Ahead’de Bir Türk Davulcu Tolga Ergin
Sinpaş GYO Pazarlama Müdürü Tolga Ergin aynı zamanda bir müzisyen. Çocukluk yıllarından beri merak sardığı müzik ile davulcu olarak ilgilenen Ergin’in hiç bilmediğiniz yönlerini, davul çalma hikayesini, başarılı müzik kariyerini MAG okuyucuları ile paylaştı.
Bize kendinizden bahseder misiniz? Ne zamandan beri müzikle uğraşıyorsunuz?
Ankara doğumluyum, Ankara’nın şanslı, “sokakta büyüyen” çocuklarından biriyim. 1975’te başlıyor benim hikayem. Ağaçların tepesinden inmeyen, bilgisayarın başında değil sokakta gerçek oyunlar oynayan bir çocuk olarak, açıkçası biraz da haşarı bir çocuk olarak büyüdüm. Her zaman iyi bir müzik dinleyicisi olduğuma inanmışımdır. Küçükken de bu böyleydi… Ortaokuldayken bir konsere gittim, sadece davulcuyu izlediğimi, sadece davulcuyu dinlediğimi fark ettim ve bir çift baget satın alarak evdekilerin başını şişirmeye başladım. Bilirsiniz tencere tabak dövme hikayeleri…. Bir müddet sonra bulduğum davul etütlerini çalışarak kendi kendime davul çalmaya başladım. Evimiz büyük bir bahçesi ve büyük garajı olan bir evdi. Bu açıdan da şanslıyım çünkü 1 buçuk sene para biriktirip bir davul almıştım. Onu da, babamın arabasını dışarı atıp garaja yerleştirdikten sonra (kesin tarih vermek gerekirse 1988 yılında) artık davul çalmaya başlamıştım. 1989 yılında da grubum Darkphase’i kurdum.
Ahead’e giriş hikayenizden bahseder misiniz? Nasıl oldu? Onlardan nasıl haberdar oldunuz? İletişimi nasıl kurdunuz?
Davulcuların en büyük problemlerinden biri baget, zil gibi ekipmana ve davul aksamına çok fazla para harcamalarıdır. Söz gelimi iyi bir çift baget sert bir müzik türünde çok çabuk yıpranır ve kırılır. Sert müzik demişken ben de oldukça sert bir heavy metal türü icra ediyorum. Ben de zor kırılan bir baget arayışındayken elime bir broşür geçti. 1991 yılıydı yanlış hatırlamıyorsam. Orada Amerikalı Ahead adlı bir firmadan ve alüminyum alaşımdan ürettikleri bagetlerden bahsediliyor ve kırılmazlık garantisi verdikleri anlatılıyordu. Broşürdeki mektup adresine bir mektup yolladım ve bir çift baget satın aldım. O zamanlar internet olmadığından haberleşmeyi mektup ile sağlıyorduk ve Türkiye’de de bu bagetlerden bulunmuyordu. Gelen bagetler Mötley Crüe’nün davulcusunun imzasını taşıyan bir çift siyah Ahead’di. Dengesine, rengine hayran oldum. Laf aramızda hala o bagetlerimi saklıyorum, kırılmadılar.
Ahead neler yapıyor? Müzik dünyasında neden önemli bir kuruluş?
Ahead biraz önce bahsettiğim gibi davul ekipmanları yapıyor ama asıl işleri baget üretmek. Yarış bisikletlerinde kullanılan alüminyum alaşımdan bagetler üretiyorlar. Bu bagetlerin üzerine de bir plastik parça geçiyor ve davula zarar vermenizi engelliyor. Her ürettikleri baget birbirinin aynısı, bagetlerde ağırlık, boy farkı kesinlikle yok. İnanılmaz dengeliler. Tahta bagetlerde olduğu gibi ağacın budak yerine denk gelmesi gibi bir olasılık kesinlikle yok. Ellerinize çok daha az zarar veriyor ve darbeyi çok daha az elinize iletiyor bu bagetler.
Neden önemli olduğuna gelince, dünyadaki en yenilikçi bagetleri ürettikleri için dünyanın en önemli davulcuları bu bagetleri kullanıyor. Yani bu firma dünyadaki çok önemli davulculara sponsorluk yapıyor. Bu isimlerin başında Metallica, Bon Jovi, Mötley Crüe, Def Leppard, AC/DC, Scorpions, Slayer, Ozzy, Pink, Queen gibi grupların ve sanatçıların davulcuları geliyor.
Ahead gibi büyük bir kuruluşta birçok ünlü ismin arasında bulunmak ve Türkiye’den sadece bir Ankaralı’nın seçilmiş olması size neler hissettiriyor. Nasıl bir duygu?
Ahead’in bana sponsor olması inanılmaz gurur verici bir duygu. Hem tek Türk olarak bu isimlerin arasında yer almak ve Ankaralı olmak çok daha önemli. Çünkü bildiğiniz gibi müzik piyasasının kalbi İstanbul’dur ve Türkiye’nin önemli davulcuları da İstanbul’dadır. Ahead beni hem bagetleri ile hem eldivenleri hem de çeşitli davul ekipmanı ile destekliyor. Yani arada sırada kapınız çalıyor ve bir koca koli ekipman geliyor. Hem de dünyanın en ileri teknolojisiyle üretilmiş ekipmanlar. Bu muhteşem bir his. 1989 yılından beri döktüğünüz ter bir şekilde işe yaradı dedirtiyor size. Ayrıca Ahead’in kendi sayfası olan http://bigbangdist.com da sponsorluk yaptıkları her davulcuya olduğu gibi bana da bir sayfa ayırdılar. Burada fotoğraflarım, videolarım ve biyografim de yer alıyor. Bu da yaptığım işi iyi yaptığımın bir göstergesi gibi geliyor bana. Yani uluslararası çok önemli bir firma sizi dünyaca ünlü isimlerin arasına alarak yaptığınız şeyin iyi olduğunu tescillemiş oluyor. www.bigbangdist.com/tolga_ergin
Ahead’in sponsorluğa geçiş sürecinden bahseder misiniz? Neler yaşandı?
Takdir edersiniz ki dünyanın en büyük markalarından birinin sponsorluğunu almak için zorlu bir süreçten geçmek gerekiyor. Her şeyden önce markalarının sizin sayenizde görünürlüğünün artacağından, ülkenizde bilinirliğinin artacağından emin olmak istiyorlar. Geçmişten günümüze aktif olduğunuzu, konserler verdiğinizi, albümler çıkarttığınızı ve aktif olarak bu müziği yaptığınızı bilmek istiyorlar. Benim bu açıdan elimde 1989 yılından bu yana Darkphase ile çıktığım konser görüntüleri, kasetler, fotoğraflar, dergiler, gazeteler, konser afişleri ve röportajlar mevcuttu.
Ahead için 1989 yılından bu güne gelen bir çaba çok önemli bir emsal teşkil ediyor. Bu yüzden de yaptığım işe çok değer veriyorlar. Yabancılar için özellikle “kendini adamışlık” çok önemli ki bu tarz bir müzikte kendinizi adamadan başarılı olmanız ve bu kadar uzun süre ayakta kalmanız gerçekten neredeyse imkansız. Daha sonra güncel bir video kaydediyorsunuz ve konserlerinizden görüntüler gönderiyorsunuz. Birkaç görüşme yapılıyor ve eğer sizin sunduklarınız onların ihtiyacı olanı karşılıyorsa bu iş oluyor. Şimdi neredeyse her konser ve stüdyo kaydında beni görüntüleyen bir kamera var ve o görüntüleri de sürekli paylaşıyorum.
Müzik yaparak para kazanıyor musunuz?
90’lı yıllarda çok büyük kitlelere çok büyük konserler veriyorduk. Konserlerimizde 3000-5000 kişi gibi rakamlar oluyordu, turnelere çıkıyorduk. Konserler dolup taşıyordu. 1994 yılında çıkarttığımız albüm dört baskı yapmıştı örneğin ve özel istek üzerine 2000 yılında yeniden basılmıştı. O dönemlerde gerçekten müzikten para kazanıyorduk. Ancak milenyum birçok şeyi etkilediği gibi bu tarz müziğin hedef kitlesini de etkiledi. Bizim de önümüzde bir dönemeç belirdi, ya taviz vererek istemediğimiz bir tarz yapıp para kazanacaktık ya da sevdiğimiz şeyi yaparak başka yerlerden para kazanacaktık. Biz hepimiz 2’ncisini tercih ettik. Ben şu anda Sinpaş GYO pazarlama müdürüyüm örneğin. Yarı amatör olarak hala müzik yapıyoruz ama.
Darkphase’den bahsedelim biraz da… Darkphase şu an neler yapıyor ne tarz müzikle uğraşıyor? Yeni planlar/projeler var mı?
Darkphase hep sıkı bir metal grubu olmuştur. Biraz önce bahsettiğim taviz vermeme durumu da grubun duruşunun ve tarzının her zaman aynı kalmasına yol açıyor tabi. Bu sayede kemikleşmiş fan kitlemiz bizi takip ediyor, yeni nesil biraz geçmişe bakarak nasıl bir grup olduğumuzu anlıyor ve başarılarımızı takdir ediyor. Şimdilerde yeni bir albüm planlıyoruz. Albümden önce bir single kaydettik ve mastering için single’ı yurt dışına yolladık. Öncelikle bu single piyasaya çıkacak ve devamında da yeni yılda yeni bir albüm piyasada olacak.
Bildiğimiz kadarıyla yurt dışında birçok başarınız olmuş? Nasıl deneyimler yaşadınız?
Biz bu müzik tarzında yurt dışında önemli işler yapılabileceğinin ilk örneklerinden biriydik. Daha internetin bile olmadığı bir dönemde kasetlerimizi hem Almanya’da hem Amerika’da distribütörler dağıtıyordu ve önemli satışlar oluyordu. 300’den fazla yurt dışı dergiye röportaj verdik. En önemli başarılardan birisi İngiltere Londra’da 1996 yılında verdiğimiz bir solo konserdi. Günümüzde yüzlerce grubun katıldığı festivallerde ufak konserler verebilmek herhangi bir Türk grubu için artık hayal değil, ama biz o dönem Londra’ya bir solo konser için davet edildik ve ben sahnede Türk Bayrağı’nı dalgalandırdım. Bu bir Türk heavy metal grubunun İngiltere’de, bu müziğin doğum yerinde ilk solo konseri olarak kayıtlara geçti. Bizim için bu da çok gurur verici olaylardan biridir.
Verdiğiniz konserlerde başınıza gelen en ilginç olay neydi?
İyi kötü bir sürü tecrübe yaşadık. Ama çoğunlukla hep yüzümüzde gülümseme yaratan tecrübelerimiz oldu. Aklıma hemen gelen komik anlar var. Ankara’da şimdiki Saklıkent’in eski hali olan Hangar Bar’da bir konserimiz vardı. İçerisi tıklım tıklım dolu, nefes alınmıyor. Seyirciler tezahürat yapıyorlar “Darkphase, Darkphase” inanılmaz bir ortam. Biz sahneye sırayla çıkıyoruz, o konserde ilk ben çıktım, ellerimi kaldırıp seyirciyi selamlayarak davula doğru ilerliyorum. Bu arada seyirci iyice coşuyor alkışlar, çığlıklar. Tam o sırada kendimi bir karanlık çukurda buldum. Davulun durduğu platformun hemen arkasında bir boşluk varmış, tabi ben seyirciyi, davulu, konseri düşünüyorum. Bir anda kayboldum. Seyirciler de bir anda sustu. Kimse ne olduğunu anlayamadı, adam coşmuş davula giderken yok oldu. Sonra davulun arkasından kendimi toparlayıp kalktım. Yine alkış kıyamet, sanki hazırlanmış bir şov gibi oldu ama görenler eminim çok gülmüşlerdir.
Yakın gelecekti planlarınız neler?
Darkphase olarak yeni bir albüm kaydediyoruz. Biraz önce bahsettiğim single’ı önce ise albümden önce piyasaya süreceğiz. Kayıtlarını tamamladık ve mastering için Almanya’ya gönderdik. Ayrıca bu sene 24’üncü yılımızı kutluyoruz. Bu nedenle de bir dizi konser vereceğiz.