Bener Mimarlık İnsanlar İçin Mekân Yaratmak
Tüm mimari ve sanat akımlarından onu etkileyen ince ayrıntıları alarak kendi çizgisine ekleyen Mimar Bengü Erdoğmuş Erişkin; verdiği hizmetleri, tasarlamaktan keyif aldığı alanları ve tarzını MAG Okurlarıyla paylaşıyor.
Eğitimlerinize ve geçmiş deneyimlerinize de değinerek kendinizden biraz bahseder misiniz?
Kendimi bildim bileli hayal etmek, yaratmak, renklerle oynamak ve bunları insanlara sunmak beni çok mutlu etti. Tek hayalim ve tutkum olan mimarlık mesleğini Mimar Sinan Üniversitesi Mimarlık bölümünden mezun olarak gerçekleştirdim. Hayat felsefem; “sevdiğin işi yaparsan, başarı garantidir, gerisi zaten arkadan gelir”… Mimarlığı bir meslek değil, yaşam tarzı olarak yaşıyorum. Bunu da tüm çalışanlarıma ve müşterilerime aktarıyorum. İnsanlara dokunmak, onlar için mekânlar yaratmak ve yarattığınız mekânlarda onların mutluluğunu görmek benim için paha biçilmez bir duygu…
Bener Mimarlık olarak nerelerde hangi hizmetleri veriyorsunuz?
Kendimi bir dünya insanı olarak görüyorum ve bana heyecan veren her projenin içinde olmaya çalışıyorum. Farklı kültürler, ülkeler ve insanlara tasarım yapmak ana ilkem, bu amaçla tasarımlarımızı her yere götürmeyi amaçlıyorum. Son zamanlarda İzmir, İstanbul, Bodrum ve yurt dışı projelerde yer alıyoruz. Artık projelerimizde mimari ve iç mimari proje hizmetini beraber veriyoruz. Binayı en baştan tasarlayıp, en ince ayrıntısına kadar iç mimari unsurları oluşturup, tüm yapısal işleri de takip edip, projeyi bitmiş halde müşterilerime teslim ediyorum. Gerektiğinde projenin tüm tasarım kalemlerinde, kurumsal kimlik oluşum aşamalarında ve grafik tasarımlarında yer alıyoruz. Lüks villa, konut, ofis, otel, açık alan, fabrika veya fuar alanı; tasarladığımız her ne ise her aşamasında olmayı tercih ediyorum.
Projelerinizde sıklıkla kullanmayı tercih ettiğiniz bir materyal veya renk var mı? Bunun nedeni nedir?
Projelerimde özellikle duvar kaplamalarında ahşap ve lake kaplamayı kullanmayı tercih ediyorum. Mekânsal kurguda gizli kapılar ve geçişler yaratmak, özelikle görülmemiş dokularla cephe, tavan yüzeyleri oluşturmak mimari detaylarımı güçlendiriyor. Koyu renkleri kullanmayı seviyorum, doğru tasarlandığında mekânı yücelttiğini düşünüyorum. Her projemde vazgeçilmezim mermerdir, muhakkak mermer veya herhangi bir doğal taşı tablo gibi kullanıp, seyredilecek fasadlar, zeminler veya objeler yaratıyoruz. Aydınlatma, her mekânının ruh halini değiştirebilir, o yüzden aydınlatma detayları ve objeleri projelerimde çok önemlidir.
Geçmiş projelerinize bakıldığında çoğunlukla gri, siyah, altın rengi ve bu renklerin tonlarını kullandığınız görünüyor. Tarzınızı nasıl tanımlıyorsunuz?
Genel anlamda kendimi modern mimariye yakın hissediyorum; ancak, tek bir stil veya üsluba bağlı kalmak bana çok doğru gelmiyor. Tüm mimari ve sanat akımlarından gelen ve beni etkileyen ince ayrıntıları alıp, benim mimari duruşumu oluşturan karakteristik modern çizgime ekliyorum. Bazen çok net ve yalın mekânlar tasarlarken, bazen daha eklektik bir stil benimseyip, farklı materyalleri -örneğin pirinç ve brüt beton gibi- bir arada kullanıyorum. Müşterimin hayalini kendi çizgimizle harmanlıyorum, en dikkat ettiğim konu, her projenin kişiye özgü olması ve asla tekrar etmemesidir.
En çok hangi alanı tasarlamaktan keyif alıyorsunuz?
Banyo, misafir tuvaleti, SPA alanları gibi ıslak mekânları tasarlamaktan çok keyif alıyorum. Bu alanları sıradanlıktan çıkarıp, marjinal malzemeler ve farklı aydınlatma detaylarıyla donatmayı bir tasarım felsefesi olarak görüyorum. Bu alanlar benim için ruha iyi gelen, terapi ve dinlenme alanlarıdır, özel tasarlanmalıdır. Ayrıca atıl kullanılan bodrum katlarını SPA alanı, sinema odası, hobi alanı gibi fonksiyonlar vererek, konutların en çok yaşanılan mekânları haline getirmek ayrıca bana keyif veren tasarım alanlarıdır.
Aslında insanlara kendini iyi hissettiren, yaşamı kolaylaştıran, kolaylaştırırken güzelleştiren ve modu düzelten her mekânı tasarlamak ve insanların kullanımına sunmak büyük bir keyif ve bana neden mimar olduğumu tekrar tekrar hatırlatıyor…