Özgür Aksuna: Yetişkin Ergenler Dönemi Kidult Sendromu
Okullar tatil oldu, sınavlar atlatıldı ve işte yaz tatili… Özellikle ergen ebeveynleri için, biraz nefes alacakları bir döneme başlıyoruz. “Artık yetişkin insanlar oldular, çocukluktan çıktılar canım,” dediğinizi duyuyorum; ancak, durum, günümüzde yapılan araştırmalarda da çokça bahsedildiği gibi kalıcı hale gelmeye başlıyor birçok kişi için.
MFÖ’nün Yalnızlık Ömür Boyu şarkısını mırıldanın ama “ergenlik…” diye başlayın. Aileyle çatışmayan bir ergen, problem sinyalleri veriyordur. Aslında bir çatışma yaşanması, işin fıtratında var; hormonlar ve dürtülerle illaki bir noktada çatışma yaşanmalı. Bu çatışmanın şiddeti az ya da çok olabilir elbette. Erken ergenlikte gencin asıl kaygısı “ait olma”dır. Orta ergenlik döneminde “özgün ve biricik” olmak önem kazanır, geç ergenlikte ise “öz değer”.
Ben bu duruma, “kid” ve “adult” kelimelerinin birleşiminden oluşan “Kidult Sendromu” adını veriyorum. Pasif agresif, istediğini düzgün ifade edemeyen, gel-gitleri sürekli, iletişim için uğraşmayan, iletişime kapalı olan ve olgun davranamayan, çoğunlukla ergen tepkileri veren kişiler oldukça fazla etrafınızda değil mi? Maalesef son yıllarda oldukça belirgin hale gelen ve giderek de artmakta olan bir sorundan bahsedeceğim bu ay size. “Siz çocuğunuzun yaşındayken ne yapıyordunuz?” sorusuyla başlayalım. Hangi sorumluluklarınız vardı ve hayatı nasıl görüyordunuz? Şu an gençlik hangi sorumluluklarla baş ediyor ve hayatı nasıl algılıyor?
Yetişkin görünümlü ergen toplum olma konusunda hızla ilerlediğimizi siz de gözlemliyorsunuzdur. Türkiye’nin özellikle son yirmi yıldaki profili çoğunlukla maalesef yetişkin görünümlü ergenlerden oluşuyor. Ergenlik genel anlamda, çocukluktan genç yetişkinliğe geçişte ruhsal, fiziksel ve sosyal yönlerden ciddi bir değişim ve gelişim sürecinin tanımlamasıdır. On ila on dört yaşlarında kendi hayatlarını belirlemeye başladıklarında, onları tanımaya daha fazla zaman ayırmak gerekmektedir, çünkü bu dönemde, çocukluktan gelen tüm davranışlarından kurtulup yeni bir karakter portresi oluşturmaya başlarlar. Sonrasında hızlı bir bedensel değişim yaşanır. Sonra yeni fiziki durumla topluma uyum sağlamaya çalışılır ve zor bir süreçtir. Fiziksel gelişim, ailenin çocuktan beklentisini otomatik artırır. Genç kişi o kadar çok şeyle mücadele edecektir ki bu onu yoracaktır. En önemlisi ise karar verme ve sorumluluk alma mekanizmalarının geliştirilmesidir. Sorumluluk almayı becerdikçe bu, deneyime dönüşür ve bu deneyim yetişkinliğin temellerini kurar. Gelecek hedeflerini belirleyemeyen, hayali için harekete geçmeyen, oturduğu yerden para kazanma planları yapan, gerçek dünyadan uzakta daha çok hayali bir dünyada yaşayan gençler, ailelerin temel konusu olmaya uzun süre devam ediyor. İyi olmadığı konularda meslek edinme isteğinden, sınavlardaki başarısızlıklarını sisteme bağlayan gençler sonrasında, potansiyelinin farkına varamayan, çalışma disiplini olmayan, çabuk sıkılan, tahammülsüz bireylere dönüşüyorlar. “Prenses” ve “prens” şeklinde büyüyen, öğretmenin verdiği görevlere ve ödevlere itiraz eden, öğretmeni şikâyet ederek çocuğu kayıran aileler; çocukların, biraz zora gelince kapasitesinin yetmemesi nedeniyle şikayet eden ve büyüyemeyen çocuklara dönüşmesine sebep verebiliyorlar. Bu da neyi nasıl yapacağı konusunda fikri olmayan ve kendi düşünce sistemini geliştiremediği için her yöne çekilebilecek genç zihinlere dönüşmelerine sebep oluyor. Çocukların yerine düşünen ve onların yerine yapan ebeveynler, çocukların yürütücü işlevlerinin gelişiminin önündeki en büyük engeli oluşturuyor. Çocuklar da planlama yapamayan, organizasyon yürütemeyen, zaman yönetimi eksik bireyler olarak ileriki yaşlarında büyük sorunlarla mücadele etmek zorunda kalıyorlar. Bunları sonradan kazanma ve geliştirme şansı var mı diye sorabilirsiniz elbette. Gerçek bir okur yazar olmak, güçlü yönlerinin parlatılmasını, sorumluluklar almasını sağlamak için profesyonel destek alarak süreci yönetmekle işe başlanabilir. Negatife maruz kalmadan pozitife yönelimli bir hayat çevresi oluşturmak, sorumluluklarla yaşamayı öğrenmek, medyanın zaaflarını yönlendirmesine izin vermemek, rol model alacağı ve değer katan insanlarla birlikte olmaya çalışmak öncelikli olarak yapılması gereken çalışmalar olmalı ve adım atmak için daha fazla çalışılmalı. Belki zaman alacaktır ancak vazgeçmeden, bu konuda hepimizin sabırla çalışması gerekmekte. Sağlıklı bir toplum inşa etmek için buna ihtiyacımız var. Eğer bu konuda toplumsal bilinç oluşmazsa iş yerlerinde ve ailelerde, bundan sonra gelecek nesilde kronik hale gelecek bir yetişkinliğe geçememe sorunuyla mücadele etmemiz gerekecek. Kimse çocukluklarıyla uğraştığı bir çalışanın kahrını sürekli çekmek istemez, kimse eşinin zayıf ve çocukça tavırlarından dolayı bununla yaşamayı kabullenmek istemez, kimse çocuğunun bunlara sebep olmasını ve toplumsal olarak geride kalmasına tanıklık etmek istemez.
Birlikte çok daha güçlü olduğumuzu unutmayıp değerlerimize sahip çıkmaya devam ettikçe süreç daha sağlıklı ilerleyecektir. Aile kavramı ve ailede öğrenilen ne varsa, sürdürülebilir bir şekilde çocuklara aktarılmalı, hatta aile büyükleriyle daha fazla zaman geçirmeleri ve kültürel aktarımın en sağlıklı şekilde olması sağlanmalıdır. Yetişkin bedenli çocuk davranışlı bireylerin gelişim süreçleri kısa zamanda olmayacaktır. Bu nedenle başarı için mutlaka sabır ve istikrar en büyük çözüm olacaktır. Güzel bir gelecek ve sağlıklı toplum mümkün.