© Copyright 2018 Mag Medya
blank
Başa Dön

Aile Şirketlerinin Geleceği İçin Kurumsallaşmanın Önemi

Aile Şirketlerinin Geleceği İçin Kurumsallaşmanın Önemi

Aile Şirketlerinin Geleceği İçin Kurumsallaşmanın Önemi

Aile şirketlerinin başarılı olabilmesinde kurumsallaşma sürecinin etkin bir rol oynadığını belirten Av. Ata Gümüş, nesiller arası liderlik devrinde dikkat edilmesi gereken kritik noktaları MAG Businss Okurlarıyla paylaşıyor.

Bu yazımda, aile şirketlerinin kurumsallaşmasının yalnızca iş süreçlerini profesyonelleştirmekle kalmayıp, aile bireyleri arasındaki uyumu pekiştirerek aile içi huzur sağlamak açısından da hayati bir öneme sahip olduğundan bahsetmek istedim. Bunun yanı sıra, ülkemizin ekonomik gelişimi ve parlak bir gelecek için en önemli adımlardan birinin aile şirketlerinin kurumsallaşması olduğunu da vurgulamak, bu konuda toplumsal farkındalık yaratmayı amaçladım. Ülkemizdeki aile şirketlerinin en büyük problemi olan liderlik devri ve halefiyet planlamasını sorunsuz bir şekilde gerçekleştirmenin şirketin sürdürülebilirliği için ne kadar önemli olduğuna da dikkat çekmek istedim.

Türkiye’deki şirketlerin %95’inin aile şirketi olduğu düşünüldüğünde, bu şirketlerin %99’unun henüz birinci kuşakta bulunması, kurumsallaşmanın ve nesiller arası liderlik devrinin neden kritik bir öncelik olduğunu bizlere açıkça göstermektedir. Türkiye’de ve dünyada aile şirketlerinin üçüncü nesle ulaşma oranı %15 ila %20 seviyelerinde olup, ortalama ömürleri ise 25 ila 30 yıl ile sınırlıdır. Bu başarısızlık; kurumsallaşma eksikliği, liderlik devri ve halefiyet planlarının hazırlanmamış olmasıyla doğrudan ilişkilidir. Yönetim süreçlerinin profesyonelleşmemesi, aile bireyleri arasındaki rol ve sorumlulukların netleşmemesi ve duygusal kararların alınması, şirketlerin geleceğini ve sürdürülebilirliğini açıkça tehdit etmektedir. Aynı zamanda, finansal planlama eksiklikleri, inovasyona ve değişen piyasa koşullarına uyum sağlanamaması, şirketlerin rekabet avantajlarını kaybetmelerine yol açmaktadır. Bütün bu etkenler bir araya geldiğinde, nesiller arası geçiş sürecinde yaşanan zorluklar, aile şirketlerinin üçüncü nesle ulaşmasını engellemekle kalmaz; aynı zamanda, en değerli unsur olan aile içi huzuru da zedeler.

Aile şirketlerinin başarıyı sürdürebilmesi için kurumsallaşma süreci, yalnızca aile içi uyumu güçlendirmekle kalmaz; aynı zamanda şirketin geleceğini de garanti altına alır; ancak, kurumsallaşma, iş ve aile değerleri arasında denge kurmayı gerektirir. İş süreçlerinin profesyonelleşmesi kadar, aile bağlarının zarar görmemesi ve aile içi huzurun bozulmaması için de bu mekanizmaların geliştirilmesi şarttır. Bu noktada, aile şirketlerinin kurumsallaşması ve huzurun bozulmaması için en etkili araçlardan biri aile anayasasıdır. Aile anayasası, yalnızca bir kılavuz metin olarak değil, aile bireyleri arasında uzlaşmayı sağlayan ve işleyişi düzenleyen bir araçtır; ancak, bir şirketin sürdürülebilirliğini sağlamak için tabii ki tek başına aile anayasası yeterli değildir. Asıl önemli olan, şirketin kurumsal yapısını sağlam temeller üzerine inşa etmek ve her aile üyesinin bu sürece direnç göstermeden katkı sağlayarak, belirlenen kurallara sadakatle uymasını sağlamaktır.

Dünyada ve ülkemizde birçok aile şirketi, halefiyet planı eksikliği veya başka bir deyişle liderlik devri yapılamaması nedeniyle sürekliliğini sağlayamamış, geleceğe taşıyamamıştır. Tarih boyunca da birçok ülke ve hanedan, liderlik belirsizlikleri ve taht kavgaları nedeniyle gücünü yitirmiş, yok olmuş ve tarihin tozlu sayfalarına gömülmüştür. Bu noktada, çoğu insanın uzak gördüğü, düşünmek ve üzerine tartışmak istemediği ölüm gerçeğiyle yüzleşmek gerekmektedir. Özellikle bir halefiyet planı oluşturmak açısından bu son derece önemlidir. Vasiyet ya da halefiyet planı olmadan, orta halli bir ailenin bile mirası karmaşık bir soruna dönüşebilirken, aile şirketlerinin üçüncü nesle ulaşamaması böyle bir durumda kaçınılmaz olacaktır. Bu nedenle, şirketlerin geleceği için bu planı yapma zorunlu hâle gelmektedir.

Bu kısa yazımda, aile şirketlerinin nasıl başarıya ulaşacaklarını yazmak yerine daha çok, aile şirketlerinin neden başarısız oldukları ve bunun nedenlerine odaklandım. Her bir nedenin, kapsamlı bir makale konusu olabilecek kadar derin olduğunu ve bu nedenlerin her aileye göre de değişiklik arz edebileceğini de belirtmeden geçemeyeceğim. Bir kez daha vurgulamak gerekirse, aile şirketlerinin en büyük başarısızlık nedeni, şüphesiz kurumsallaşma eksikliğidir. Profesyonel yönetim yapısının oluşturulmaması, şirketlerde belirsizliklere yol açar ve şirketin sürdürülebilirliğini zayıflatır. Aynı zamanda, duygusal kararların öne çıkmasına neden olur ki bu, şirket yönetimi konusunda zafiyetlere yol açarak, aile içi huzuru bozar. Şirket kurucularının, şirket yönetiminde oldukları zaman gücü elinde bulundurduklarını düşünmeleri ve diğer aile üyelerini kontrol etme arzuları, yönetimden ayrılma isteksizlikleri ve yetki devrine direnç göstermeleri, genç aile bireylerinin gelişimlerini engellemektedir. Halefiyet, yani liderlik devri sürecinde yaşanan zorluklar, genç nesillerin iş süreçlerine adaptasyonunu ve liderlik becerilerinin gelişimini de engeller. Genç kuşakların yönetim sorumluluğunu üstlenebilmeleri için gerekli deneyimi kazanmaları, iş dünyasının dinamiklerini öğrenmeleri ve güçlü liderlik yetkinlikleri geliştirmeleri; şirketler için hayati önem taşımaktadır. Bu eksiklikler giderilmediğinde ise, geleceğin liderleri şirketin sürdürülebilirliğine katkı sunmakta yetersiz kalır ve nesiller arası geçiş, şirketin büyüme potansiyelini zayıflatarak rekabet gücünü kaybetmesine yol açar. Şunu da vurgulamak gerekir ki, genç nesillerin şirketi yalnızca bir miras olarak değil, içinde çalışmaları ve geliştirmeleri gereken bir yapı olarak görmeleri sağlanmalıdır. Aile şirketlerinin geleceğe taşınması, üzerine özenle düşünülmesi ve çalışılması gereken bir konudur. Yukarıda saydıklarım, şirketlerin büyüme potansiyelini kısıtlamakta, yeniliklere adapte olamamalarına neden olmakta ve nihayetinde onları sürdürülebilir bir geleceğe taşıma şansını ortadan kaldırmaktadır.

Aile şirketlerinin başarısız olmasına sebep konulardan biri de aile içi iletişim eksikliğidir. Aile bireyleri arasındaki çıkar çatışmaları ve iletişim eksiklikleri, şirket işleyişini olumsuz etkiler. Aynı şekilde, finansal yönetim eksiklikleri, iç kontrol mekanizmalarının olmaması ve stratejik planlamaların yetersizliği; büyüme fırsatlarının kaçırılmasına neden olur. Aile bireylerinin profesyonel yöneticilerle çalışmak istememesi de yetki paylaşımında ciddi sorunlara yol açar. Ayrıca, şirketlerde denetim mekanizmasının olmamasının, iş verimliliğinin düşmesine ve karar alma süreçlerinin aksamasına neden olduğu da bilinmektedir.

Bir diğer husus ise; aile şirketlerinin, modern iş dünyasında rekabet gücünü sürdürebilmek için dijitalleşme, inovasyon ve markalaşma çalışmalarına yatırım yapmalarının zorunluluğudur. Bu yatırımlar, yalnızca mevcut piyasa koşullarına uyum sağlamakla kalmaz; aynı zamanda yeni fırsatları değerlendirerek şirketlerin büyüme potansiyelini artırır ve nesiller boyunca sürdürülebilir olmalarına zemin hazırlar.

Yazımda, aile şirketlerinin sürdürülebilirliğini sağlamak için kurumsallaşmanın ve etkili iletişimin ne kadar önemli olduğunu vurgulamaya çalıştım. Aile anayasasının oluşturulmasının yalnızca iş süreçlerini düzenlemekle kalmadığını, kuşaklar arası geçişleri de kolaylaştırdığını ve şirketin nesiller boyunca varlığını sürdürmesine olanak tanıdığından da kısaca bahsettim. Bu anayasanın yazılı kalmasının yeterli olmadığını; yukarıda söylediğim gibi, her koşulda uygulanması ve aile bireylerinin bu yasaya bağlı kalması gerektiğini de tekrar belirtmem gerekiyor.

Son olarak, aile şirketleri yalnızca ticari bir kuruluş değildir. Aile şirketleri, aynı zamanda aile bireylerinin mirasını, değerlerini ve kültürünü geleceğe taşıyan manevi köprülerdir. Şirketin başarısı, geçmişten gelen emekleri ve gelecek için beslenen umutları yaşatırken, aynı zamanda aile bağlarını güçlendirir. Ülkemizdeki şirketlerin %95’inin aile şirketi olduğunu düşündüğümüzde, bu şirketlerin güçlenmesi sadece ekonomik büyümeye değil; toplumsal refaha, istihdama ve sürdürülebilir kalkınmaya da katkı sağlar.

Aile şirketlerinin gelişimine katkı sunmak, ülkemizin ekonomik hedeflerine ulaşma yolunda atılan en anlamlı adımlardan biridir. Ben de, bu yazı ile karınca misali küçük ama kendim için anlamlı bir adım attım; çünkü her bireysel çaba, daha güçlü bir ekonomi ve daha parlak bir gelecek için büyük bir dönüşümün başlangıcıdır.

Yazar Hakkında /

2003 yılından bu yana, hedef kitlesi AB ve A+ olarak belirlenmiş bir çok baskı, web, pr, organizasyon işinde başarılı projelere imza atmış olan MAG hayatın her alanında en iyi olmayı hedefleyen, sosyo-ekonomik seviyesi yüksek, özel zevkleri olan ve hobileriyle yaşamını renklendiren, sosyal sorumluluklarının bilincinde olan, belirli kesimden kabul ettiği müşterilerine yıllardır sağlamış olduğu yüksek başarı grafiği ile doğru planlanmış bir büyüme ile sektöründeki hayatına devam etmektedir.

Yorum Bırakın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.