Sinem Yıldırım: Sihirli Bir Hasat Hikâyesi
Daha önce sadece bir bağ bozumuna katılmıştım. Bin bir emekle yetiştirilen ürünlerin toplanması ve gıdaya dönüştürülmesi zamanı, tarihin en eski zamanlarından beri hep yılın en mutlu ve neşeli zamanları olmuştur. Hatta bağ bozumları ya da hasat zamanı için günlerce süren festivaller dahi düzenlenir. Hâl böyle olunca arkadaşım Yağmur Kalyoncu’nun önerisi ve organizasyonuyla ver elini Ayvalık Cunda dedim. Yol İstanbul’dan üç buçuk ila dört saat civarı. Ege son zamanlarda -özellikle Kuzey Ege- turizmin yükselen değerlerinden, biliyorsunuz. Ayvalık her nasılsa daha önce gitmediğim bir beldemiz idi. Evet, Ayvalık güzel ama Yağmur’un bana gösterdiği yerler gerçekten pek çok açıdan inanılmaz güzellikteydi.
Zeytin Hasadı
İlk durağımız Köklü Zeytincilik’in binlerce ağacının olduğu zeytinliklerdi. Dallarından zeytinler topladık hep beraber. Sepetlerle taşıyıp firmanın fabrikasına getirdik. Köklü Zeytincilik, 1937’den beri faaliyetini sürdüren bir kuruluş. Aile olarak meslekleri bu. Uluslararası arenada ödüller kazanmışlar geçen yıllar zarfında. Sahibi Sayın Çetin Kaya Kürlek bizimle an be an ilgilendi. Sepetlerimizi önce yıkama alanına boşalttık. Dev makineler ile başlatılan işlemlerle en sonunda her bir tanesi elmas değerinde olan zeytinler sihirli parlak şifalı bir sıvıya, zeytinyağına dönüştü gözümüzün önünde. Her gün kullanmak başka, topraktan çıkan bir fideden zeytinyağına dönüşme sürecine bizzat şahit olmak bambaşka. Salatama kullanırken aklıma çok farklı bilgiler geliyor artık. Çetin Bey’in verdiği bilgiye göre; ağacına göre her ağaçtan on ila yirmi litre arasında zeytinyağı elde ediliyormuş. Yani her bir ağaç altın değerinde. Ağaçlardan yüzlerce çeşit zeytin yapılıyor. Ayrıca zeytinyağlı sabunlar, kremler de yapılıyor. Yani bir minik çekirdekli, ufacık bir yuvarlak zeytin, insanoğluna daha ne kadar çok sağlık ve fayda verebilir ki…
Ayva Çiçek Açmış
Sonraki durağımız Hasan Bey Çiftliği. Burası Avrupa’nın birinci, dünyanın ise ikinci en büyük tarım alanı. Firmayı Hasan Şentürk kurmuş. Şu anda başında kızı Arzu Şentürk Salık var. Aklınıza gelebilecek her çeşit meyve, sebze ve hayvani gıda yetiştiriliyor ve üretiliyor. Hepsi doğal, doğaya saygılı, yüksek teknoloji ve akıllı tarımcılıkla yapılıyor. Böyle büyük bir firmanın başındaki Arzu Hanım’ın hayatını ve başarı öyküsünü sizlere daha sonra detaylı olarak anlatacağım zira orada yapılan iş anlatılamayacak ölçüde büyük ve Türkiye adına çok gurur verici. Arzu Şentürk Salık, her adımımızda bizleydi ve bize bilgiler verdi. Hep beraber ayva ve erik topladık. Bir şeyi dalından koparıp yemek inanın bambaşka. Çok steril bir şekilde alındığımız şeker domates serasındaki yüksek teknolojiyi ve döllenme için kullandıkları arıları bir görmeliydiniz. Ayrıca hayvan çiftliğine de gittik. Kuzuları kucağınıza alınca başlarını boynunuza yaslamaları anlatılamaz. Burada her şey hormonsuz, doğal ve gerçekten bizim İstanbul’da yediğimizden, içtiğimizden çok farklı, müthiş lezzetli. Çoğu kez “Biz neden burada yaşıyoruz ki?” diye soruyorum kendime bu aralar zaten.
Otelimiz Ayvalık’ın en tatlı butik otellerinden Ziya Bey Konağı idi. Sahibi Sayın Hüseyin Deniz aslen bir mimar. Taş duvarlar rengârenk vitraylarla süslenmiş; havuzu, avlusu, uçuşan perdeli localarıyla dolu bahçesi ve ağaçlarıyla evinizde ve evinizin avlusundaki gibi sıcaklığıyla sarıp sarmaladı beni konak. Zamanın darlığından, hemen yanı başındaki Rahmi Koç Müzesine gidemedim ama sokakları olağanüstü, kedilerle dolu Cunda’ya tekrar gideceğim için içim rahat.
Köşemde her gezimden sonra söylediğim gibi Türkiye’m muazzam bir ülke. Her köşesi doğal, tarihi zenginliklerle ve çalışkan zeki insanlarla dolu. Tüm bunların kıymetini bilebilmek ise daha da başka bir akıl ve zekâ göstergesi.