© Copyright 2018 Mag Medya
Başa Dön

İyi Bir Eğitmen, Başarılı Bir Oyuncu: Almıla ULUER

İyi Bir Eğitmen, Başarılı Bir Oyuncu: Almıla ULUER

Oyunculuğun okulundan gelen ve oyuncu adaylarını da yetiştirmeye gönüllü olan Almıla ULUER’ le mesleği ve hayatı üzerine konuştuk.  Oyuncu olmaktan bir gün bile pişman olmadığını söyleyen ULUER, iyi bir oyuncu olmanın yolunun, iyi bir eğitimden, usta bir eğitmenden ve yılların birikiminden geçtiğini düşünüyor.

 

Öncelikle isminizin anlamını merak ediyorum. Nedir Almıla?

Eski bir Türk savaş kahramanının kızının adı bu. Kırmızı elma manasına geliyor.

 

Sizi tanıyabilir miyiz biraz?

Valla, kendi halinde, kendi dünyasında, kendi ölçü ve ayarlarıyla hayatını sürdüren, mesleğini deli gibi seven ve bu sevginin tüm gereklerini de yerine getirmeye çalışan bir oyuncuyum.

 

Oyunculuğu seçmenizin sebebi nedir ve oyunculuğa başlarken neler yaşadınız, kısaca anlatır mısınız bize?

Sevdiğim işi yapmak istedim. Neyi sevdiğimi fark ettim, gittim okuluna, kazandım sınavını okudum. En kısa versiyonu bu.

 

Şu anda Semiha Berksoy Opera Vakfı’nda oyunculuk eğitimi veriyorsunuz. Siz de, iyi bir eğitim almadan, sahnede ya da kamera önünde yer alanlara karşı mısınız? İyi bir oyuncu olmak isteyenlere tavsiyeleriniz neler, öğrencilerinize eğitim verirken, özellikle vurguladığınız şeyler var mı?

Estağfurullah. Kimsenin hakkı ve haddi değildir ki şu bu işi yapsın, şu yapmasın demek, diyebilmek.  2011 yılı itibariyle (bırakınız bizim mesleği) herhangi bir konuda eğitim gerekli midir? Değil midir? diye tartışılması bile zaten ulus olarak genel eğitim seviyemizi gösteriyor. Hayatta bazı şeyleri eğitimsiz de yapabilirsiniz. Ama deha değilseniz, sadece bir yere kadar yapabilirsiniz. “Benim çok hevesim var.” diyerek pilotluk ya da cerrahlık yapan kimse gördünüz mü? Yaptırmazlar.

Bizim mesleğimizdeki eğitim hususuna gelince…  Bu mesleği edinmeyi küçük yaşta kafanıza koyduysanız, zaten tek yolunuz konservatuardır ve daha azıyla yetinemezsiniz. Kimisi daha ileriki yaşlarında gönül düşürür, okul şansı kalmamıştır kendine sağlam ustalar bulur, onlara çırak olur. Kimisi sokakta yürürken “biri” tarafından “keşfedilir” ertesi günden itibaren “star” olur, işini yaparken işini öğrenir. Bu, çağlar boyunca hep böyle olmuştur ve olmaya devam edecektir. Ben seçim şansımı konservatuardan yana kullanarak sınavı kazanıp okulda eğitim aldım.  Ve bugün anlıyorum ki, iyi bir oyuncu donanımına sahip olabilmek için bu yolların hepsini birden yürümek gerekiyor. Eğitim şart, tek başına yeterli değil, bir de ustanız olacak. Bu ikisi bir araya gelince de yeterli değil. Bir de üstüne yıllarınızı geçireceksiniz, kilometre yapacaksınız. Ancak böylelikle yaklaşık 30 yılın sonunda “Ben artık oyuncu oluyorum galiba.” diyebilirsiniz.

Mezuniyetimin üzerinden yıllar geçti, sayısız rol oynadım, ama eğitimim hala devam ediyor. Okulun birinci sınıfında gururla öğrencisi olduğum hocalarımın hala aynı gururla, aynı disiplin ve kararlılıkla öğrencisi olmayı sürdürüyorum. Onlar da eksik olmasınlar, hala ellerini üzerimde tutuyorlar. Giriş sınavında beni kabul eden Zeliha Berksoy, 19 sene sonra bugün oyunumun rejisine imza atıyor. Bir oyuncu, bir öğrenci hatta bir öğretmen için bundan büyük mutluluk olamaz.

 

Tiyatroyla da diziyle de ilgilendiniz. Hangisinde daha mutlusunuz? Sahnede mi, kamera karşısında mı?

Oyuncu için aslolan “rol”dür. Büyük rol, küçük rol yoktur belki ama iyi rol kötü rol vardır. Rol iyi olduktan sonra, oyuncunun dişini kamaştırdıktan sonra ister kamera önünde ister sahne üzerinde olsun, pek de fark etmiyor. Ha tabi şöyle bir şey var ki, tiyatro oyunları edebi olarak daha tatminkar metinler oldukları için daha farklı bir lezzete sahipler her zaman. Ama ne mutlu ki artık televizyonlarda da iyi yazılmış roller görmeye başladık.

 

Peki, artıları ve eksileriyle tiyatro ve dizi oyunculuğunu değerlendirirsek…

Oyunculuk konusunda bazı teknik farklılıklar var. Esas olarak fark, mesleğinizi icra ederkenki yaşam şartlarınızda oluyor. Dizi ya da film için Çat Dağı’nın tepesinde eksi bilmem kaç derecede incecik bir gömlekle günlerinizi geçirmek zorunda da kalıyorsunuz, temmuzun ortasında atkılar paltolarla Adana’da pişip kavrulduğunuz da oluyor. Tiyatro için oyununa göre 5 haftayla 6 ay arasında günde sekiz saat prova yaparsınız sonra akşam 20.30’da başlar, 22.45’te bitirirsiniz oyununuzu. Çekim olduğunda sabah 8’de sete gider ertesi sabah 6’ya kadar çalışıp, eve gelip 3 saat uyuyup yine 20 saatlik bir çekime gitmek zorunda olabilirsiniz. Bu, müthiş yıpratıcı, sağlığa, sinir sistemine, hayata aykırı bir durum.

 

Sanıyorum, günleriniz oldukça yoğun geçiyor.  “Keşke bu mesleği seçmeseydim!” dediğiniz oldu mu?

Hiç olmadı.

Bir gününüz nasıl geçiyor? Bize anlatabilir misiniz?

Ya evde oturursunuz 6 ay, 1 yıl doğru projenin olgunlaşmasını beklersiniz ya da nefes almaya fırsat bulamadan aynı anda hem dizi hem oyun hem film yaparsınız. Pek ortası yoktur. Ben bu ara biraz yoğun yaşıyorum. Oyunum çıktı, artık provalarım yok ama protokol listeleri, yeni afiş kararları, nerelerde oynanacak, nesi eksik, nesi fazla diye hala hocamla çalışmaya devam ediyorum. Öte yandan sahnede yaptığım şey fiziksel olarak korkunç bir kondisyon gerektirdiğinden, günde 3 kilometre civarı yüzüyorum, üstüne fırsat bulabilirsem biraz da kardiyo yapıyorum. Okumam gerekenler günümün belli bir kısmına zaten ambargo koyuyor. Okumadan olmuyor. E bir de ilgilendiğim bir evim, bir eşim, iki kedimiz, bir kaç da köpeğimiz var. Huzurlu bir curcuna içinde geçiyor günler.

 

Sanatsal başarılarınızın dışında, bir dönem, sporda da oldukça aktifmişsiniz. Türk Yelken milli takımında yarışmışsınız. Şu anda yelkenle ya da sporun başka bir dalıyla ilgileniyor musunuz?

Evet, 5 yılım Türk Yelken Milli Takımı formasıyla geçti. Bu 5 sene boyunca da Türkiye 2’nciliğini hiç bırakmadım. Birinci olamadım hiç ama üçüncülüğe de düşmedim çok şükür. Şimdiyse suyla bağımı hiç koparmadan yüzmeye devam ediyorum.

 

Yakın zamanda gerçekleştirmeyi düşündüğünüz projeler nelerdir?

13 senedir yastığımın altında sakladığım İsmene adlı teksti 1 yıl prova ederek sahneye çıkardık. Bu tür projeler uzun zamanda demleniyor. Tabi ki yeni işler, yeni projeler olacak ama şimdilik bütün konsantrasyonum İsmene’nin üzerinde.  Önümüzdeki dönem için kesin olan tek projem, temmuz ayında yapılacak olan organizasyonda İstanbul Boğazı’nı yüzerek geçmek.

NOT: Zeliha Berksoy’un yönettiği, Almıla Uluer Atabeyoğlu’nun oynadığı İsmene, her Çarşamba ve Perşembe 20.30’da Semiha Berksoy Opera Vakfı‘nda oynanmaktadır.

Rezervasyon numarası: 0212 219 46 77

 

 

 

Yazar Hakkında /

2003 yılından bu yana, hedef kitlesi AB ve A+ olarak belirlenmiş bir çok baskı, web, pr, organizasyon işinde başarılı projelere imza atmış olan MAG hayatın her alanında en iyi olmayı hedefleyen, sosyo-ekonomik seviyesi yüksek, özel zevkleri olan ve hobileriyle yaşamını renklendiren, sosyal sorumluluklarının bilincinde olan, belirli kesimden kabul ettiği müşterilerine yıllardır sağlamış olduğu yüksek başarı grafiği ile doğru planlanmış bir büyüme ile sektöründeki hayatına devam etmektedir.

Yorum Bırakın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.