın zamansız bir değer halini alması benim için çok önemli.
Peki Assouline Türkiye’nin, ülkemiz için önemini ve bu anlamda yüklendiği misyonu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bebek mağazasını ilk açtığımız zaman misyonumu “Bebek’ten dünyaya açılan pencere” diye tanımlamıştım ve hala bunun geçerli olduğunu düşünüyorum. Bugüne kadar çıkardığımız 9 kitap ile kültürümüzü dünyanın her köşesinde doğru kitlelere taşıdık. Bu kitaplar ile ilgili yapılan PR çalışmaları ve yurtdışı etkinlikleri de ayrıca ülkemizi tanıtmaya yardımcı oldu.
Türkiye’de daha önce birlikte çalışmış olduğunuz yazarlar kimler? Geçmiş projelerinizden bahsedebilir misiniz?
Her kitap bir kurgu, bir bakış açısı… Daha evvel çalıştığımız yazarlar Serdar Gülgün, Alessandra Ricci, Nurhan Atasoy, Vivienne Becker ve Andrew Finkel. Türkiye’den ilk olarak “The Grand Bazaar”, Kapalıçarşı, kitabımızı çıkardık. Dünyaca ünlü Laziz Hamani bu kitap için Türkiye’ye geldi. Yazısı için, Kapalıçarşı tutkunu olduğunu bildiğim Serdar Gülgün’e teklif ettim ve o da projeyle çok heyecanlandı. Sonuç olarak da onun kaleminden Kapalıçarşı’yı, 36 tane esnafın hikayesi ile, tekrar keşfettik.
Yönettiğiniz projeler içerisinde, yazarlığını üstlendiğiniz ve Nevbahar Koç ile hayata geçirdiğiniz “Turquoise Coast”un ayrı bir yere sahip olduğunu söyleyebilir miyiz? Bu proje hakkında ne anlatmak istersiniz?
Bu benim birkaç sene evvel hayal ettiğim ve Assouline global ile kurguladığım bir projeydi. Nevbahar da Türkiye’yi tanıtma misyonunu ile ilk önce “Bosphorus Private” kitabını yapmak üzere bana gelmişti. Bu süreçte beraber harika bir ekip oluşturduk. Özellikle yurt dışında Türkiye’yi temsilen çok başarılı bir proje oldu. Arkasından rüyam olan mavi yolculuk kitabını yine birlikte yapmayı Nevbahar’a teklif ettim. Yazar olmam ilk etapta aklımda yoktu, fakat bunu Martine Assouline bana teklif etti. Onlarla daha evvel bir mavi yolculuk yapmıştık ve bu sefer benim yazmam için özellikle ısrar ettiler. Bu sahillerde, tarihte gelmiş geçmiş bir çok yolculuğa örnek, çağdaş bir yolculuk kurgusu yaptık. 2 defa aynı rotayı fotoğrafçımız Oliver Pilcher ile katettik. Her seferinde aynı yerlerde, aynı grupla farklı şeyler keşfettik. Bunları da kitapta sunmaya çalıştık.
Assouline kitaplarından bahsederken bizlerde hayranlık uyandıran o muhteşem fotoğraflar için ayrı bir parantez açmamız gerekiyor. Projelerinizde fotoğraflara verdiğiniz paye nedir?
Her kitap kendi içinde yepyeni bir proje. O yüzden her kitap için doğru yazar ve doğru fotografçı kurgusunu baştan yapıyoruz. Projeye uygun fotografçının tespit edilmesi çok önemli. Çünkü görseller, vermek istediğimiz mesaja göre bir araya geliyor. Fotografçı dışında, konuya göre, arşiv çalışması da çok önemli olabiliyor. Örneğin “Ottoman Chic” kitabımız için Osmanlı arşivlerini çok araştırdık. Her projenin konusuna göre görsel ihtiyacı farklı oluyor.
COVID-19 nedeniyle evlerimizde olduğumuz günleri daha keyifli hale getirmek adına Assouline Türkiye Yayıncılık’ın bize ne gibi okuma tavsiyeleri olur?
Bu dönemde “Armchair Travel” çok keyifli. Oturduğunuz yerden dünyayı gezebilir, merak ettiğiniz yerleri araştırabilirsiniz. Seyahat serisini özellikle tavsiye ediyorum: “Italian Chic”, “Tulum Gypset”, “Comparta Bliss”.
MAG okurlarına gelecek projeleriniz hakkında bilgi verebilir misiniz?
Son dönemde en heyecan duyduğum oluşum; yeni markam “Madame Malachite”. Esasında bu, bir markadan çok benim için bir hikaye, bir kadının var oluş öyküsü. Enerjisini doğanın yeşil renginden ve malahitin tılsımlı büyüsünden alan; sevginin kudretine ve birliğe inanan; bulunduğu her ana enerji katan; büyülü bir kadının hayal dünyası.
Yine Türkiye’ye katma değer sağlamak üzere artizanal değerler ve yaratıcılığı, kaliteli iş gücü ile harmanlayıp, dünya liginde ilgi görecek yeni bir lifestyle markası yaratabilmek üzere bir misyon edinerek yola çıkmanın heyecanı içerisindeyim.
Koleksiyonun doğuş fikri nasıl ortaya çıktı?
Koleksiyonun doğuş fikri 16. yüzyılda “Cabinet of Curiosities” diye adlandırılan, merak uyandıran objelerle dolu bir odanın güncel halini yaratmak. Bu anlamda geniş kapsamlı bir kütüphaneyi hayal ediyorum. Assouline bünyesinde yarattığım her kütüphane, bu objeler için de bir ilham kaynağı esasında.
Atölyemiz İstanbul’da. Deri konusunda hep yeni teknikler denemeye, artizanal değeri yüksek olan teknikleri başarıyla uygulamayı hedefliyoruz. Ayrıca yaratım sürecine mümkün olduğunca kadın el işçiliğini dahil etmeye gayret ediyorum. Hayalimde Madame Malachite’nin kadınlara destek olduğu, birlikte ürettiği projeler var.